Güzel Hikayelere Vakit Kalmadı

Güzel Hikayelere Vakit Kalmadı
AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Boynukalın, darbe teşebbüsleri, kapatma davası, bürokratik oligarşi ve sermaye baskısı gibi tonla tehdit yüzünden partideki ‘fedakar, iyi insanlar’a dair güzel hikayelerin anlatılamadığına dikkat çekti.

AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Boynukalın,“Yaşam savaşı vermekten bunları gösterecek zemin hiç oluşmadı”dedi.

AK Parti Gençlik Kolları artık kalemiyle ve sivil toplum çalışmalarıyla geniş bir kesimin tanıdığı, sevdiği Abdurrahim Boynukalın’a emanet. Boynukalın aynı zamanda genç bir akademisyen. AK Parti gençliğiyle ilgili sitayişkar birçok tespit varken yer yer eleştiriler de yapılıyor. 9 milyon üyesi bulunan 21 milyonluk partide gençlerin bugünü ve yarınını Boynukalın ile konuştum. 

Türkiye’de bütün etkili siyasal hareketler gençlik üzerinden örgütlenmiştir. Jön Türkler’den 68 kuşağına, MTTB’den Milli Görüş gençliğine kadar durum böyleydi. Peki bugün gençlik ve siyaset ilişkisini nasıl çözümlersiniz?

Cumhuriyet rejimi, gençlere ülkenin bekçisi gözüyle yaklaştı. Gençlikten istenen şey, fikir üretmek, yönetici makamlara gelmek filan değildi. Eleştirmeden, sorgulamadan rejimin bekçiliğini yapmaktı. Ne yazık ki diğer siyasi partilere baktığımızda da bu algının hâlâ varolduğunu görmekteyiz. Gençliğe, siyaset kademelerinde yer verilmiyor ve onlara fikir üretemeyen heyecanlı kitleler olarak bakılıyor. Son 12 yılda AK Parti’nin gençlerin siyasete katılımı noktasındaki duruşu, diğer siyasi partilerden farklı. Yerel yönetimlerde gençlik kollarında görev almış isimler yönetici mevkilerde yahut milletvekili. Gençlik Kolları sahada aktif bir şekilde çalışıyor ve Türkiye’deki değişime katkıda bulunuyor.

12 YILLIK SESSİZ DEVRİM

Gençliğin doğasında muhalefet vardır. Parti gençliğini hangi ilkeler çerçevesinde örgütlemeyi düşünüyorsunuz?

AK Parti, Türkiye’de statükoya muhalefet eden en etkili damar üzerinden yükseldi. 12 yıllık sessiz devrim boyunca da her türlü vesayet odağına karşı mücadele ederek bugüne geldi. Dolayısıyla tarihsel anlamda “Türkiye’de esas muhalif hareket nedir?” diye soracak olursanız bunun cevabı AK Parti’dir. AK Parti, bugün de dünyada yaşanan tüm zulümlere dil, din, renk ayrımı yapmadan karşı çıkıyor ve dünyada etkili muhalefetin örneğini sergiliyor. 
 d735ikili.jpg

Abdurrahim Boynukalın arkadaşımız Nil Gülsüm'üm sorularını yanıtladı
TÜRKİYE’DE İKTİDAR DÜNYADA MUHALAFET

Hem iktidar hem de muhalif mi yani AK Parti?

Yaşanan zulümler karşısında etkisiz kalan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin hakkaniyete aykırı yapısı hakkında dünya ölçeğinde sesini en güçlü şekilde çıkaran ve “Dünya, 5’ten Büyüktür” diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Dolayısıyla bütün coğrafyada haklılıklar üzerinden genç bir muhalefet oluşacaksa; onun yeri de ancak ve ancak AK Parti’dir. Başbakanımızın şu söylemi de bizim için yol gösterici; “Türkiye’de iktidar, dünyada muhalefetiz.” Evet, hep bunu haykıracağız. 

AK Parti gençliği ile ilgili ‘takım elbiselerle lüks arabalara binen, trend mekânlardan çıkmayan ve kolayca milletvekili olmak için hareket eden' şeklinde bir algı mevcut mu? 
Bundan 2 sene önce bu konuda bir yazı yazmıştım. İki yıl geçtikten sonra şunu rahatça söyleyebilirim: AK Parti gençliğinin başaramadığını söylediklerimizi dışarıda sivil toplum olarak biz de gerçekleştiremedik. Ortada bir hata ya da eksik varsa bu tek tek hepimizin kusuru. Bir de sanırım insan hissetmediği şeylere çok daha rahat kıyabiliyor. Şimdi yapının içerisine girdiğimizde, AK Parti’nin ilk yıllarında özellikle, gençlik yapısının cebinde beş kuruş olmadan sağa sola minibüsle giderek teşkilatlandığını öğreniyoruz. Genel merkez ve büyükşehirlerde durum böyleyse bir de Anadolu’yu düşünün. 

‘KARİYERİST’ DEMEK ÇELİŞKİ 

Bütüne baktığımızda nasıl bir tablo karşımıza çıkıyor?

21 milyon oy alan bir siyasi partiden bahsediyoruz. AK Parti, bir kitle partisi. Türkiye’deki tüm toplumsal kesimlerden oy alan bir siyasi parti. Dolayısıyla parti içinde siyaset yapan gençlerin de politikaya bakışı, hayata bakışı farklılık arz edebiliyor. Teşkilâtta çalışan arkadaşlarımız için genelleme yapmak ve onlar için “kolayca vekil olmak için partideler” demek insafsızca bir tutum olur. Gençlik kollarında çalışıp daha sonra belediye başkanı ve milletvekili olan arkadaşlarımız var. Hem gençliğe 'siyasete girin' deyip hem de onların yetkili makamlara gelişini kariyerist bulmak çelişkili bir yaklaşım.

