Milli Görüşçü Asiltürk: Kıbrıs’taki sorun 74’te çözüldü

Milli Görüşçü Asiltürk: Kıbrıs’taki sorun 74’te çözüldü
Dönemin İçişleri Bakanı SP'li Oğuzhan Asiltürk, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 44’üncü yıldönümünde Kıbrıs zaferiyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu: "Kıbrıs’taki sorun 74’te çözüldü"

Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı ve dönemin İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 44’üncü yıldönümünde Kıbrıs zaferini Millî Gazete’ye anlattı…

 

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 44’üncü yıldönümü münasebetiyle Milli Gazete'ye konuşan Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı ve dönemin İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk, iktidarı Kıbrıs konusunda uyarırken, Kıbrıs’ta çözümün ise 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonraki süreç olduğunu kaydetti.

Mevcut iktidarın neredeyse Kıbrıs’ı vermek üzere olduğunu ifade eden Asiltürk, “Bu iktidar Batılıların baskısıyla askeri varlığı kaldırmaya çalışıyor. Bu da Kıbrıs’ın Rumlara verilmesi demektir.  Eğer Kıbrıs’ta herhangi bir Batılıyı memnun etmek için ya da Avrupa Birliği’ne girmek için Kıbrıs verilirse bu iktidarın yedi sülalesi ahirette hesap veremez” dedi.

Asiltürk’ten önemli anekdot

Sisko isminde Amerika’nın bir temsilcisi geldi. Bizi kibarca tehdit ederek, Amerika’nın müdahale etmemizi istemediğini ifade etti. Amerika’nın 6. Filosu’nun da Cebelitarık Boğazı’nda hareket halinde olduğunu, müdahale yaparsak vuracağını söylüyordu. Erbakan Hoca çok dirayetli bir insandı, ona kibarca bu işin gerçekleşeceğini ve kesin olduğunu söyleyince, bunu beklemeyen Sisko ise sinirle yerinden kalktı. O kadar sinirliydi ki çıkarken ayağıma takıldı. Çünkü Amerikalıların aklı bile almıyordu onları dinlemeyip operasyonu gerçekleştireceğimizi. 

BİZDEN ÖNCE ORDUNUN İKİ DEFA GERİ DÖNMESİ BATI’DA ALAY KONUSU OLMUŞTU

Kıbrıs Barış Harekâtı’na gidilen süreçte siz dönemin içişleri bakanıydınız. Harekât öncesi yaşananları anlatır mısınız?

Kıbrıs’ta bizim hükümet kurmamızdan daha önce Rumlar iki defa katliam yapmıştı. Birincisinde İsmet Paşa başbakandı ve Kıbrıs’ta bu katliam yapıldı ve o zaman geçmişteki komutanlık havası ile emir verdi ve gemiler Kıbrıs’taki bu katliamı durdurmak için hareket etti. Ancak Amerika’nın baskısıyla gemiler geri döndüler. Arkasından Demirel başbakandı, bir katliam daha yapıldı, aynı şekilde Türkiye ve orduda da bunu önleme arzusu vardı ve Demirel yine emir verdi. Aynı şekilde gemiler Mersin’den harekete geçti, yine Amerika’dan baskı gördüler ve yine geri döndüler. O zamanlar Avrupa basınında karikatürler ortaya çıktı, olaylardan sonra da yayınladılar. Türk ordusu Kıbrıs’a çıkarmaya gidiyor diye gösteriyor ilk karede, ikinci karede ise tekrar Mersin’e dönüyorlar. Ordumuzun ikisinde de geri dönmesi alay konusu olmuştu.

ABD TEMSİLCİSİ İSTEDİĞİNİ ALAMAYINCA O SİNİRLE AYAĞIMA TAKILDI

Son olarak bir kez daha aynı konu olunca “bizim kesinlikle müdahale etmemiz gerekir” diye Bakanlar Kurulu’nda Erbakan Hoca dirayetle bunu savununca neticede Bakanlar Kurulu’nda müdahale kararı verildi. Ancak Amerika baskı yapıyor. O zaman Kissinger dışişleri bakanıydı. Ecevit’in özel kalem müdürü bir gün yanımıza geldi, ‘14 defa Kissinger aradı’ diye söyledi. Baskının boyutu o kadar büyük. Netice olarak hatta şu olayı anlatmam çok isabetli olacak, eğer Amerika müdahale ederse ne olur? O zaman hatırımda kaldığına göre Sisko isminde Amerika’nın bir temsilcisi geldi. Başbakan Ecevit yardımcısı ise Erbakan bizi kibarca tehdit ederek, Amerika’nın müdahale etmemizi istemediğini ifade etti. Amerika’nın 6. Filosu’nun da Cebelitarık Boğazı’ndan hareket halinde olduğunu müdahale yaparsanız vuracağını söylüyordu. Erbakan Hoca çok dirayetli bir insandı, ona kibarca bu işin gerçekleşeceğini ve kesin olduğunu söyleyince, bunu beklemeyen Sisko ise sinirle yerinden kalktı. O kadar sinirliydi ki çıkarken ayağıma takıldı. Çünkü Amerikalıların aklı bile almıyordu onları dinlemeyip operasyonu gerçekleştireceğimizi. Bir Amerikalı bir şey söylüyor, 6. Filosu Kıbrıs’a gelecek ve Türkler de kabul etmeyecek. Erbakan da, “6. Filo bizi ilgilendirmez ama biz de bu harekâtı gerçekleştireceğiz” deyince bir hışım ve sinirle ayağıma basarak koşarak gitti. Ondan sonra da tabii müdahale yapıldı.

