Bir Tek Dindarlarla Diyaloğa Geçmediler

Bir Tek Dindarlarla Diyaloğa Geçmediler
Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir, Gülen grubunun, İslâmi cemaatlerle bugüne kadar sağlıklı bir ilişkisi olmadığını söyledi.

Türkiye gündemi uzun zamandır paralel yapının ülkemiz üzerine gerçekleştirdiği operasyonları konuşuyor. Bu kapsamda, 17 Aralık operasyonunun ardından her geçen gün AK Parti ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef alınması, sert tepki çekiyor. Biz de 75 sivil toplum kuruluşunu bünyesinde toplayan ve çatı kuruluş olan Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir ile gündemdeki gelişmeleri konuştuk...

17 Aralık operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Osmanlı’nın çöküşüyle beraber birliğimizi kaybettik. Buralarda tekrar milletin uyanışının gerçekleşmesi ihtimaline karşın bir kısım alternatifler oluşturuldu. İslâm dünyası şu an yeniden kendisini arıyor ve bu yaşananlar bunların yansımalarıdır. Başbakan, son üç yıldır bariz bir şekilde İslâm dünyasındaki bu parçalanmışlığı, yenilmişlik algısının değiştirilmesi ile yeniden adalet ve merhametin bu topraklarda hâkim olabilmesi telakkisini ateşlemiş oldu. Bir özgüven sorunu vardı, bunu yeniden tetiklemiş oldu ve buradan hareketle bir uyanış süreci başladı.

İslâm dünyasında bir dirilişe ihtiyaç var. Türkiye ve dolayısıyla da AK Parti iktidarı, bir anlamda dirilişin umut kapısı oldu. Aslında süreç buradan doğdu. 17 Aralık, İslâm dünyasının yeniden birbiriyle buluşmasına yapılmış bir operasyondur. Yani 17 Aralık, İslâm dünyasının, insanlarının birbirleriyle buluşmasına dönük bir manipülasyondur, perdeleme operasyonudur. Yolsuzluk sadece algı yönetimidir.

Neden böyle bir operasyon gerçekleştirildi?

- Türkiye’de Anadolu insanının işçi olması ve sömürülerek kalması isteniyor. İşveren olması veya ekonomik imkânlarının gelişmesi istenmiyor. Türkiye bütün mazlumların, mağdurların yanında yer alıyor. Yeniden adaletin ve merhametin dünyada hâkim olması adına, şer düzenlerinin ortaya çıkardığı mazlumlara umut oldu. Bu algının oluşmasında elbette ki Hükümetin ümmetçi bakış açısı olanak oluşturmuş oldu. Rahatsız edici olan aslında budur. Bunun önü kesilmek isteniyor. Türkiye yeniden İslâm dünyasının yeniden sömürülen, sürekli tüketen ve Batı’ya, IMF’ye 3-5 kuruş için el açması isteniyor.

Yeni bir sürece giriyoruz. Yeniden bu toprakları kazanıp, aramıza örülmüş bu sınırları kaldıracağız. Artık sınır ötesi düşünen İslâmî hareketler ve Müslüman liderler var. Sınır ötesi düşünen bir Recep Tayyip Erdoğan faktörü var, bir Ahmet Davutoğlu var. Devletin yönetici kademelerinde böyle düşünen insanlar var. Diğer taraftan da Türkistan’daki, Moğolistan’daki, Afrika’daki, Asya’daki, Balkanlar’daki insanlar; “İşte beklediğimiz gün geldi” diyorlar. Şu an mesele iktidar meselesi, hükümet meselesi değil! Mazlumların meselesi, mağdurların meselesi, ötekileştirilenlerin meselesi, ihmal edilmişlerin, varoşlarda yaşayanların ihmal edilmiş, yok sayılmış tüm mazlumların meselesidir!