‘MEN IN BLACK’TEN FIRLAMADIK

Bu çelişkiden kurtulmak için ne yapmalı? 

Belki de “Biz neden iyi insanların güzel hikâyelerini duymadık?” sorusunu sormak lâzım. Onun cevabı da kafamda şekilleniyor. AK Parti, 12 sene boyunca 'yaşamaya' çalıştı. Muhtıralar, darbe teşebbüsleri, kapatma davası, askeri vesayet, bürokratik oligarşi, sermaye baskısı derken tonla tehdit atlatıldı. Herhalde o yaşam savaşı kargaşasında bu fedakârlıkları görebilecek zemin hiç oluşmadı. Sonuçta burası Men In Black (Siyah Giyen Adamlar) serisinden fırlamış insanlar ordusu değil yani, merak etmeyin (gülerek).  

Zulme karşı meydandayız

Göreve gelir gelmez soluğu Suruç’ta aldınız ve geçtiğimiz hafta Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıya tepki için ekibinizle birlikte eylemlerdeydiniz. AK Parti gençliğini meydanlarda daha sık mı göreceğiz?
Ünlü siyaset felsefecisi Hannah Arendt, siyasetin iki boyutundan bahseder: eylem ve tefekkür. Başbakanımız da daha siyasete girmediği yıllardan itibaren, insanın üçlü bir sacayağına oturduğunu dile getiriyordu: Birbirini besleyen pratik ve teorik enformasyon ile hepsini kuşatan ahlâki çerçeve. AK Parti Gençlik Kolları bir sivil toplum örgütü gibi sahada çalışacak inşallah. Gerektiğinde Suriye’deki iç savaştan kaçan kardeşleri ile dayanışmak için Suruç’a gidecek; gerektiğinde de Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar karşısında ya da Mısır’daki kardeşlerimize yönelik zulümler karşısında meydanlarda sesini yükseltecek.

Kimse dışlanmaz

‘Yeni Türkiye’ sizin için ne ifade ediyor?
İnsanların inançları, dilleri, giyim kuşamları yüzünden ötelendiği kısacası farklı olanın dışlandığı bir rejimden çıktık. Eski Türkiye, askeri karargâhlarda üst düzey yargıçlara brifing verilen bir yerdi. Anadil yasaklarının olduğu, giyim kuşamı yüzünden insanların okul kapılarından döndürüldüğü bir ülkeydi burası. İşte eski Türkiye, bütün bu baskıcı rejimi temsil ediyor. Yeni Türkiye, kimsenin inancı, kültürü, giyimi yüzünden dışlanmadığı, devletin tüm zulümler karşısında sesini yükselttiği, insanların hür bir şekilde kendilerini ifade edebildiği bir ülkeyi temsil ediyor.

Helalleşme süreci

Kobani eylemlerinde vahşete tanık olduk. Çözüm sürecine ilişkin ne düşünüyorsunuz?
AK Parti hükümeti, Türkiye’de daha önce hiçbir iktidarın almayacağı kadar risk aldı. “Kürt meselesi benim meselemdir” dedi ve bunu sulh yoluyla çözmeye karar verdi. En büyük provokasyon daha işin başında Paris’in göbeğinde yaşandı. Hâlâ da cinayetler aydınlatılmış değil. Fakat hükümetimiz bu işin kolay olmayacağını biliyordu. Zaman zaman belli tekliflerle örgütü barış sürecinden çekmeye çalışan güçler var. İçeride de barışı hayat tarzlarından önemsiz gören çevreler var. 2011’deki barış süreci PKK’nın Suriye’deki hesapları yüzünden bitmişti. Bu sefer de yine Suriye üzerinden süreci sarsmaya çalıştılar ama yanlış hesap Kobani’den döndü. Tüm karalamalarına rağmen Türkiye Kobani’ye arkasını dönmedi, HDP’nin hayır oyu verdiği tezkereyi TBMM’den geçirerek peşmergenin geçişine müsaade etti. Bugün iki yıl önce Türkiye’nin önerdiği gibi ÖSO, ve Kürt güçleri ortak cephede savaşıyorlar. 6-7 Ekim PKK’nın Kobani’deki yenilgisini örtme çabasıydı.

Örtüldü mü peki?
Ortaya çıkan sonuç stratejilerinin iflası oldu. Can ve mal kayıpları yaşandı. Süreç türbülansa girdi. Bugün ‘sonuçlarını öngöremedik’ seviyesine geldiler en azından. Demirtaş hükümetin olumlu icraatlarından bahsediyor. Ancak o bahsettiği olumlu icraatlardan biri olan çözüm süreci ile ilgili kanunun Kobani olaylarından evvel yasalaşmış olduğunu söylemiyor. Hükümetimizin süreç adına attığı somut adımlar ortadadır. Bugün barış bir devlet politikasıdır. Bu bir helalleşme sürecidir. Silahlar susacak, siyaset konuşacak. Türkiye Kürt vatandaşlarıyla helalleşip, ortak bir gelecek için birlikte yürümeye devam edecek.

Geçmiş olsun...

Abdurrahim Boynukalın ve eşi bu röportajı gerçekleştirdikten kısa bir süre sonra İstanbul’a doğru yaptıkları yolculuk esnasında trafik kazası geçirdi. Kendisinin ve eşi Ceyda’nın durumunun iyi olduğu haberini aldık. Boynukalın çiftine bu vesile ile geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.