Eğitim-Bir-Sen ateş püskürdü
Eğitim-Bir-Sen genelmerkezi tarafından yapılan ve yasakçı üniversite rektörüne tokat niteliği taşıyan açıklama şöyle:
Biz hava bulutlu demedik ki
Sendikalar, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu esas alınarak kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için kurulurlar. Bununla birlikte sendikalar, üyelerin idare ile doğacak ihtilaflarında da işlevseldir. Kanun sendikalara bu hak ve ödevi de yüklemiştir.
Sendikaya üye olan kamu görevlisi, sendikal mücadele yoluyla ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatleri bağlamında gelişim gösterme beklentisinin yanısıra çalışma hayatında karşılaşabileceği sıkıntıları aşabilmek için birlikten doğan gücü ve imkânları yedinde bulundurmayı amaçlar.
Sendikanın, hakkının gaspedildiğini düşünen ve gerek hukukî gerekse psikolojik olarak bireysel girişimleriyle hakkını alamayacağına kanaat getirerek kendisine müracaat eden üyesine elindeki tüm imkânları seferber etmesi varoluş nedenidir. Üye sıkıntılı bir anında sendikasını yanında göremeyecekse sendikaya üye olmanın bir fanteziyi yerine getirmekten öte bir anlamı olmaz.
Tokat Şubemizin, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde çalışan iki öğretim üyesi üyemizle ilgili olarak sendikal çerçeve içerisinde yürüttüğü çalışmaların Üniversite Senatosu’nca “mesnetsiz iftira ve karalama kampanyası” ve “tertip” biçiminde değerlendirilmesi, niyet okuma yoluyla “üniversite çalışanlarını yıldırmak amaçlı” olduğu çıkarımına varılarak “kurumu kamuoyu önünde rencide etmek ve çalışanların verimliliğini ve motivasyonunu düşürmek, hepsinden öte; çalışanları huzursuz etmek amaçlı” olduğu hükmüne ulaşılması tam bir kara mizah örneği olmuştur.
Bu yaklaşım “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” yaklaşımıdır. Üniversite yönetiminin, iki öğretim üyesinin karşı karşıya kaldıkları uygulamaya ilişkin Şubemizin ortaya koyduğu iddiaları akademik düzeye yakışır bir tavırla cevaplandırmak yerine “en iyi müdafaa hücumdur” saldırganlığıyla üste çıkma çabası dikkatlerin üzerlerine yoğunlaştırılmasına, uygulamalarının hakkaniyet ölçüsünden uzaklığına dair şüphelerin artmasına yol açmıştır. Muvazeneyi elinden kaçıran, uygulamalarının kamuoyuna afişe edilmesinin öfkesiyle okuduğunu anlamayan, adlarının önünde katar gibi titr bulundurduğu halde sözcükleri bağlamında değerlendiremeyen ve en mühimi Tokat’ta üniversite hakkında yapılan her yorumu, ulusal-yerel basında yayınlanan her haberi Eğitim-Bir-Sen’den bilen, bu yanılgıyla da yasalar çerçevesinde faaliyet gösteren ve Türkiye’nin en sivil duruşunu taşıyan ve sergileyen Eğitim-Bir-Sen’i adını bildiği tüm kurumlara şikayet eden Üniversite Senatosu tarihe geçmiştir.
Üniversiteler, özgürlüklerin yaşam alanlarıdır. Bilimsel ve düşünsel özgürlük üniversitelerin olmazsa olmazıdır. Hiç kimse, hiçbir kurum lâ-yüs’el değildir. Eleştiriyi taşıyabilmek, uygulamalara ilişkin sorulara doyurucu cevaplar vererek berrak bir hüviyet edinmek en başta zihinleri akademik disipline alışkın olanların işidir. Sorulara cevap vermek yerine sivilleri askere şikâyet etmek bir üniversitenin en son yapacağı değil, hiç yapmaması gereken iştir. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Senatosu’nun hem vurup hem bağırması anlaşılır değildir. Dışarıya karşı ortaya konulan hırçın tavır üniversite çalışanlarının çalışma ortamına dair fikir vermektedir.
Eğitim-Bir-Sen’in bir marka değeri vardır. Sendikal faaliyetin çerçevesinden haberdar olmadan sendikal çalışmaları karalamanın, Eğitim-Bir-Sen adını “mesnetsiz iftira ve karalama kampanyası”, “tertip”, “çalışanların verimliliğini ve motivasyonunu düşürmek” gibi ifadelerle birlikte anmanın da bir bedeli vardır. Mahkemeler, bireyin bireyle, bireyin kurumlarla, kurumların bireylerle, kurumların kurumlarla yaşadığı ihtilafların çözümü için vardır.
Engin Kaşdaş-habervaktim.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.