Üniversitelere Mobil Militanlar Hakim

Üniversitelere Mobil Militanlar Hakim

Özgürlük alanı olarak tanımlanan üniversitelerin, sadece bir grubun özgürlük ve işgal alanı olarak görülmeye başlandığına işaret eden Avcı, üniversitelerde yaşananların özellikle Anadolu’da şehirlere sıçrama ihtimaline karşı uyarıyor.

Vakit kaybedilmeden tedbir alınması gerektiği görüşünde. Çözüm önerilerini ise “Üniversiteye giriş sınavlarının güvenliğinin ve denetiminin sağlanması, ÖSYM bürokrasisinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Gerekirse, sınav yapılan illerde başka illerin memurları görev yapmalı, sınav merkezi sayısı azaltılmalı.

Böylelikle militan akışının önü kesilmeli. Akademik kariyer, mevcut öğretim üyelerinin keyfiyetinden alınarak objektif kriterlerin hakim olduğu merkezi sisteme bağlanmalı diye sıralıyor.

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Başkanı Servet Avcı, üniversitelerdeki olayların şehirlere yayılabileceği uyarısında bulundu. Avcı’ya göre farklı okuldaki militanlar olay çıkarılacak üniversitede toplanıyor. Böylece ‘çok oldukları’ izlenimi doğuyor.

* Üniversitelerde son zamanlarda yaşanan şiddet olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Bunun yıllar öncesine dayanan boyutları var. Üniversiteler abartılmış öğrenci hakları kisvesi altında profesyonel militan öğrencilerin rahat organize olabildikleri, yasa dışı örgütlerin acemi militanlarına adeta staj yaptırdıkları bir alana dönüştü.

Ankara'nın göbeğinde, ODTÜ'de yaşanan şiddet, Anadolu'nun kentlerindeki üniversitelerde karşımıza çıkabilir. Dicle Üniversitesi'nde el bombaları bulunabiliyor, Mersin Üniversitesi'nde kampus sadece öğrencilerin değil şehirden gelen militanların bile eylem alanı haline geldi. Kocaeli Üniversitesi sırt çantalarında taş ve çivili sopalar taşıyanların tehdidi altında.

Elazığ, Erzurum'daki üniversiteler her an patlama potansiyeline sahip. Ankara, İstanbul ve İzmir'de üniversiteler zaten bıçak sırtında. Üniversitelerde meydana gelecek olayların üniversitelerle sınırlı kalma ihtimali yok.

Tehlike de burada başlıyor. Erzurum'da, Elazığ’da ve Sivas’ta üniversitede bir olay olduğunda çok rahat şehre yayılabilir. Bu eylemler, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi şehirleri ayağa kaldırabilecek çapta olaylara kapı aralayabilir.

SAĞ-SOL KAVGASI YOK, İŞGAL VAR

* Üniversitelerde sağ-sol çatışması mı başladı?

Yaşananlar, eski alışkanlıklarla sağ-sol çatışması şeklinde sunuluyor ve böylece çözüme gidecek yolda ilk düğme yanlış iliklenmiş oluyor. Sağ-sol çatışması dediğimizde hafifletmiş, teşhisi yanlış koymuş oluruz.

Bugün PKK ve marjinal sol örgütlerin devlete ve kamu otoritesine organize bir şekilde başkaldırısı söz konusu. İşin içinde sağ-sol yok, işgal var. Kendi varlığı dışında hiçbir varlığı kabul etmeyen bir şiddet olgusu ile üniversiteler ve öğrenciler karşı karşıya.

* Bu yapılar nasıl örgütleniyor bu yapılar?

Hemen hemen hepsi PKK, DHKP-C, MLKP, DSİP, Dev-Yol, TKP gibi bilinen örgütlerin gençlik yapılanmaları.

Kolektifler, Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi, Gençlik Dernekleri Federasyonu, Kaldıraç, Sosyalist Gençlik Derneği, Gençlik Muhalefeti gibi örgütleri görüyoruz. 1980 darbesinden sonra da örgütlerin isimleri değişmiş, Marksizm dünyada çökmüş olsa da bu örgütler varlıklarını sürdüregeldiler. Bugün, TKP haricindeki radikal sol akımların tamamına yakını PKK ile işbirliği halinde.

Mesela, Mersin, İzmir Dokuz Eylül, Ege, İTÜ ile Ankara Hukuk, Siyasal, Eğitim Bilimleri, Dil Tarih Coğrafya gibi fakültelerde hakim olan PKK. Örgüt, Güneydoğu'da artık terk etmiş gibi göründüğü Marksist ideolojiyi üniversitelerde koruyarak sol örgütlerle işbirliğini kolaylaştırıyor. Örgütlerin tarihi kardeşliği sürüyor. Gelişen iletişim teknolojisi ile hızlı haberleşme, hızlı organize olma ve harekete geçme imkânlarına da kavuştular.

