"Ücret dengesizliği ortadan kaldırılmalı"
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd.Doç.Dr. M. Hanefi Bostan, kamudaki ücret dengesizliğini ortadan kaldırmak için çıkarılan kanun hükmünde kararnamenin büyük eşitsizliklere yol açtığını belirterek, "Adalet istiyoruz" dedi.
Hanefi Bostan, denge tazminatının, 2002 yılında Türkiye Kamu-Sen'in mücadelesi sonucunda hayata geçirildiğini, şimdi ise 2008 yılında varılan mutabakat gereğince yapılan bir düzenleme ile karşı karşıya kalındığını söyledi. 666 sayılı kanun hükmünde kararnamenin tek taraflı olarak, kapalı kapılar ardında Türkiye Kamu-Sen'den kaçırılarak hazırlandığını savunan Bostan, "Eşit işe eşit ücret uygulamasının fikir sahibi, talep sahibi ve takipçisi Türkiye Kamu-Sen'dir. Nereye kaçırırsanız kaçırın karşınızda bizi
bulacak; yaptığınız haksızlıkların hesabını mutlaka vereceksiniz. Kamudaki ücret dengesizliğini ortadan kaldırmak için çıkarılan bu KHK büyük eşitsizliklere yol açmıştır" dedi.
Bu düzenlemede, üst düzey yöneticilere yüksek, bazı devlet memurlarına da daha düşük oranlarda ek ödeme yapıldığını anlatan Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öğretmenlere, profesörlere, doçentlere, yardımcı doçentlere, araştırma görevlilerine, din hizmetleri sınıfındaki din görevlisine, sağlık hizmetleri sınıfından hekim dışı sağlık personeline, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu ve Başbakanlık Arşivi gibi kurumlarda çalışanlar ile 399 sayılı KHK eki II sayılı cetvele tabi olarak çalışan sözleşmeli personele büyük haksızlıklar yapılmıştır."
Bostan, birçok kurumda fazla mesai, ikramiye, döner sermaye, tazminat gibi ödemelerin kaldırılması ve uzmanlıklarda merkez-taşra ayrımına gidilmesinin, memurların maaşlarının düşmesine neden olduğunu savunduklarını söyledi. Bostan, bugüne kadar mücadelelerinde, hem benzer unvanlarda benzer görevleri yürüten kamu görevlileri arasında, hem de en düşük ücret alanla en yüksek ücret alan kamu görevlileri arasında ücret adaleti sağlanması gerektiğini savunduklarını anlattı.
Bostan, ücret adaletinin, unvan ve nitelik itibarı ile birbirine yakın olan kamu görevlileri arasındaki maaş farkının kapatılması; hiyerarşik sıralamada herkesin makul ölçülerde bir ücret alması ve en çok ücret alanla en düşük ücret alan arasındaki farkın kabul edilebilir seviyeye getirilmesi ile sağlanacağını belirttiklerini söyledi.
Adaletin, yalnızca eşitler arasında sağlanan bir denge değil, eşit olmayanların pastadan adil pay almasıyla ulaşılabilecek bir durum olduğunu belirten Bostan, şöyle konuştu: "Ama bu KHK adaletin yanına bile yaklaşamamıştır. Ücret adaleti, çok yönlü bir unsurdur ancak ilgili KHK ile farklı kurumlarda emsali bulunan unvanlarda çalışan kamu görevlilerinin maaşları eşitlenmiş, kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmen, din görevlisi, hekim dışı sağlık personeli, polis, subay, ast subay,
profesör, doçent, yardımcı doçent, araştırma görevlisi, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Gümrük Teşkilatı, Başbakanlık Arşivi çalışanları gibi birçok kamu görevlisi üvey evlat muamelesi görmüştür. Ayrıca, 399 sayılı KHK eki II sayılı cetvele tabi olarak çalışan sözleşmeli personelin de ek ödeme oranları aynı kalmış, I sayılı cetvelde çalışan personelin ikramiyeleri kaldırılmış, bölge müdürü, başmüdür, müdür, müdür yardımcıları ile savunma uzmanları ve sivil savunma
uzmanlarının ek tazminat oranları 5 puan ile 30 puan arasında azaltılmıştır. Bununla birlikte bazı kurumlarda kontrolör, müdür ve ilköğretim müfettişlerinin statüleri, değiştirilmiş, unvanları ellerinden alınmıştır.
Bu durum, büyük bir adaletsizlik doğurmakta ve kazanılmış haklardan geriye gidiş anlamı taşımaktadır. Bu yolla, kamuda istihdam edilen personelin yaklaşık yüzde 60'ına hiçbir artış yapılmayarak bir mağduriyet doğdurulduğu gibi öğretmen, öğretim görevlisi, profesör, din görevlileri, sağlık görevlileri gibi son derece önemli ve kutsal görevler ifa eden kamu çalışanları, en düşük maaş alan kesim haline getirilmiştir."