ERBAKAN HOCA, SEMİH SANCAR PAŞA’YA ‘KESİNLİKLE YAPILACAK’ DEDİ

Ama Kissinger’ın ısrarıyla Sayın Ecevit karşı değildi ama diyordu ki, “3 devlet Kıbrıs’ın garantörü mademki bu ülkeler mevcut anlaşmalar ile bu durumu düzeltebilir. O zaman garantör olan İngiltere’ye gidip konuşalım, kendi yanımıza çekelim, daha rahat hareket edelim.” Erbakan Hoca da Bakanlar Kurulu’nda ‘tamam’ dedi ve heyet olarak İngiltere’ye gittik. Daha sonra geldikten sonra olanları Erbakan Hoca’dan dinliyorum. Semih Sancar Bey, gelmiş demiş ki, “Sayın Erbakan başbakan yurtdışına çıktığı anda artık başbakanın bütün yetkilerine sahip olarak başbakanlığı temsil ediyorsunuz. Bize iki defa emir verildi ve ikisinde de geri döndük. Ordunun itibarı çok sarsıldı ve kendi içinde de bir nevi rahatsızlık oluştu. Siz bize başbakanı temsil ederek söz verin bu harekât yapılacak mı, yapılmayacak mı?” Erbakan Hoca da “kesinlikle yapılacak” deyince hemen hazırlıklara başlanıyor.

İNGİLTERE İKNA OLMADI ANCAK BİZİM MÜDAHALEYİ YAPABİLECEĞİMİZE BİLE İHTİMAL VERMİYORLARDI

Ecevit, İngiltere’de başbakanı ve içişleri bakanının da olduğu heyeti bütün gücüyle ikna etmeye çalışıyordu ‘müdahaleyi beraber yapalım’ diye. Ancak hiç oralı olmadılar. Bir saate yakın dil döktü, ikna olmuyor, bir şey de demiyordu. Sayın Ecevit’e ‘Sordum kabul etmiyorlar ancak biz müdahale edersek tavırları ne olur? Çünkü biz garantör ülkeyiz, buna hakkımız var. Bu soruyu sorduktan sonda da dikkatle yüzünü takip ediyorum. Çünkü sözlerden çok, yüz ifadeleri önemlidir. Adam gayet laubali bir tavırla ‘siz bilirsiniz’ dedi. Adam, yapacağımıza hiç inanmıyor. Deniz Kuvvetleri’nin gücünü de biliyor. Karşı tarafın bunu önleyici tedbirlerini de biliyor. Zaten yardımcı da oluyorlar, bu nedenle ‘siz bilirsiniz’ dedi. Orada bir iki gün kaldık, sonra döndük. Ama biz gelene kadar Erbakan’ın talimatıyla müdahale için Genelkurmay Başkanı bütün hazırlıkları yapmış. Geldik, bizi karşıladılar, hemen Erbakan Hoca, “Sayın Ecevit Bakanlar Kurulu’nda aldığımız karar gereği hazırlıklar yapıldı, sabaha karşı müdahale edilecek” dedi. Ecevit birdenbire müthiş tedirgin oldu. Çünkü Amerika’nın baskısını biliyor.

ERBAKAN OPERASYONDAN ÖNCE PİLOTLARA BİR KONUŞMA YAPTI

Erbakan Hoca çok dirayetli bir insandı. Eşine az rastlanır. Meseleleri çok iyi tahlil ederdi. Basiret sahibiydi. Erbakan Hoca, genelkurmay başkanından ricada bulundu. ‘Hava hareketine katılacak pilotları bir toplar mısınız?’ dedi. ‘Pilotlara bir konuşma yapayım’ diyor. Erbakan Hoca, o ikna edici konuşmalarından bir tanesini yaptı. Kıbrıs’taki katliamı, oradan ne olduğunu pilotlara anlattı. Bir insanın vicdanında bu harekât yapılsın dediğini ortaya koydu. 6. Filo Cebelitarık’ı geçti. Akdeniz’e doğru geliyordu. Erbakan Hoca ABD-Japonya savaşında Japon pilotların harakiri yaparak ABD donanmasına zarar verdiğini söyledi. Pilotlara dönüp, ‘bunun aynısını aranızda yapacak kimse varsa bir adım öne çıksın’ deyince, 20 küsur kişi bir anda bir adım öne attı.

