Petrol lobisi işbaşında
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Japonya’daki nükleer tehlike iddialarına “o zaman evde tüp de doğalgaz da kullanmayalım” şeklinde cevap vermesinin ardından Akit’e konuşan Enerji Bir Sen Genel Başkanı Bayram Tonbul, Türkiye’nin 1960’larda rahmetli Adnan Menders döneminden beri defalarca nükleer santral yapımı girişimlerinde bulunduğunu ancak 50 yıl geçmesine rağmen nükleer karşıtı lobinin faaliyetleri yüzünden hiçbir mesafe kat edilemediğini söyledi.
Japonya’da tsunami felaketinin ardından nükleer santralda sızıntı tespit edildiği haberleri Türkiye’deki nükleer enerji karşıtı lobiyi harekete geçirdi. Ardına kartel medyasının desteğini de alan lobi, 1960’lı yıllardan beri defalarca girişimde bulunulan ancak bir arpa boyu yol alınamayan nükleer santral yapımına yine taş koyma çabasında. Lobi, Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer güç santralının inşasını engellemek için Japonya’daki tsunami felaketini nükleer santral felaketi gibi göstermeye başladı.
İthalatının yüzde 19’u petrol ve doğalgazdan oluşan ve 2010’da petrol ve doğalgaz ithalatına yaklaşık 40 milyar dolar para akıtan Türkiye’nin yakın çevresindeki ülkelerde onlarca nükleer santral bulunuyor. Bu açık gerçeğe rağmen Türkiye’yi büyük bir pazar olarak belleyen petrol lobileri, ülkemizdeki enerji çeşitliğini artırmak için atılan adımları akamete uğratmak için elinden geline ardına koymuyor.
“NÜKLEER KARŞITLARI ALTERNATİFİNİ GÖSTERMELİ”
Yeni Akit’e konuşan Enerji Bir Sen Genel Başkanı Bayram Tonbul, Türkiye’de 1960’larda rahmetli Adnan Menders döneminden beri hükümetlerin defalarca nükleer santral yapımı girişimlerde bulunduğunu ancak 50 yıl geçmesine rağmen nükleer karşıtı lobinin faaliyetleri yüzünden hiçbir mesafe kat edilemediğini söyledi. Tonbul, “Nükleer enerjiye karşı olanlar alternatifini de ortaya koymak zorundadır. Türkiye bu politikalar yüzünden bugün Bulgaristan’dan bile elektrik almaya mahkûm edilmiştir. Enerji gelişen bir ülke için vazgeçilmezdir. Çevrecilik adı altında nükleer santral karşıtlığı yapanlar uluslararası lobilerin borazanlığını yapmaktadır. Bunlar nükleer santrala karşı, HES’lere karşı, termik santrala karşılar, peki ne yapacağız. Güneş ve rüzgar enerjisi ile olacak iş mi bu? Yarın bunlar ona da karşı çıkacak çünkü onun için de çok geniş tarım arazileri kapanacak” dedi.
“PROPAGANDANIN ARDINDA PETROL ŞİRKETLERİ VAR”
Türkiye’de nükleer santralın olmamasının, nükleer felaketlerden korunduğumuz anlamına gelmediğini dile getiren Tonbul, “Biz nükleer santrala karşı çıksak bile örneğin Ermenistan’da var, Türkiye sınırından bacası görünüyor. Ermenistan’a ‘nükleer santralını kapat’ diyebilir miyiz, hayır. Türkiye nükleer santral yapmalı hem de en ileri teknoloji ile yapmalı, diğerlerine de bu şekilde örnek olmalı” şeklinde konuştu. Batı dışı ülkelerde nükleer santrallara karşı çıkan uluslararası lobinin bu şekilde kendi rantını koruduğunu kaydeden Tonbul, “Nükleer enerji bir ülkenin kalkınmışlığının göstergesidir. Buna karşı çıkanların başında Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman petrol şirketleri geliyor. Kendi enerji kaynakları olmayan ülkeler bu şirketlere bağımlı kalıyor. Böylece bizim gibi ülkelerin kaynakları bu ülkeler tarafından sömürülüyor. Bugün İslâm dünyasında nükleer santralı olan tek bir ülke yok, ama bu batılı devletlerin hepsi birer nükleer güç” diye konuştu.