Bu durumun Türkiye'nin dört bir yanında, ağır koşullarda, fedakârca çalışan kamu görevlilerine vurulmuş bir darbe olduğunu belirten Bostan, şunları söyledi: "Bu da yetmiyormuş gibi en yüksek artışlar, daire başkanı ve üstü unvanlara yapılmış; bu kesimde görev yapanların ücretlendirme sistemi değiştirilerek, düşük maaş alan memurlarla yüksek maaş alanlar arasındaki makas daha da açılmıştır."
Az alana az; çok alana çok artış yapıldığını anlatan Bostan, sözlerine şöyle devam etti: "Toplu görüşmelerin başladığı 2002 yılında en yüksek maaşla en düşük maaş arasındaki fark 8,5 kat iken; mücadelemiz sonucunda, 2011 yılına gelindiğinde bu makas 4,2 kata kadar düşürülmüştü. Bu Kanun Hükmünde Kararname ile bu makas yeniden 5,8 kata çıkarılmıştır. Avrupa'da ortalama 2 ile 4 kat arasında değişen bu makasın, ısrarla açılmak istenmesindeki niyetin adilane olmadığını gösteriyor. Bununla birlikte, ısrarla üzerinde durduğumuz, kamu görevlilerine yapılan tüm ödemelerin emekliliğe sayılması konusu da görmezden gelinmiştir."
Ek ödemelerden damga vergisi hariç hiçbir kesinti yapılmayacak olmasının, bu ödemelerin emekliliğe yansımayacağı ve kamu görevlilerinin emekliliklerinde mağduriyet yaşayacağı anlamı taşıdığını anlatan Bostan, bu uygulama ile bir daire başkanının ücretinin yüzde 45'i, en düşük dereceli bir memurun ise maaşının yaklaşık yüzde 30'unun emekli keseneği dışında bırakıldığını ve kamu görevlilerinin emekliliklerinde, yüzde 50 ile yüzde 60 arasında değişen oranlarda gelir kaybına uğratıldığını savundu.
Bostan, bu nedenle birçok kamu çalışanının emekli olmayı düşünmediğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Görüldüğü üzere kamuda ücret adaletini sağlamak için hazırlandığı iddia edilen Kanun Hükmünde Kararname başta öğretmen, öğretim görevlileri, sağlık personeli, askerler, polisler ve din hizmetleri sınıfında çalışanlar, fazla mesai, ikramiye ve tazminat ödemesi olanlar ve KİT'lerde çalışan sözleşmeli personel olmak üzere, kamuda çalışanlar açısından yeni adaletsizlikler ve mağduriyetler
doğurmuştur. Adalet, devletin temeli olarak ancak varlığı da yokluğu da paylaşmakla tecelli edecektir. Bir kesimin ihya edilip bir başka kesimin ihmal edildiği bir sistemin adalet getirmesi mümkün değildir. Bir kesime kepçeyle verilirken, bir kesimin rızıklarının kesilmesi asla adaletle bağdaşmaz. Bunun için de yapılacak düzenlemelerin muhataplarından kaçırılmadan, yasama, denetleme ve yargı sistemi işletilerek, ortak çalışma yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir."
Bostan, bir an önce bu düzenleme ile ilgili aksaklıkların, kendilerine danışılarak giderilmesi ve kamuda gerçek adaletin sağlanması gerektiğini söyledi. Kamu görevlilerinin beklentilerine daha fazla geç kalınmadan cevap verilmesi gerektiğinin altını çizen Hanefi Bostan, şöyle konuştu: "Özellikle öğrettiği her harf için kırk yıl köle olunası öğretmenlerimize ve öğretim görevlilerimize yapılan bu ayrımcılık ve adaletsizlik asla hoş görülemez. Bir nesil yetiştirerek, değer biçilemeyecek bir mesleği icra
edenlerin, emeklerine verilen değer bu olmamalı; öğretmenlik gibi kutsal bir meslek bu kadar hafife alınmamalıdır. Başta öğretmen ve öğretim görevlilerimiz olmak üzere, kamu görevlileri kendilerine yapılan bu haksızlığı asla unutmayacak, hesabını mutlaka soracaktır. Siyasilerin kamu çalışanlarını aldatmaya, karmaşık düzenlemelerle haklarını ellerinden almaya kalkışmasını kınıyoruz. Unutulmamalıdır ki; adalet, hakikatten; saadet, adaletten doğar. Yalan, zulüm ve adaletsizliğin olduğu yerde mutluluk tecelli
etmez. Bugün öğretmenlerimiz, öğretim görevlilerimiz, araştırma görevlilerimiz, din görevlilerimiz, birçok kurum çalışanlarımız mutsuzdur. Siyasetin en büyük ve asli görevi adaleti ve mutluluğu sağlamaktır. Talebimiz; ne zulüm ne merhamettir yalnızca adalettir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.