6 BİN KİŞİLİK OKULDA 200 KİŞİ

* Dil Tarih'te okul bir hafta tatil edildi.


Dil Tarih PKK'nın en etkili olduğu okullardan birisi. Seçilmiş bir okuldur, kendilerine muhalif bütün unsurlar sindirilmiştir. Herhangi bir Güneydoğu ilinde güpegündüz Öcalan posteri asmak mümkün değilken, Dil Tarih'te bu mümkün hale gelmiştir. 5-6 bin kişilik okulda, toplam 200 kişi -ki bunların içinde başka okullardan gelen mobil militanlar var- okulun bütün koridorlarına, bahçesine, kantinlerine hakim olabilmiştir.

* “Mobil militanlar ne demek?

Çoğunlukla gösteri yapanların tamamı o okulların öğrencileri değil. Nerede eylem yapılacaksa farklı okulların militanları orada toplanabiliyor. Çok çabuk organize olabiliyorlar. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde olay çıkacağı zaman bütün militanlar aynı yere gelebiliyor. Mobillikten kastım o. Böylece sayıca büyük bir çoğunluğu temsil ettikleri gibi bir hava doğuyor. İdareler fakültelerine ya da kampuslara gelen yabancı öğrenci veya militanı kapıdan çevirecek güce sahip değiller, adeta rehinler.

PAKET PROGRAMLA GELİYORLAR

* Üniversitelerde 80’den sonra zayıfladıkları düşünülüyordu, tabanları yeniden genişledi mi?

Öncelikle üniversite giriş sınavlarına mercek tutulması lazım. Şu anda Türkiye'de sınavların adaletli ve güvenli olduğu konusunda ciddi şüpheler var. Bir yanlış soruda Türkiye ayağa kalkarken, bütün sınava düşen büyük gölge ile ilgili ses çıkmıyor.

Doğu ve Güneydoğu’daki bazı illerde soru kitapçıklarının tesliminden itibaren başlayan bir zafiyet var. Seçimlerde sandık güvenliği ne kadar sağlanabiliyorsa bölgede üniversite sınavlarının güvenliği de o kadar sağlanabiliyor. Toplu kopya ve başkalarının yerine sınava girme artık denetlemez bir hal almış durumda.

Özellikle PKK, o sınav zafiyetinden yararlanarak sınavı kazanma ihtimali olmayan ama militanlık potansiyeli yüksek elemanlarının ülkenin gözde okullarını kazanmalarını sağlıyor. Birkaç yıl öncesine kadar birçok örgüt, elemanlarını okulda bulup, okulda kazanıyordu, şimdi ise militanlar adeta paket programla hazır geliyor.

* Kim hazırlıyor paket programı?

En yüksek oranda PKK yapıyor. Hatta artık profesyonel bir sektör haline geldi. Sınavlara joker sokularak, para karşılığı örgüt dışı insanlara da fakülte kazandırılıyor. İzmir'de yapılan KCK operasyonunda aslında bunun ipuçlarını görüyoruz. Yani, bu sektör, militanları seçilmiş gözde fakültelere yerleştirmenin yanı sıra örgüte para kazandırmanın da bir aracı haline geldi.

SADECE BDP'LİLER KONUŞABİLİYOR

“Teröre bulaşmak istemeyen Doğu kökenli öğrenciler tehditle örgütün elemanı yapılmak isteniyor. Direnen öğrenciler şiddete maruz kaldıkları gibi bölgede yaşayan aileleri de sıkıştırılıyor”

* Mesela ODTÜ’de PKK mı hakim?

Hayır, ODTÜ'de hakim unsur PKK değil ama şiddet eğilimli radikal sol gruplarla işbirliği halinde. ODTÜ, geçmişten bugüne taşıdığı özelliği dolayısıyla diğer üniversitelerden farklı . Son olarak Başbakan'a yapılanlar aslında daha önce de hasta haliyle Bülent Ecevit'e yapılmıştı.

BDP yöneticileri dışında hiçbir siyasi akım temsilcisinin konuşma yapamadığı bir yer haline dönüştü adeta. TKP’nin bir önceki genel başkanı bile nasibini aldı. Demokrasi ve özgürlükler edebiyatı yapılırken, polis orantısız güç kullanmakla itham edilip, olayların tek suçlusu gibi sunulurken işin aslı çok başka. İşin aslı, tek sesli bir üniversite.

* KCK’nın nasıl bir etkisi oldu?