17 Aralık operasyonunun arkasında uluslararası güçler var mı?

- Bu iş zaten kendi başına olan bir iş değil. Elbette ki bunun arkasında uluslararası şirketler var, çok uluslu şirketler var. İngiltere, Amerika ve İsrail var. Bunu anlamak için, ‘bundan kim kazançlı çıkar’, ona bakmak lazım ve millet bunu anlamış durumda.

Fethullah Gülen grubu bu operasyonun neresinde duruyor?

- Fethullah Gülen grubu, güçlünün bedeninde var olan bir zihne sahip. 12 Eylül’de 12 Eylül’cülerin bedeninde var oldu. Sonra Turgut Özal’ın, Tansu Çiller’in, Bülent Ecevit’in ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bedeninde varlığını sürdürdü. Fakat Gülen’in Pensilvanya’ya gidişiyle beraber daha büyük bir güçle hemhal oldular. Türkiye ile Amerika arasında Amerika’yı tercih etmiş oldu.

Gülen grubunun Emniyet ve yargıda kadrolaşmasına nasıl bakıyorsunuz?

- Şimdi Gülen grubunun en büyük sıkıntısı bu toprakların genetiğine, dokusuna, tarzına uymuyor. Bu yapı dar, kendi kadro sistemiyle, kendi hedeflerini gerçekleştiriyor. Kendileri dışındaki cemaatleri ise yok sayıyor. Devlet milletindir. Millete hizmet ettiği sürece bizim için anlamlıdır ve milletin kendisinden daha büyük olamaz. Bunu, bir grubun ötekinin aleyhine ele geçirmeye çalışması, fitneden başka bir şey değildir. Bizler cemiyetler, cemaatler, İslâmî hareketler olarak birer ocağız. Bizler buralarda değer üreteceğiz, insan üreteceğiz. Bu ürettiğimiz insanlar siyaset kurumunun neresinde ihtiyaç varsa oralarda topluma hizmet sunacak ama “şu müdürlükte, şu başkanlıkta veya şu dairede bizim adamımız olsun” anlayışı, burada fitneyi ve bölünmeyi beraberinde getirir ki; bu da büyük bir kırılmaya yol açar. Onun için bizler siyaset kurumunun, diğer taraftan politik arenanın altında düşmeden birer ocak ve mektep olarak devam etmeliyiz.

Gülen grubu; belediye, Emniyet ve hükümetin paralellerini oluşturmaya çalışırsa, o zaman işte burada adaletten değil, çıkardan söz edilir. Bugün bu yapı, ticari şirkete dönüşmüş durumda ve bu yapının başındaki insan ise, dünyanın en büyük CEO’su gibi ülkeler arası finans yönetimini yürütüyor.

CEO derken; internete düşen telefon konuşmalarını mı kastediyorsunuz?..

- Evet. Şimdi bu sıkıntı büyük bir kırılmadır. Buralar hizmet kapısıdır. Buralara gelenler dünyevi bir menfaat için gelmemeli, ihale için gelmemeli, makam, mevki için gelmemeli. Buralar arınma yeridir, kirlenme yeri olmamalıdır. Kapalı, örtülü, özel, özerk yaklaşımlar buraların doğasını kirletir. Cemaat ticaret yapmamalı.

Sizce Gülen grubu bu şekilde davranarak neyi hedefliyor?..

- Gülen grubu, bu global dünyada çok uluslu şirketlere, İngiliz ve Amerikan emperyalizminin eski dünyasının ömrünü uzatmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Bu yapı, batan güneşe talip olmuş durumda. Coğrafik ve siyasi olarak güneş doğudan doğar. Şu anda bizim aydınlandığımız güneş bu topraklardan doğarken, Amerika’da dünün güneşi batıyor.

Gülen grubu, AK Parti hükümeti ile bu zamana kadar beraber hareket ediyordu. Şimdi ne değişti de hükümet ile açık şekilde mücadeleye girişti?

