Eğitim dinsiz olmaz
Prof. Dr. Mehmet Şişman ile Doç. Dr. Selahattin Turan, ortak makalelerinde, eğitimde sadece dini öğrenmenin değil, daha da ötesine geçerek “dinden öğrenme”nin de müfredata girmesi gerektiği görüşünü dile getirdiler.
Eğitim-Bir-Sen’in üç aylık ilmî dergisi Eğitime Bakış’ın son sayısında, “Devlet-Din-Eğitim İlişkileri” başlıklı bir makale kaleme alan Eskişehir Osmangazi üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Mehmet Şişman ve Doç. Dr. Selahattin Turan, “laik eğitim” çığlıkları atan çevrelere tokat gibi ilmî cevaplar verdiler. Sözkonusu makaleden, bazı bölümler şöyle:
ABD, GELECEĞİNİ DİNî EĞİTİMDE GöRüYOR
“Son on yıllarda yaklaşık 35 ülkede müfredat yapılandırmacı felsefe ışığında eğitim programları birey merkezli olarak yeniden tasarlanmaya başlamıştır. Bu anlayış, eğitimde bireylerin kendi gerçek ve doğrularını seçme ve inşa etme hakkına sahip olma sonucunu da gündeme getirmektedir.
“Anayasa ve eğitim ilişkisi, her ülkede farklılık göstermektedir. örneğin ABD anayasasında eğitim kavramı hiç yer almamaktadır. Eğitim bütünüyle eyaletlere ve topluma bırakılmıştır. Din eğitimi de, tamamen vakıflara, dinî cemaat ve topluluklara bırakılmıştır. Bu ülkede okulların adı da ilgili cemaat ve grupların adlarını taşımaktadır. örneğin son yıllarda Katolik liseleri ile üniversiteleri popüler hale gelmiştir. Bunun temel nedenlerinden biri de, toplumsal çözülme ve sapmaya (alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, cinsel sapmalar, fiziksel şiddet, suiistimal, cinsel taciz, çeteleşme, anlam ve amaç yoksunluğu, erken yaşlarda hamilelik) bağlı olarak resmî devlet okullarına karşı oluşan güven krizidir. Bunun yanında; ABD’de eğitim konusunda hazırlanan pek çok ulusal düzeydeki raporda, çocuklara moral değerlerin öğretilmesi gerektiği yer almakta; bu durumun, ABD’nin geleceği açısından son derece önemli olduğu vurgulanmaktadır.
KİMLİĞİN TEMEL BELİRLEYİCİSİ DİN
“Türkiye açısından yaklaşıldığında, Türkler’in tarih sahnesine çıktıkları zamandan bu yana, dinî ve millî değerler, sosyal davranışı şekillendirmiş; her türlü sosyal ilişki ve ağların belirleyicisi olmuştur. Yetiştirilmek istenen insan tipi de, sözkonusu dinî ve millî değerler çerçevesinde inşa edilmeye çalışılmıştır. Tarih boyunca Türkiye de dahil olmak üzere bütün Doğu ve Batı ülkelerinde din, millî kimliği inşa etmede temel belirleyici olmuştur. ABD toplumunun inşasında Protestanlık, çin toplumunun inşasında Konfüçyüs felsefe, İslâm toplumlarında ise Kur’an belirleyici bir rol oynamıştır.
Modernleşme ve Aydınlanma sürecine bağlı olarak ise din, toplumsal yaşamdan bütünüyle dışlanarak bireysel alana itilmiş ve marjinalleştirilmiştir. Ancak gelinen noktada bu teorinin çalışmadığı görülmüştür. Yani dinin toplumsal yaşamdan bütünüyle dışlanamayacağı sonucuna varılmıştır. Dolaysıyla yaşanan sorunların kaynağının din ya da gelenekte aranması yerine, işlevsi hale gelen modernleşme paradigmasında gerektiği ileri sürülmeye başlanmıştır.