2003 ile 2006 arası öğrenci görünümlü militan yığma açısından en önemli yıllardı. 2007'ye geldiğimizde Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi adı altında örgütlenmelerini pekiştirdiler. Bazı öğrenci olaylarında gözaltına alınan öğrencilerin aynı zamanda KCK davalarından da yargılanıyor olmaları tesadüf değil. Söz konusu gençlik yapılanması KCK’yla organik ilişki sürdürüyor.

Bugün büyük şehirlerde çeşitli sendikalarla ve meslek odalarıyla içiçeler. Öğrenci affı marjinal sol örgütler için yeni bir potansiyel doğurdu. İlişiği başka sebeplerle kesilmiş 15-20 yıllık profesyonel militanlar üniversitelere döndü. Üniversite kökenli militanların, daha önce yüzde 6’lar civarında seyreden dağa çıkma oranı 2007’den sonra yüzde 12-13 civarına ulaştı.

Zaten ölü veya diri ele geçirilen ya da teslim olan teröristlerin yüzde 12-13 civarındaki bölümünün üniversite kökenli olması da bu rakamı doğruluyor.

SIDDIK SAMİ ONAR OLMA ÖZLEMİ

* Üniversite yönetimleri olup bitenlerin farkında değil mi?


Üniversitelerde kendi ideolojilerinden olmayan akademisyenleri korkutarak, pasif kalmalarını sağlayabiliyorlar. Bazen de tam tersine, organize edenler ve onlara kol kanat gerenler, onların demokratik haklarını kullandığını söyleyenler aslında aynı kampları paylaştıkları akademisyenler.

Mesela, terörle mücadelede şehit düşenleri anmak için mescidde yapılan programı basanlar arasında idare personelin de yer alması durumun vahametini biraz daha ortaya çıkarabilir. Bazı öğretim üyelerinin içinde 1950'lerin Sıddık Sami Onar'ı olma özlemi var.

* Darbe özlemi mi?

Ülkede bir toplumsal muhalefet oluşturabilmek ve üniversite öğrencilerinin önderliğinde bir gerilim ortamı meydana getirmek, dezenformasyon yoluyla mevcut iktidara gözdağı vermek, iktidarı yıpratmak ve antidemokratik bir rejimin önünü açmak. Klasik ama bir türlü revaçtan düşmeyen yöntemler bunlar.

Aslında Türkiye’de PKK'yı ve marjinal solu desteklemeyecek ama mevcut siyasi statüye karşı da en güçlü muhalefet olarak onları görüp, eylemlerini meşrulaştıran veya alttan alta bundan haz duyan bir iklim de gelişiyor. Muhalefet partilerinin etkisizleşmesi, bu çevrelerde yasa dışı odakları bile cazip hale getirebiliyor.

YÖRÜK ALİ EFE’DEN MİLİTAN İMAL EDİLEMEZ

* Kılıçdaroğlu, eylemci öğrencilere “Yörük Ali Efelerî benzetmesi yapmıştı.

Kılıçdaroğlu, işgale direnişle sembolleşen Yörük Ali Efe'yi bizzat üniversite işgalcileri ile özdeşleştirerek aslında hangi tarafta olduğunu gösterdi. Yörük Ali Efe'den bir militan imal etmeye çalışmak üniversitelerdeki mevcut fiili duruma onay vermekten başka bir şey değil.

Bu olaylarla ilgili neden sadece CHP, BDP ile aynı kulvarda kalmıştır? Kemal Bey, zaman zaman BDP'nin üçüncü eşbaşkanı gibi davranıyor. Kendisine sormak lazım, CHP’li Süheyl Batum’u Ankara SBF’de konuşturmayanlara da Yörük Ali Efeler diyebilir miyiz? Eğer diyeceksek bu durumda kendi milletvekiline hangi sıfatı yakıştırmamız gerekir?

12 EYLÜL TECRÜBESİ ÜLKÜCÜLERİ FRENLİYOR

* Üniversiteler 80 öncesindeki gibi bir çatışmanın alanı haline getirilerek bir istikrarsızlık kaynağı mı olsun isteniyor?

Evet, üniversitelerin istikrarsızlık kaynağı olması isteniyor. Provokasyonlar nereden gelecek, nasıl gerçekleşecek bunların hepsi de tahmin edilemez. Ülkücülerin de adeta sabrı test ediliyor. Üniversitelerde okuma hürriyyeti elinden alınmak istenen gençler var. Şu anda ülkücüler açısından, 12 Eylül öncesi tecrübe kuşanılmış durumda ve bu tecrübelerle hareket ediliyor. 12 Eylül tecrübeleri bir fren vazifesi görüyor, aksi halde önlenemez olaylar çıkar.

Seda Şimşek - Bugün 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.