- Bu dünyanın sahibi Amerika görüldüğü için, bir proje uygulandı. Bunun telaşı var. Yeni bir merkez oluşacak, yeni dünyanın yeni merkezi burada kurulacak. Bir planlama yapmışsınız siz, bu planlama bozulunca telaş ediyorsunuz. Burada halklar bu topraklarda Arap Baharı ile yeniden bir uyanış yaşıyor. Bunlar buna hazır değiller. Yani siz başka bir şeye yatırım yapmışsınız ama o çöküyor. Erdoğan ise bu eski dünyanın, tabiri caizse çivisini çıkarttı. Başkaldırdı!

Bir insanın gerçek kimliği öfke anında çıkar. Şimdi Başbakan, rahat dönemlerinde daha çok liberal ve ortalama politikalar izliyor ama öfkelendiği zaman İslâm dünyasına, Müslümanlara, mazlumlara, mustazaflara dönük yüreğindeki imanı, onu harekete geçiriyor. İşte “one minute” dedi. BM’deki konuşmasında, İslâm dünyasından bahsetti ama Gülen öfkelendiği zaman başka bir kimlik ortaya çıktı. Bu durum, Gülen’in bedduasının yansımasıydı. Müslüman olarak bu tablo bizleri derinden üzdü.

Gülen’in asıl kimliği nasıl?

- Gülen gel-gitler yaşıyor. Bu süreçte ortaya koyduklarına bakınca, tarif etmekte zorlanıyorum. Yani bir muhasebe yapması lazım, yapmazsa büyük bir dram yaşanacak. Bu yapının iş tutma biçimi, olaylara yaklaşımı bu toprakların dokusuyla uyuşmuyor. Genetiği bozulmuş. Anadolu, İslâm dünyası, aslına dönüyor. Bunu anlamak için çok karmaşaya gerek yok. Milletimizin kafası net... Temel İslâmî değerleri bilen insanlar, büyük olanın Allah olduğunu, O’nun dışındaki güç atfedilen her şeyin batan güneş olduğunu bilirler. Bu sorunların temelde çözümü, sahih İslâm algısının toplumda yaygınlaşmasını sağlamaktır. Devletler, dini, iktidarları için dönem dönem araçsallaştırdığı gibi; sözüm ona din adına ortaya çıkanlar ve cemaatler, kendi menfaatleri için bunu yapmaktadırlar.

Gülen grubunun, bugüne kadar İslâmi cemaatlerle ilişkisi nasıldı?

Gülen grubu ile İslâmi cemaatlerin bugüne kadar sağlıklı bir ilişkisi olmamıştır. Gülen grubu yıllardır düzenlediği programlarına memleketin her türlü şerde en önde gidenlerini davet ederken, inananlar arası bir diyalog hedeflemedi! Böyle bir dertleri olmadı! Dinler arası diyalog, sanatçılar arası diyalog gibi birçok diyalog çalışması yaptı; ancak dindarlar arası bir diyalog çabaları olmadı!

‘KASETLERLE KORKU İMPARATORLUĞU KURUYORLAR’

Gülen’in Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kasetlerle ilgili açıklamaları var. Ortaya çıkan kasetlerle ilgili olarak Cemaat nerede yer alıyor?

- Bir defa biz milletin ayıplarını ifşa eden yerde değiliz ama siz bir şebeke kuruyorsunuz, insanların özel hayatını araştırıyorsunuz. Biz hayatı bu dünyadan ibaret görmeyen insanlarız. İnsanları arındırmak için, insanları kötülüklerden alıkoymak için yola düşmüş cemiyet ve cemaatlerin insanlara tuzak kurarak, şer odakları gibi onlara şantaj yapması, hakikaten tuzun kokmasıdır.

Numan Kurtulmuş hakkında iğrenç bir montaj kaset yayınladılar.

Başka kişiler hakkında da var. Artık kaseti olmayan insanlara da iftira atarak mı kaset üretiyorlar?..

