Uykuyu sevsek de sevmesek de sabahları yataktan kalkmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu durumda da devreye alarmlar giriyor. Peki, biraz daha uyuyabilmek için ertelenen alarm vücutta ne gibi etkilere yol açıyor? İşte detaylar...
Uykuyu sevsek de sevmesek de sabahları yataktan kalkmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu durumda da devreye alarmlar giriyor. Peki, biraz daha uyuyabilmek için ertelenen alarm vücutta ne gibi etkilere yol açıyor? İşte detaylar...
Uyku sersemiyken, alarmı erteleme özelliğinin şu ana kadarki en iyi buluş olduğunu düşünebilirsiniz... Ta ki bir sonraki alarm çaldığında, ilk seferden çok daha yorgun hissederek uyanana kadar.
Bedenimiz, sadece uykuya dalmamızı sağlayan değil, aynı zamanda bizi uyandırmaya da yarayan çeşitli kimyasal mekanizmalara sahip.
Doğal bir şekilde uyanmanızdan bir saat önce bedeniniz hazırlanmaya başlar: Vücut ısınız yükselir, uykunun hafif evresine geçersiniz, dopamin ve kortizol gibi enerji veren hormonlar salgılanarak güne başlamanız için ihtiyacınız olan enerjiyi size sağlar.
Uyandığınızda hissettiğiniz yorgunluk ve zihin karışıklığı -uyku ataleti de deniyor- uyandığınız esnada hangi uyku sürecinde olduğunuzla ilişkilendiriliyor: Uykunuz ne kadar derinse. uyku ataleti de bir o kadar fazla oluyor.
Ancak o çok sevdiğiniz erteleme butonunun yarardan çok zararı olabiliyor. Bunlar neler mi?
Women's Health'ın haberine göre uykuya geri döndüğünüzde bedeniniz uyku döngüsünü yeniden başlatıyor, hatta uykunun daha derin evrelerine giriyor.
Anlaşılan bölünen uyku, güne hazır olarak yataktan kalkmayı zorlaştırıyor ve gün içinde kendinizi uykulu hissetmenize yol açıyor.
Kısacası, vücudunuz öngörülebilirliği seviyor. Bu sebeple daha düzenler uyku planı oluşturmalısınız.