Doğu halkı, yatırım istiyor

Doğu halkı, yatırım istiyor
Doğu ve Güneydoğu halkı, bölgeye yatırım istiyor

İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde yapılan araştırma, bölge halkının soruna kapsayıcı bir çözüm istediğini ortaya koydu. Bölge halkı işsizliğe çözüm bulunmasını, bölgeye yatırım yapılmasını, eğitime ağırlık verilmesini, terörün engellenmesini, bölgedeki soruna barışçıl bir çözümün getirilmesini istiyor. 

İHH İnsani Yardım Vakfı, Doğu ve Güneydoğu meselesi çözümüne o bölgede yaşayan ve o bölgeden göçmüş kişilerin tespit ve önerilerinden yola çıkarak katkı sağlamak ve bu verilerden hareketle bölgeye dair yoksulluğu giderici projeler üretmek amacıyla hazırlattığı "Kendi Dilinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yoksulluk ve Sosyal Durum" isimli araştırma, Barcelo Eresin Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Araştırmaya danışmanlık yapan Doç. Dr. Ferhat Kentel ile sosyolog Ali Bulaç da basın toplantısına katıldı. 

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, toplantıda yaptığı konuşmada, GENAR Araştırma Eğitim ve Danışmanlık şirketinin yaptığı araştırmanın Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde bu yılın haziran ve eylül ayları arasında 3 bin 782 kişi ile yüz yüze anket, 341 kişi ile derinlemesine görüşme ve 42 kişi ile odak grup çalışmaları yapılarak hazırlandığını ifade etti. 

Yıldırım, "Çalışmamız pek çok çarpıcı veriler içermektedir. Her şeyden önce, hakkında konuştuğumuz insan ne diyor, bunu öğrenmiş olduk. Bizim sorun tanımlamalarımızla onlarınki farklı. Tüm topluma önemli mesajları var. Sorunun çoklu kaynakları olduğunu ifade ediyorlar ve çoklu çözümler öneriyorlar." şeklinde konuştu.

Araştırmaya katılanların yüzde 55'i bölgenin en önemli sorunu olarak işsizliği gösterdi. Yüzde 23.6'sı ise yolsuzluğa dikkat çekti. Kürt kimliğinin yok sayılmasını en önemli sorun olarak görenler katılımcıların yüzde 2.4'ünü oluşturuyor. Yüzde 1.9'u ise en büyük sorunun etnik ayrımcılık olduğunu iddia etti. Katılımcıların yüzde 1.1'i "Terör ve şiddet en büyük sorundur" yanıtını verdi.


SORUN DAR KAVRAMLARA HAPSEDİLMEMELİ 


İHH'nın araştırmasına göre bölge halkı, sorunu bir sebebe göre değerlendirmenin yanlış olduğunu, sorunun ekonomik, etnik, terör, demokrasi ve insan hakları, eğitim ve toplumsal boyutu olduğunu düşünüyor. Araştırma kapsayıcı bir çözüm getirilmediği sürece sorunun çözülemeyeceğine dikkat çekiyor. Meselenin bir takım dar kavramlarla tanımlanmaya çalışıldığı ifade edilen raporda, bu durumun oluşturduğu sakıncalar şöyle ifade ediliyor: "Meseleye 'Kürt sorunu' dendiğinde, Kürtlerin genelini içine alan negatif bir durumdan söz edilir; 'Güneydoğu sorunu' dendiğinde, mahiyeti her ne ise 'mesele' Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile sınırlandırılmış olur; 'Terör' vurgusu yapıldığında sorunun diğer boyutları göz ardı edilip bütün mesele güvenlik ve asayiş zeminine indirgenmiş olur. 'Terör'le beraber 'bölücülük, dış düşmanların Türkiye'yi parçalamak istemesi' vb. teşhisler de 'haklılık' zemini bulmaya başlar. Bu sebeple, ilk iş olarak zihinlerimizi kavramların daraltıcı ve sınırlandırıcı etkisinden kurtarmak gerekir. Bölgenin sorunları iç içe geçmiş durumdadır. Bu bakımdan mesele çok özneli, çok katmanlı ve çok sebepli olarak algılanmak ve anlaşılmak zorundadır. Dolayısıyla, konuyu tekil ve indirgemeci bakış açılarıyla sadece ekonomik ya da sadece etnik veya demokratik vb. yönüyle ele almanın kimseye bir faydası olmaz."


-İHH'NIN TESPİTLERİ DİKKAT ÇEKİCİ-


Gazeteci-Yazar Ali Bulaç, Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ferhat Kentel danışmanlığında Siyaset Sosyologu Tevfik Göksu, İhsan Aktaş, Sosyolog Mustafa Şen'den oluşan komisyon bir rapor hazırlandı. Bu raporda yer alan tespit ve çözüm önerileri özetle şöyle sıralandı: 

"Bölge halkı sorunların kaynağını birinci derecede ekonomik faktörlerle tanımlamaktadır. Bunlar içinde de işsizlik başı çekmektedir. Bölgenin ekonomik geri kalmışlığına köklü, kalıcı ve sahici çözümler bulunmalı, sosyal kalkınma projeleri hayata geçirilmeli, bölge devletleri ile vize ve gümrük ilişkileri kolaylaştırılmalı, sınır ticareti geliştirilmelidir. 

Bölge halkı soruna, ikinci sırada, 'Kürt sorunu' tanımlaması yapmaktadır. Ancak, Kürt sorununun tanımlanması, resmi politika olarak 'Kürt kimliğinin tanınması' ve 'Kürtçe dilinin serbestleştirilmesi' olarak yapılmaktadır. Bu yapılırken, ülke bütünlüğünün korunmasına da özellikle vurgu yapılmaktadır. Resmi dil Türkçe olmak üzere, isteğe bağlı ana dil veya ana dilde eğitim yapma imkânları Kürtçe veya başka dil konuşan gruplar için tanınmalıdır. Ayrıca Kürtçe seçmeli ders olarak okutulabilir. İleri bir adım olarak üniversitelerimizden birinde Kürdoloji Enstitüsü kurulabilir. TRT'de Kürtçe kanal faaliyete geçmeli, özel televizyon yayınlarına izin verilmelidir.

Terörün kaynaklarına inip sahici ve kalıcı çözümler bulunup hayata geçirilmesi ve sorunun sosyolojik temellerine inilmesi zorunludur. Fiilen kan dökmemiş olup dağa çıkmış herkes için kapsamlı bir af çıkarılmalıdır. Güneydoğu'da PKK'nın varlığı, ülkeyi güvenlik eksenli politikalara mahkûm etmekte, bu da uzun vadede tüm ülkenin demokratikleşmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir. 

Katı, modernleştirici ulus devlet bakışı, yerini üniter ama daha esnek, yapıcı, paylaşımcı, yereli ve bireyi önemseyen bir modele bırakmalıdır. Konuya egemenlik meselesi olarak bakanlar vardır. Bu bakış açısı halkı devreden çıkaran bir bakış açısıdır. Bundan kaçınılması gereklidir.

Halkın genelinde ortak payda olan dinin adil, birleştirici ve bütünleştirici gücünden yararlanılmalı, kardeşlik ve işbirliği ruhu güçlendirilmeli, birlik ve beraberliğin bölünme ve parçalanmadan daha yararlı ve hayırlı olduğu fikri anlatılmalı; bu bir eğitim politikası olarak alınmalıdır.

Bölge insanına göre sorun, dördüncü sırada demokratik olup olmama sorunudur. Devletin üst bakışında Kürtleri bir sorun olarak görme ön yargısı vardır. Bu ön yargı terk edilmeli. Ön yargılar terk edilince nelerin olabileceği bazı güzel örneklerle tecrübe edilmiştir. Gaffar Okkan'ın ortaya koymuş olduğu yaklaşım, bölgede adalet ve demokrasi sorunu olduğunu ama istenirse çözülebileceğini göstermiştir.

İnsan haklarına tam riayet edilmelidir. Her türlü etnik ve bölgesel ayırımlara son verilmelidir. Baskı, işkence, hukuk ihlalleri ve özel uygulamalara son verilmeli, faili meçhuller aydınlatılmalıdır. Siyasi partiler temsil biçimlerini yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Bünyelerini ağalardan, aşiretlerden ve türedi zenginlerden oluşan siyasal nitelikten arındırmalı.

Bölgenin en öncelikli sorunlarından biri eğitim sorunudur. Okullaşma oranı yükseltilmeli ve okullara ulaşım imkânları geliştirilmelidir.

Eğitim, toplumsal barışa katkı sağlayacak bir içerikle toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmalı. Bu çerçevede, dini eğitimin birleştirici olma özelliği göz önünde bulundurulmalı.

Türk ve Kürt halkı arasında derin ve kalıcı husumetlere yol açabilecek davranışlardan kaçınılmalı, kışkırtıcı yayın yapan medya üzerinde sivil baskılar arttırılmalıdır. Mesela, farklı etnik gruplardan medya takibi yapan sivil izleme komiteleri oluşturulmalıdır.

Kimi medya kuruluşlarının yansıttığı ve zihinlerde oluşturduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile gerçek Doğu ve Güneydoğu Anadolu birbirinden çok farklı olabilmektedir. Elli kişinin yaptığı gösterinin, bütün bölge yapıyormuş gibi algılanacak şekilde sunulması, bölge insanına bakışta derin ve sarsıcı etkiler oluşturmaktadır."


-EN SEVİLEN LİDER BAŞBAKAN ERDOĞAN-


Araştırmaya katılanların yüzde 20'si en sevdikleri siyasetçi olarak Başbakan Tayip Erdoğan'ı gösteriyor. Katılımcıların yüzde 9.9 ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü sevdiğini söylüyor. Yüzde 4.1'i Turgut Özal'ı, yüzde 2.7'si Ahmet Türk'ü, yüzde 1.8'i Atatürk'ü, yüzde 1.6'sı Osman Baydemir'i, yüzde 1.5'i Bülent Arınç'ı, yüzde 1'i Deniz Baykal'ı sevdiğini belirtti. Daha sonra ise Devlet Bahçeli, Leyla Zana, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Adnan Menderes, Abdullah Çatlı, Nihat Hatipoğlu, Recep Akdağ ve Abdullah Öcalan takip ediyor. Katılımcıların yüzde 0.6'sı Abdullah Çatlı'yı, yüzde 0.4'ü ise Abdullah Öcalan'ı sevdiğini belirtmesi dikkat çekiyor.

Bölgede siyasi yapıya ilişkin de önemli ipuçları alındı. "Siyasal temsilde kim önde?" sorusuna katılımcıların yüzde 45.2'si "Hiç kimse" yanıtını verdi. "AK Parti" diyenlerin oranı yüzde 24.1, "Recep Tayyip Erdoğan" diyenlerin oranı ise yüzde 7.8 olarak ortaya çıktı. Yüzde 7.5'u ise DTP milletvekillerini önde olduğunu ileri sürüyor. 

Bölgede yaşayanların yüzde 67.4'ü hükümetin yakın bir zamanda açıkladığı GAP Eylem Planı'ndan haberdar olmadığını ve hiç duymadığını belirtti. Katılımcıların yüzde 88'i ise bu eylem planını bölge için önemli faydalar sağlayacağına inandığını dile getirdi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.