MHP'li Topçu: "Biz De Mi Dağa Çıksaydık?"

MHP'li Topçu: "Biz De Mi Dağa Çıksaydık?"
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Zuhal Topçu çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Habertürk'e konuşan Zühal Topçu, memur babanın 4 çocuğundan biri. Gözünü ülkücü bir ailede açmış. Babasının görevi nedeniyle yaşadıkları hiçbir şehre “Memleketim’’ diyememiş, ta ki üniversitede Ankara’ya gidene kadar. O yüzden bugün de “Birecik’te doğdum ama Ankaralı hissederim’’ diyor. Türkiye’de siyaset yapmak zor, kadın olarak daha da zor, muhalefette olmak çok zor... Üstelik bunu son derece “erkek’’ görünen bir partide gerçekleştirmek? O daha büyük iş. Onunla da uğraştılar, onu da yıldırmaya çalıştılar ama onda yılacak göz yok, hem de hiç...

-Ne zamandır MHP’lisiniz? 

Kendimi bildim bileli. Bir ideolojiye olan bağlılığım küçük yaştan beri ortada yani sonradan karar vermiş değilim... Sadece 8 yıldır aktif siyasetin içindeyim. Ülkücü bir ailenin içine doğdum. Babam memurdu, çok farklı yerlerde oturduk. Lise yıllarım Gaziantep’te geçti, 80 öncesiydi.

-İlk kez Kürt sorunuyla orada mı karşılaştınız? 

PKK o zamanlarda çıkmaya başlamıştı. 1978 yılında duvarlarda Kürtçe yazılar vardı. O zaman sormaya başladım. “Kürdi azade’’ diye bir şey yazıyordu...

-Kurdara azadi, Kürtlere özgürlük? 

Evet. Merak edip sormuştum bunları okuyunca. Ülkücü camiada da Kürt kökenli olanlar vardı. Bu yazılara niye ihtiyaç duyduklarını merak ediyordum. O zamanlar bir ayrım, böylesine bir bölünme yoktu.

‘CUMAYA GİTMEK ŞOV OLDU’

-Dağa çıkanları duyuyor muydunuz? 

Hayır, duymuyorduk. Biz Anadolu’nun bağrından gelen çocuklarız, memur çocuğu. O kadar zor şartlarda okuduk ki. Ülkücü camiayı zenginler değil, bizler oluşturuyoruz. Ülkücü camia, eğitimin gücüne inanan bir camiadır. Örneğin dini tam Anadolu’dan geldiği şekliyle, tam Anadolu’ya o alperenlerin girdiği şekliyle yaşayan bir inanç sistemi vardır.

-Ne demek o? 

Örtüyse Cenab-ı Hak emrettiği için, ibadetse gerçekten inandıkları için... Yoksa herhangi bir kulübe girme, günümüzün modası gibi değil. Bizde kimse “Namaza gidiyorum’’ diye bağırarak gitmiyor. Cumaya gitmek şov gibi oldu. MHP asla dini kullanmaz. Genel başkan da cumaya gider ama basın ordusuyla değil. Tam tersine kimseyi aldırmaz oraya. Cumhurbaşkanı Erdoğan bizler için “Bunlar camiye gitmez, namaz kılmayı bilmez, kapıda beklerler, nöbet tutarlar’’ dedi. Çok büyük bir haksızlık...

-Niye üzerinize alınıyorsunuz? 

MHP’nin dini hassasiyetleri biliniyor. Ama ayıptır. Bakın “başörtüsü sorunu’’, 12 yıllık iktidarın gündeme getirdiği şekliyle ne kadar ülkücü camiaya ve MHP’ye haksızlık edildiğini ortaya çıkarıyor zaten. 12 Eylül’de “başörtü davası’’nı ülkücü camiadaki arkadaşlarımız sürdürdüler. Camiye bomba atılmaması için ya da namazdan çıkanlara bir şey olmaması için namaz sırasında 2 arkadaş kendini feda eder, nöbet tutardı, diğer arkadaşlarımız içeride namaz kılardı. Erdoğan bizim için “Bunların alınları secdeye değmez’’ dedi. Ne münasebet? İnanç boyutunda böyle hakaretlerin yapılması çok üzücü, rahatsız edici. Temel değerlerimizi siyasete alet edersek siyasetin düştüğü o çukurdan kendimizi hiç kurtaramayız. Bugün “Kim daha iyi Müslüman?’’ konumundayız. Cenab-ı Hak bilir kimin ne namazı kıldığını.