Herkese bir kaset korkusu salıyorlar. Aslında bu bir manipülasyondur, bu bir zihin operasyonudur. Herkes kendisinden endişe etmeye başlıyor. Aslında yok. Ama bana da bir şey olur mu diye... Bu bir korku imparatorluğudur. Bu konuda bir Müslümanın, bu korkularının üzerine giderek bunu yenmesi gerek. Korkumuz kime karşı olursa olsun, hepimizin korkularıyla yüzleşmesi gerekiyor… Çünkü haklıysak, Allah bizi bu kirlerden arındıracaktır.

‘HALK ERDOĞAN’IN YANINDA DURDU’

AK Parti-Gülen olayındaki gidişat ne olur?

- Millet dik duran, inandığı gibi yaşayan, mert insanları sever. Halkın büyük bir çoğunluğu Tayyip Erdoğan’ın yanında duruyor.

Gülen grubunun bu kadar deşifre olmasının ardından cemaat içinde dağılma oluyor mu?

- Şu anda bir savaş hali olduğu için, bir iç muhasebe olmuyor. Onun için bu operasyonlarla savaşı canlı tutmak istiyorlar. Fakat bu bir yere kadar devam edecek. Ondan sonra iç muhasebe başlayacak. Muhasebe başladığı zaman, ne yaptık, ne ettik işi ortaya çıkmaya başlayacak. Asıl sorgulamadan sonra her şey ortaya çıkacak. Şimdi halk tabanında ciddi bir kopma var.

Yeni bir dünya doğuyor. Mevcut dünya yeni bir dünyaya gebe ve bu dünyanın doğum sancıları var. Dünyanın geleceğini buralarda aramak gerekir. Bu dünyaya yeterince zulmeden, karartan, her türlü öfkeyi, kini, bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı, özellikle Ortadoğu’ya, Asya’ya, Afrika’ya ve Balkanlar’a reva gören bu eski dünyanın uzatmalarına talip olmamak lazım. Biz bu kardeşlerimizin yeni doğan güneşi görmesini arzuluyoruz. Vicdan taşıyan her insana düşen sorumluluk, yeni dünyanın adalet, özgürlük, tevhid ve onur ekseninde şekillenmesinde rol almaktır.

‘ÇAMUR ATMALAR DEVAM EDECEK’

İHH baskınına gelecek olursak; neler söylemek istersiniz?..

- İHH baskını aslında hakkı bâtıla karıştırma manipülasyonudur. Şüphe oluşturmak, zihinlerde müphem istifham oluşturma girişimleridir. Bunlar devam edecek. Ama bilsinler ki; bu türden yaptıkları her iş daha fazla o kurumları büyütür. İHH, dünya mazlumlarını sahiplenen, onların aşını, ekmeğini veren, yetiminin başlarını okşayan bir kurumdur. Bu, leke kabul etmez.

Paralel yapının İHH baskınıyla bir ilgisi var mı?

- Aklıselim bir hukukçunun yapacağı bir iş değil. Doğrudan birçok provokasyon mevcut ve burada birileri perdeleme yapmak istiyor, siyasi hedef güdüyor. İşte o alınan insanlar da bırakıldı. Bırakacaksanız niye aldınız bu insanları? Bir karalama var!

‘STATÜKONUN DEVAMI İSTENİYOR’

17 Aralık operasyonunu yapanlar nasıl bir dünya istiyor?

Onlar, mevcut sistemin devamını istiyorlar. Statükonun devamını istiyorlar. Ama bu çağ kapanıyor. Fakat bu çağın zalimleri hesap verecektir. Hesaptan kaçmak istiyorlar. Bu kaçınılmaz. Bunun için, biz burada iktidara şunu söyleyebiliriz. İslâm dünyasındaki her yöneticiye; milletinin özellikle kendisini var kılan halklarının duygularını, düşüncelerini, örfünü, âdetini, inancını yönetime taşıyacak. Zaten Türkiye yeniden halkıyla ve gönül coğrafyasıyla buluştuğu için bu operasyonlara maruz kalıyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum