"İMKB'ye müdahale şart"
Babacan, Kanal 24'te katıldığı programında çeşitli konulardaki soruları yanıtladı.
Ali Babacan, İMKB'de değişiklikle ilgili soruyu cevaplarken, Türkiye'nin çok ciddi bir yapısal dönüşüm geçirdiğini ifade etti.
Ülkede son 10 yılda kişi başına gelirin 3'e, ihracatın 4'e katlandığını, borsadaki halka açık şirketlerin sayısında ise ancak yüzde 10 artış kaydedildiğine dikkat çeken Babacan, ''Borsamız yerinde saymış. Dolayısıyla oraya bir müdahalenin kesinlikle şart olduğunu düşündük'' dedi.
İMKB'yi dünyanın en büyük 10 borsasından biri yapmak istediklerini belirten Babacan, bunu yapmak için de öncelikle biraz yönetimde devlet olarak söz sahibi olacaklarını, yeni kurgularını yapacaklarını sonra da tekrar piyasa dengelerini İMKB'ye bırakacaklarını dile getirdi.
2009'da hem İMKB'ye yaptığı ziyarette hem de SPK ziyaretinde ''Türkiye büyüyor siz yerinizde sayıyorsunuz yeni ne yapacaksınız'' dediğini aktaran Babacan, ''2 yıl baktık, bekledik... Çabalar var ama yapıda sıkıntımız var. Orada biraz daha rekabet, biraz daha koşuşturma, biraz daha şirket anlayışında o baskıyı hissetme ve daha iyi için biraz daha çaba gösterme ihtiyacı var. Dolayısıyla bir değişiklik ihtiyacı gördük. İnşallah iyi olacak'' diye konuştu.
Babacan, dünyadaki en iyi örneklere de yanlış tecrübelere de bakacaklarını, en doğrusunu bulup Türkiye'yi ve sermaye piyasalarını 2023 yılına hazırlayacaklarını söyledi.
-Yeni teşvik programı-
Ali Babacan, yeni teşvik programı ile ilgili soru üzerine de yeni teşvik programının en önemli farklılığının cari açık perspektifinin çok güçlü bir şekilde bu çalışmanın içinde yer alması olduğunu ifade etti.
Babacan, en çok ithal edilen ürünlerin Türkiye'de nasıl üretilebileceğine, Türkiye'nin ithal etmek durumunda olduğu ürünlerin ülkede üretilebilmesi için devlet olarak neler yapılabileceğine dair detaylı bir çalışma yaptıklarını bildirdi.
Babacan, ''o zaman ar-ge yatırımlarını destekleyen bir paket mi geliyor'' sorusuna karşılık da ar-ge ile ilgili desteklerin zaten olduğunu ama Türkiye'de kapasite oluşması gereken, Türkiye'nin bir üretim merkezi haline gelmesi gereken bazı sektörler olduğunu, bu sektörlerle ilgili biraz daha yoğunlaştırılmış teşvik uygulamalarının olacağını kaydetti.
Başbakan Yardımcısı, o sektörlerin hangileri olduğuna ilişkin soruya cevap verirken de şunları kaydetti:
''Çalışıyoruz. Sadece genel bir sektör değil de alt sektörlere inmemiz gerekiyor. Mesela otomobil dersek otomobil alt sektörlerini detaylı inceleyip o alt sektörlerde neler ithal ediyoruz ve Türkiye'nin o ürünlerle ilgili sürdürülebilir bir rekabet gücü var mı yok mu bu çok önemli. Çünkü herhangi bir üründe Türkiye'nin sürdürülebilir bir rekabet gücü yoksa o ürünlerin burada illa üretilsin derdi de olmamalı. Eğer bazı ülkeler bazı konularda gerçekten çok farklı birşey geliştirdilerse ve bizim devlet desteğiyle dahi o maliyet avantajını karşılama imkanımız yoksa biz diyeceğiz ki (o ürünleri alalım aynen kullanalım) ama uzun vadede rekabet gücümüzün olacağına inandığımız konular varsa da onun teşviğini verelim, o yatırımlar Türkiye'de yapılsın, bir ölçek ekonomisi yakalansın ve o ürünleri Türkiye'den başka ülkelere de satabilecek bir üretim gücüne ulaşabilelim. Bunun çok akıllıca çok dikkatlice yapılması gerekiyor. Çünkü hem devlet kaynaklarını israf etmemek gerekiyor hem de özel sektöre yanlış bir sinyal vermemek, yanlış alanlarda yatırımların birikmesine de yol açmamak gerekiyor. Devlet desteğinin yatırım aşamasında ve o toplu maliyetlerin bir miktar düşürülmesine yardımcı olacak cinsten olması lazım. İlk etapta biraz omuz vermek ama sonra da o sektörün kendi ayakları üzerinde yürüyebileceğini de önceden görebilmemiz gerekiyor.''
-Cari açık-
Cari açığı en çok tetikleyen kalemin ne olduğuna ilişkin soruya da Babacan, ''enerji'' cevabını verdi. Babacan, geçen sene çıkarttıkları yenilebilir enerji yasası, Rusya ile yaptıkları nükleer santral anlaşması ve önce Korelilerle daha sonra da Japonlarla başlattıkları nükleer santral çabalarının orta ve uzun vadede mutlaka bu sorunun çözümüne katkı sağlayacağını söyledi. Babacan, sorunun çözümünde enerjiyi daha verimli kullanabilmenin önemine de dikkat çekti.
Ali Babacan, ''yeni teşvik paketinde enerji de önemli bir kalem olacak o zaman'' şeklindeki yoruma karşılık da şöyle dedi:
''Olabilir eğer enerji tasarrufu sağlayacak bir projeyse onunla da ilgili ayrı bizim mutlaka destek programlarımız söz konusu olabilecek. Enerji haricinde de birçok konumuz var. Türkiye'nin rekabet gücünün yükselmesi, yatırım ortamının iyileşmesi, işgücü piyasasıyla ilgili atacağımız adımlar, İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olmasıyla ilgili atacağımız adımlar bizim önümüzdeki dönemde hem cari açığın azaltılması hem de cari açığın finansmanı kolaylaştırıcı adımlar olacak.
Evet bizim bu sene yüzde 9,5'luk cari açığımız olacak ama bu açığı biz fazlasıyla finansman yoluyla kapatıyoruz. Türkiye'ye baktığınızda toplamda giren döviz çıkan dövizden daha fazla oluyor. Onun için döviz sıkıntısı yaşanmıyor, onun için Türkiye'nin risk primleri böyle düşük. Buradaki endişe; gün gelip de bu finansman kanalları zorlaşabilir, küresel likiditeyle ilgili sorunlar çıkabilir. Dolayısıyla biz bugünden adım atmalıyız ki finansmanın daha zorlaşacağı dönemlere daha düşük bir cari açıkla girebilelim.''
-Kredi hacmindeki artış-
Başbakan Yardımcısı Babacan, kredi hacmine ilişkin bir soru üzerine de kur etkisinden arındırıldığında kredi hacmindeki artışın yüzde 25'i ancak bulacak gibi göründüğünü, bunun da hükümetin hedeflediği rakam olduğunu söyledi. Babacan, gelecek sene ise kredi hacminin bu kadar artmayacağını çünkü kredi talebinin fazla olmayacağını dile getirdi.
Bankaların bilançolarına, piyasadaki likidite koşullarına baktıklarında da bu yılki kadar bir kredi artışının beklemediklerini ifade eden Babacan, gelecek seneyle ilgili bir riskin Avrupa'da bir resesyon olursa Türkiye'yi nasıl etkileyeceği olduğunu söyledi.
Avrupa'da bir resesyon olduğunda benzer bir resesyonun Türkiye'ye yansımasını istemeyeceklerini, o noktada bankacılık sisteminin aktif olması gerektiğini belirten Babacan, ama Avrupa'da işlerin iyi gideceği bir senaryoda da Türkiye'de yine kontrolsüz bir kredi artış dönemi başlarsa buna da her zaman müdahale edebilecek durumda olduklarını kaydetti.
Frene basmanın her zaman daha kolay ve etkili olduğunu belirten Babacan, ''Şu anda 2012 ile ilgili herhangi bir frenleme mekanizması gerekmediğini düşünüyoruz ama gerektiğinde gevşetici, sıkılaştırıcı tedbirler alabiliriz'' dedi.
Babacan, işsizlikle mücadele ve kamu alımları ilişkin soru üzerine de işsizlik sorununun kamunun eleman alımıyla çözülemeyeceğini, çözümün özel sektörün daha çok istihdam yaratmasıyla çözüleceğini söyledi.
Ali Babacan, ''uluslararası derecelendirme kuruluşlarınınki ile bizim büyüme hedefimiz neden tutmuyor'' sorusunu yanıtlarken de şunları kaydetti:
''Bu dönem tahmin yapmanın çok zor olduğu bir dönem ve bizim büyüme rakamlarımız da belli ölçüde Avrupadaki gelişmelere bağlı. Avrupa'nın 2012'de yüzde kaç büyüyeceği bizi de ihracat kanalıyla olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek Avrupa'da işler daha kötüye gitmezse bizim yüzde 4'lük bir büyüme tahminimiz var ama işler orada toparlanır bir güven ortamı oluşursa o zaman bizim büyümemiz daha olumlu etkilenir.Avrupa'da işler mevcut durumdan daha kötüye gider, iç pazar daralırsa o zaman 4'ün altına doğru da rakamlar görebiliriz.''
Fitch'in Türkiye'nin kredi görünümünü durağana çevirmesi ile ilgili soruya da Babacan, ''Bu kuruluşların kendi kredibiliteleri son krizde ciddi zarar gördü, artık eski güvenilirlikleri yok. Fitch (Türkiye'nin kredi notunu artırabilirim) derken (bir süre artırmayacağım) mesajını vermiş oldu. Biz onların yaptıklarını dinliyoruz ama işimize ne geliyorsa, neyin doğru buluyorsak onu da uygulamaya devam ediyoruz'' dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.