-AK Parti’ye oy veren dindar, diğeri değil algısı mı oluşturuluyor? 

Evet. İktidarın oluşturmaya çalıştığı tam da bu.

‘DEĞIŞMEDİK’

-Peki, Kürt sorununa dönersek, “Kürt arkadaşlarım vardı’’ dediniz. 

Biz milliyetçiydik, ideolojimiz vardı, o doğrultuda da hareket ettik ama özellikle 80 öncesinde Kürt kökenli arkadaşlarım vardı ve kimse gocunmazdı. Hepimiz aynı kaynaktan geliyorduk ve nifak tohumları ekilmemişti.

-Sonra Ankara, Dil Tarih? 

Evet. Çatışmalı senelerdi. Kayseri Yurdu’nda kalıyorduk, özel şehir yurduydu... Bir de Kütahya Yurdu vardı Cebeci’de. Okula gelip giderken ülkücüler birbirlerine kalkan olurlardı, birbirimizin korumalığını yapardık. Her gün bir arkadaşımızın “şehit’’ olduğu haberi gelirdi. Fakat o zaman öyle güçlü bir aidiyet duygusu vardı ki bir avuç olmamıza rağmen kendimizi o kadar güçlü hissediyorduk ki anlatamam. Yemek yok, para yok. Paylaşır yaşardık. Hiçbirimizin ailesi zengin değildi. Bir derdimiz vardı.

-Neydi o dert?

“Bu ülkeye sahip çıkacağız, bu ülkeyi vermeyeceğiz, komünistlere kaptırmayacağız’’ diye bir bakışımız vardı. O zamanın gerçekleri oydu.

-Bugün geriye dönüp baktığınızda ne düşünüyorsunuz?

Farklı değil. Bakın, biz değerlerimizin hiçbirini değiştirmedik. 80 öncesinde ne diyorsak, şu anda da aynı şeyi söylüyoruz. Bizim değişimimiz olmadı. Komünizm çöktü ama. Bize baktığınızda hiçbir değişiklik yok. 44’lerde yaşanan yolculuk 60’larda partileşmeye dönüyor ve ondan itibaren hangi değerlerden çıktıysak arkasındayız. Vatan, milli kavramlar, inanç hep aynı. MHP’nin hiçbir zaman milliyetçilik tanımı ırkçılık olmamıştır. Kurulduğundan beri. Bu vatanı seven ve kendini ait hisseden herkes Türk’tür. Ne kafatası, ne nereden geldiği önemli. Bu hükümet “MHP kafatasçı” diyor, gücümüze gidiyor. Olacak iş mi? MHP bu ülkenin bütün değerlerini dokusunda yansıtan bir parti, bütün samimiyetimle söylüyorum. AKP “Gömleği çıkardım” dedi, olay bitti. Biz gömleğimizi çıkarmıyoruz, neysek o.

-Türkiyeli tanımına ne diyorsunuz?

Reddediyoruz bu tanımı çünkü bu coğrafi bir tanımdır. “Türk” dediğimizde eğer bu vatana, bu ülkeye inanıyorsanız, buradan ekmek yiyor ve seviyorsanız burayı, ortak paylaşımlarınız varsa Türk’sünüz. Bu, değerleri ifade ediyor yoksa ırkı ifade etmiyor.

-Bu söylediklerinizi Türk olarak da Türkiyeli olarak da hissedebilirim. 

Sizin değerleriniz yerli yerine oturmuş demek ki. Herkesin öyle değil. Ama yeni yetişen gençler için içini doldurmak çok önemli. MHP bugün herkesi kucaklayan bir harçtır. “Türk” dediğinizde Müslüman Türk, inancı İslam, bununla birlikte o harç karılıyor. Belli bir tarihi geçmiş var, mücadele var.

-Eee Yahudi, Ermeni, Rum Türk olamıyor mu? 

Onlar da Türk. Ben genel olarak anlatmak istedim. MHP olarak herkesin inancına saygımız var. Bodrum Gündoğan Belediyemiz 3 dinin mensuplarına ibadet yeri yaptırdı örneğin. Siyasi iktidarla birlikte gelecek inşa etmek isteyenler Türkiyelilik kavramını destekliyor o kadar. AKP’nin tüm misyonu bu ülkenin değerlerini yıkmak. Gizli gündemleri de teröristbaşı canisini çıkarıp dört yapraklı yonca dediğimiz Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi içine alan bir Kürdistan kurulması. HDP’li belediyelerden sonra Güneydoğu’da etnik temizlik başladı.