‘AMERİKA BUNU GÖRÜNCE GELEMEYECEKTİR’

Bundan sonra hocama dedim ki, ‘hocam savaşmak başka, intihar başka’. Bana ‘Oğuzhan ABD bizim her dediğimizi takip ediyor. Amerika bunu görünce gelmeyecektir’ dedi. Gerçekten Amerika gelmedi. Devlet adamlığı işte budur. O filo gelmedi, biz de müdahaleyi gerçekleştirdik. Ecevit bir kere Deniz Kuvvetleri ile görüşelim demişti. Ecevit, Erbakan Hoca Hasan Esat Işık ve ben birlikte Deniz Kuvvetleri’ne gittik. Ecevit endişelerini anlattı. ‘Biz bu harekâtı yapabilir miyiz?’ diye sordu. Deniz Kuvvetleri Komutanı Ecevit’e ‘Sayın Başbakanım ben Karadeniz çocuğuyum. Deniz Kuvvetleri’nin gemileriyle değil, ben oraya takalarla çıkarım.’ deyince iş orada bitti. Birdenbire bir güven ortamı oluştu.

OPERASYONU DURDURURSAK KIBRIS’I TAMAMEN KAYBEDERİZ

Girne sınırlarına kadar girdik. 20 kilometrelik bir alandayız. O zaman orduların elinde 20 kilometre mevzili toplar vardı. Biri bir taraftan, biri bir taraftan top atsa ortada kimse kalmaz. Baskı yapılıyor, hareketi durdurun. Erbakan Hoca Genelkurmay Başkanı Semih Sancar Paşa’ya ‘Biz bu hareketi durdurursak biz bir daha bu operasyonu yapamayız. Kıbrıs tamamen elden gider.’ dedi. Sancar Paşa, Erbakan Hoca’ya, ‘Siz geçici ateşkes ilan edin. Herkes bu iş bitti sanır. Ben hazırlığımı tamamlar harekete devam ederim. Geçici ateşkes olduğunu söylerim’, dedi. Ve dediğini de yaptı. Bölgeyi temizledi.

KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI’NDAN SONRAKİ SÜREÇ ÇÖZÜMDÜR

Şimdilerde acı ama mevcut iktidar neredeyse Kıbrıs’ı vermek üzere. Bakalım ne olacak? Kıbrıs ile ilgili ilk gün ne dediysek onun dışında başka bir yol yok. Burada Türkler yaşıyor, burada Rumlar yaşıyor. Cumhuriyeti kurduk ortak. Dönüşümlü olarak da idareciler değişecekti. Bu ortadan kalktıktan sonra bu sınırların değişmesi mümkün değildir. Ve Kuzey Kıbrıs ayrı devlettir, Güney Kıbrıs ayrı devlettir dedik. Bütün güçleri ile Kıbrıs’ı Rumlara vermeye çalışıyorlar. Güney Kıbrıs’ın AB’ye girmesi ne demek? KKTC’nin NATO ile savaşması demektir.  Bunu söylemem yüzde yüz doğru olmaz ama iktidarda onu sağlayacak düzeyde tavizler veriliyor. Kıbrıs’ta ekstra asker artırmaya gerek yok. Ancak azaltmaya çalışıyorlar. Bu iktidar Batılıların baskısıyla askeri varlığı kaldırmaya çalışıyor. Bu da Kıbrıs’ın Rumlara verilmesi demektir. Askerler bu olaya çok net bir şekilde direniyor. Birçok olay oldu ama askerler direndi.  Çözüm iki ayrı devlettir. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın sonrasındaki süreç çözümdür. Kıbrıs verilmeye çalışılıyor. Kimsenin bir şey yaptığı yok ama onların istediğini yapıyoruz. Annan Planı’ndan nerede ise gidecekti. Bir araya gelelim demek, yok olalım demektir.

YEDİ SÜLALESİ HESAP VEREMEZ

Eğer Kıbrıs’ta herhangi bir Batılıyı memnun etmek için ya da Avrupa Birliği’ne girmek için Kıbrıs verilirse bu iktidarın yedi sülalesi ahirette hesap veremez. Bu çok açıktır, şehit vererek insanların namusunu kurtardık. İnsanların ırzına geçiyorlardı. Yarısından fazlası onların, yine bunu alacağız diyorlar. Biz buna razı olmayacağız. Razı olanlar da, Erbakan Hoca’nın sözüdür, yedi sülalesi ahirette hesap veremez.

Milli Gazete

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.