DİN SOSYAL HAYATTAN DIŞLANMAK İSTENİYOR
“Türkiye’de din ve devlet ilişkileri konusunda yapılan tartışmalar, teorik temellerden uzak olarak bütünüyle ideolojik bir çerçeve içinde yer almaktadır. Türkiye, bu konuda diğer ülkeleri örnek almak yerine, konuyu kendi tarihsel geçmişinden gelen kültür içinde ele almalı; gelenekte yer alan hoşgörü ve kültürüyle ve özgürlükçü bir anlayışla konuya yaklaşmalıdır.
“Din, bir inançlar dizgesi olup bireyin bütün yaşama alanlarını ve eylemlerini kuşatan, bunlara yön veren değerler sisteminin kaynaklarından biridir. Türkiye’de dinin bütünüyle bireysel alana ait bir konu olarak görülmesi, dolayısıyla sosyal alanın dışında düşünülmesi, bu konuda yapılan tartışmaların hareket noktasını oluşturmaktadır. Dolaysıyla kamusal alanda dinî sembollerin dışlanması da, bu konuda yaşanan çatışma ve krizlerin temel nedenini teşkil etmektedir.
LAİK AB’CİLER BUNLARI GöRMüYOR!
“AB ülkelerinde ise din çok katmanlı bir konu olarak ele alınmaktadır. Finlandiya’da okul ve eğitim sistemi bütünüyle Kilise ve Hıristiyanlık üzerine inşa edilmiştir. Yunanistan’da Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı, Norveç’te Kültür ve Kilise İşleri Bakanlığı bulunmaktadır. Kimi raporlarda Avrupa’da din eğitimi konusunda ortak politikaların oluşturulması gereği önerilmektedir. Din öğretiminde dini öğrenme ve dinden öğrenme konuları üzerinde yoğunlaşma yaşanmaktadır.
“Modern toplumlarda ciddi bir anlam ve amaç krizi yaşanmaktadır. Modern zamanlarda yaşanan sözkonusu anlam krizi, kurumlarda oluşturulmaya çalışılan bazı etik ilkelerle aşılmaya çalışılmaktadır. Sözkonusu ilkeler de, metafizik ve aşkın alandan beslenmekte olmayıp, kapitalist değerler çerçevesinde şekillenmektedir.
“Eğitimin bilimsel bilgiyi aktaran mekanik bir süreç olarak görülmesi, modern zamanlara özgüdür. Bu anlayış, insanın bilişsel yönünü öne çıkaran ve duygusal yönünü dışlayan bir anlayıştır. İnsan; değerlerin ürettiği, kendisi de değerler üreten ve hayatını sözkonusu değerlere göre değerlere göre düzenleyen bir varlıktır.
“DİNDEN öĞRENME” SİSTEMİNE GEçİLMELİ
“Türkiye açısından bakıldığında din; önemli bir sosyal bütünleşme, motivasyon, sosyal muavenet aracı olarak düşünülmeli; bir çatışma alanına dönüştürülmekten ısrarla kaçınılmalıdır. Dini öğrenme ya da dinden öğrenme taleplerinin göz ardı edilmesi ya da kısıtlanması yerine, insanların kendi dinlerini özgürce öğrenip yaşayabilecekleri koşulların oluşturulması üzerine düşünülmelidir.
“Herkesin eğitim çağındaki çocuklarına talep ettikleri nitelikli dinî eğitimi alma hakkı güvenceye bağlanmalıdır. Din eğitimi ile ilgili müfredatın oluşturulmasında sadece dini öğrenme yerine dinden öğrenme anlayışı da ikame edilmelidir. Din eğitimindeki kadro lisans üstü eğitimin yanırsa psikoloji, siyaset bilimi, sosyolji, felsefe ve sosyal psikoloji gibi konularda da disiplinler arası bir formasyon edinmelişdir. almış olmalıdır. Din eğitimi veren İmam Hatip Liseleri’nin statüsü ve müfredatı, bu konuda bugüne kadar üretilmiş bilgi birikimi ve uygulamalar ışığında yapılacak çalışmalarla yeniden tasarlanmalıdır.
(habervaktim)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.