-Etnik temizlik mi? Kime karşı? 

Kürt kökenli kardeşlerimizin bile kendini rahat hissetmeyeceği ortamlar oluştu, olan sadece Türklere karşı değil.

-Seçimle geldi o belediyeler... 

O insanların nasıl oy verdiği, nasıl oy atmaya gittikleri şüpheli. Asayiş olayları, kurulan mahkemeler, yol kesmeler... Mardin ve Urfa’da etnik temizlik yapılacağı söylentileri dolaşıyor.

-Peki, Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminde o kadar oy aldı. O oylar da mı şaibeli?

Yüksek oy aldı. Kullandığı dil çok önemliydi. Birleştirici bir dil kullandı. Orada algı yönetimi yapıldı ve sol kesimden de oy aldı. Ama aynı Demirtaş insanları sokağa çağırarak, şiddet diline döndü.

-“MHP neyse o, biz gömlek değiştirmedik” dediniz. Peki seçim sonuçlarına baktığınız zaman “Yeni bir şeyler söylemek lazım” diye düşünmüyor musunuz? 

Yani iktidar olmak için belli ki bir değişim lazım. Dürüstlük ve tutarlılık anlamında dedim, projelerimiz hep değişken. Yerel seçimlerde oyumuz arttı. 1 milyon oy artışımız var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine farklı bakmak lazım.

-Neden? 

O seçimde asıl bu işi sırtlananın MHP olduğu aşikâr. Bütün seçimi biz götürdük. Ayrıca son yaşananlara baktığımızda MHP üzerine nasıl oyunlar oynandığını hepimiz biliyoruz. AKP “Milliyetçilik kırmızı çizgimiz” derken şimdi MHP’nin bütün savunduğu değerleri alıp kendisi söylüyor. Yani aslında onların söylediği yeni bir şey yok. Bu ülkenin özü vatan sevgisinden çıkıyor. Biz anlatıyoruz ama kaynağı olmayan para ve güçle başa çıkabilmek kolay değil. Milliyetçileri kurumlardan, devletten temizliyorlar, kendi yandaşlarını yerleştiriyorlar. Şimdi makul şüpheyi çıkardılar; bakın başımıza neler gelecek. Eğer AKP’ye oy çıkmazsa bakalım oralara ne ceza gelecek?

‘TÜRKİYE KAOSA SÜRÜKLENİYOR’
-Türkiye’nin en önemli gündemi çözüm süreci... 

Bakın Sırrı Süreyya Önder’in Bülent Arınç için söyledikleri yenilir yutulur değil. “O ancak devlet memurlarını atayabilir, kimin gideceğine başmüzakereci karar verir” diyor. “Teröristbaşı karar verir” diyor, Türkiye kaosa sürükleniyor.

-Öcalan’a “Teröristbaşı” diyorsunuz ama bir kesimin lideri, öte yandan bugün başmüzakereci konumunda. 

Bazı fotoğraflar yayınlandı İmralı’dan... Birçok açıdan baktığım bir fotoğraf o. Bu ülkenin vatandaşı olarak çok üzüldüm. 40 bin kişinin katilinin bu şekilde fotoğraflarının çıkması beni çok üzdü. Bir anne olarak o şehit anneleriyle empati yaptım. Benim çocuğum şehit olsaydı ne yapardım bu fotoğrafı gördüğümde? Kahrolurdum. Öte yandan bin yıllık kardeşlik. Biz hiçbir şeyi problem etmedik. Çok mu zengindik? Her tarafta devlet bize iyi imkânlar mı verdi? Hayır. Darbeler yaşadık, başımıza gelmeyen kalmadı. Ama burası devlet, küsme lüksümüz yok. Ne yapacağız? Çalışacağız. Dağa mı çıksaydık yani? Bülent Arınç haklı gösteriyor ya bunları. Burada TC’nin parçalanmasına yönelik kasıtlı bir plan var. Biz MHP olarak bunları anlatmaya devam edeceğiz. Bu millet bize yetkiyi verirse gerekeni yapacağız.

-Yetkiyi verdi, iktidar oldunuz; çözüm süreci ne olacak? 

Bitireceğiz, sonlandıracağız. Müebbet hapse mahkûm biriyle hükümet olarak muhatap olmak kabul edilemez.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.