Cemiyet binasının en büyük işçisi: Öğretmen
ÖĞRETMEN
Öğretmen; doğumdan ölüme kadar, bütün bir hayat boyu, o hayatı şekillendiren kutsî bir üstattır. Milletine, kader programında rehberlik yapıp, ahlâk ve karakterini yücelten, sonsuzluk şuurunu aşılayan bir mücahittir. Yeryüzünde melek soluklarının odaklaştığı, bu mümtaz mesleğe denk, ikinci bir meslek gösterilemez.
Öğretmenin kişi üzerindeki etkisi, ana-baba ve cemiyetin etkisinden kat kat üstündür. Aslında anayı da-babayı da, hatta cemiyet de yoğurup şekillendiren odur. Bakın bir büyüğümüz ne güzel buyuruyor; “Öğretmenin elinin değmediği hamur, tatsız ve tuzsuz sayılır.”
Öğretmen, Allah’ın insanları alçaltıp yükseltmesinde kullandığı bir el ve bir dildir. Öyle ki; öğretmenini bulmuş bedevî bir topluluk, melekler kadar ulvîleşir ve toplum olarak, öğretmenleri sayesinde yükselir. Bütün malını, Allah ve O’nun Resulü yolunda harcayacak kadar cömert, “Allah’ım, benim vücudumu öyle büyüt, öyle büyüt ki, Cehennem’in tamamını ben doldurayım da, diğer insanlara orada yer kalmasın.” diyecek kadar fedakâr olan Ebubekir, adaletin timsali olmuş, “Nil kenarındaki bir koyunu kurt kaparsa, korkarım ki bunun hesabı benden sorulur.” diyecek kadar hassas olan Ömer, ulaşabildiği bütün açları doyurup, susuzlara su verecek kadar merhamet sahibi olan Osman, ilmin kapısı olarak bilinen ve ömrü boyunca, Allah yolunda cihat eden Ali, ancak o emsalsiz öğretmenleri sayesinde, bu müstesna makamlara yükselmişlerdir.
Anadolu, değerli öğretmenler sayesinde, medeniyete ve mutluluğa kavuşur. Anadolu’nun kapılarını, İslâm ve Türk toplumlarına açan Alparslan, çağlar değiştiren Fatih, büyük disiplin ve nizam insanı Yavuz, milyonlarca kilometrekarelik vatan toprağı üzerinde tam kırk altı yıl, adaletle hükmeden Kanunî, yanmış-yıkılmış bir vatanın külleri üzerinde güçlü bir devlet kuran Mustafa Kemal ve daha yüzlercesi… Böyle güzide birer üstat elinden çıkmış nadide çıraklardır.
Öğretmen; cemiyet binasının en büyük işçisi, en büyük kurucusu, hatta mimarıdır. Bu binaya konulan bütün taşlar, ilkönce onun elinden geçer. Sağlam bina yapmak istiyorsak, yetenekli ustalar çalıştırmalıyız. Eğer bu ülkede, sağlam bir nesil elde etmek istiyorsak; bilgili, becerikli ve imanlı öğretmenlerin elinden geçirmeliyiz.
Şurasını açıkça kabul etmemiz lâzım ki, öğretmenlik her şeyden önce bir ruh, bir sevgi ve bir sanat işidir. Onu tahsil ve araştırma ile öğrenmeden önce, onun heyecanını duymak, onu hissetmek ve onu sevmek gerek. Ancak iyi bir öğretmen olmak için, mesleğin bütün inceliklerini, bu sevgi içinde eritmiş bulunmalıyız. Koca bir millet binasının temel taşlarını atmak, herhalde kolay ve basit bir iş olmasa gerek. Bunun için inanmak gerek, samimiyet gerek, yorulmak ve terlemek gerek. Yaptığımız ve yapacağımız hizmetleri, sadece vatana ve millete hizmet anlayışı ile yapmalıyız. Herhangi bir çıkar için, bu anlayışımızdan asla taviz vermemeliyiz. Sınıfların duvarlarını değil, çocukların kafalarını ve gönüllerini elvan-elvan, nakış-nakış işlemeliyiz.
Bir öğretmen, görevi sona erdiğinde, vicdanen müsterih olmak ve mutlu bir sona varmak istiyorsa, bu mümtaz millet tarafından, büyük bir güvenle kendisine emanet edilen, geleceğimizin temel taşlarını oluşturacak bu yavruların, kafalarını ve gönüllerini; önce Allah sevgisiyle, daha sonra insan, millet, vatan ve bayrak sevgisiyle donatmalıdır. Onları; her çeşit kötülükten kaçan, kin, nefret, bencillik ve ihtiras gibi duygulardan uzak olarak yetiştirmelidir.
Şurası unutulmamalı ki, en iyi eğitim yöntemi, yaparak-yaşayarak yapılan eğitimdir. Dolayısıyla öğretmen, her şeyden önce büyük bir örnektir. Öğretmen yalnız dersiyle değil, bütün maddî ve manevî varlığı ile inandırıcı ve sevdirici olmalıdır. Öğretebilmek için, nasıl bilmek lâzımsa, duyurmak için duymak, inandırmak için inanmak, sevdirebilmek için mutlaka sevmek lâzımdır. Bildiği şeyin heyecanını duymayan öğretmen, onu sevdiremez, ona inandıramaz ve onu öğretemez. Öğretmen ders saatlerinde nasıl tertipli-düzenli, ciddî ve tüm yanlış davranışlardan uzak oluyorsa, hayatının her alanında da bu çerçevenin dışına çıkmamalıdır. Aksi halde, onu tanıyan herkes nazarında saygınlığını ve güvenini kaybeder.
Şunu kabul etmemiz gerekir ki; öğretmen, insanlığı yüceltmek için yola çıkmış bir namzettir. Öğretmenin yolu; çok karmaşık, dolambaçlı, inişli-çıkışlı ve hatta bir sürü engellerle dolu olacaktır. Her ne pahasına olursa olsun, öğretmen bu engelleri aşmasını, onları etkisiz hale getirmesini bilmelidir. Bu yolda çekeceği çileler, öğretmenin olgunluk vesilesi olacak, onu yolundan caydıramayacaktır. Şurası unutulmamalı ki, öğretmenin güzide vasıflarından biri de çilekeş olmasıdır. Dolayısıyla, bu hasletlerle yola çıkmış bir öğretmenin iklimine başarısızlık uğrayamaz. En içten duygularla, tüm eğitimcilerin Öğretmenler Günü’nü kutlar, sağlık-mutluluk ve başarılar dilerim.
Muhittin ATICI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.