40 YILDA 4 DEFA İPTAL EDİLDİ
Türkiye’nin nükleer santral kurma çabası 1956’da Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) kurulmasıyla başladı. ABD soğuk savaş döneminde jüpiter balistik füzelerinin Türkiye’de konuşlanması karşılığında Küçükçekmece’de nükleer araştırma reaktörünün kuruluşuna yardım etti. Elektrik enerjisi üretimi amacıyla kurulması tasarlanan nükleer santrallarla ilgili ilk etüt çalışmaları ise 1967-1970 yılları arasında yapıldı. İkinci 5 yıllık kalkınma planı uyarınca Enerji Bakanlığı’nın yabancı bir müşavirlik grubuna hazırlattığı yapılabilirlik etütlerine göre 1977 yılında işletmeye girecek şekilde 300-400 MW gücünde tabi uranyum yakıtlı “ağır su” tipi bir nükleer santralın kurulması öngörüldü. Ancak “yer seçimindeki problemler sebebiyle” proje rafa kaldırıldı.
ECEVİT “PAHALI” DİYE ERTELEDİ
1974 yılında Akkuyu’da bir nükleer santral kurulması planlandı, fakat bu proje de hayata geçirilemedi. 1983 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından Akkuyu’da 600 MW’lik kurulu güçte bir nükleer santral projesi gündeme getirildi. Ancak yap-işlet-devret modelinin öne sürülmesi, nükleer ile yolları bir kez daha ayırdı. 1987 Çernobil kazasının ardından 1988’de TAEK’in Nükleer Enerji Dairesi kapatıldı. 1992 yılında TEK dünyadaki belli başlı nükleer santral imalatçısı firmalara bir mektup yazarak, 2002 yılında devreye girecek şekilde, 1000 MW gücünde bir veya iki üniteli nükleer santralın Türkiye’de anahtar teslimi veya yap-işlet-devret olarak kurulması için teknik ve mali konularda bilgi istenildi. Ocak 1993 tarihinde, Akkuyu Nükleer Santralı Projesi Resmi Gazete’de yayınlanarak tekrar yatırım programına alındı. 17 Aralık 1996 yılında uluslararası ihaleye çıkıldı. 1998’de nükleer santral ihalesi tekrar açıldı. ABD-Japonya ortaklı Westinghouse-Missubishi konsorsiyumu, Kanada’nın AECL (Candu) ve Almanya-Fransa ortaklı NPI firmaları ihaleye teklif verdi. 25 Temmuz 2000 tarihinde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, nükleer enerji planlarından çok pahalı olduğu için vazgeçildiğini açıkladı ve Bakanlar Kurulu kararıyla ihale ertelendi.
DÜNYADA NÜKLEER SANTRAL DAĞILIMI
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) verilerine göre dünyada 30 ülkede toplam 438 nükleer santral var. Bunların 272’si (yüzde 62) sanayileşmiş ülkelerin oluşturduğu G-7 ülkelerinde bulunuyor. G-7 ülkelerinden ABD’de 104, Fransa’da 59, Japonya’da 55, İngiltere’de 19, Kanada’da 18 ve Almanya’da 17 nükleer santral bulunuyor. Ayrıca Belçika’da 7, Bulgaristan’da 2, Finlandiya’da 4, Hollanda’da 1, Romanya’da 2, Rusya’da 32, İsveç’te 10, İsviçre’de 5, Slovakya’da 4, Slovenya’da 1, İspanya’da 8, Çek Cumhuriyeti’nde 6, Macaristan’da 4, Ukrayna’da 15 ve İsrail’de 1 nükleer santral bulunuyor. Halen küresel düzeyde 44 nükleer santralın inşasına devam ediliyor. Verilere göre, Arjantin, Finlandiya, Fransa, İran, ve ABD’de birer reaktör, Bulgaristan, Japonya ve Ukrayna’da ikişer, Çin’de 11, Hindistan’da 6, Güney Kore’de 5 ve Rusya’da 8 nükleer reaktör inşa aşamasında bulunuyor.
ERTUĞRUL CESUR / AKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.