Hanta, gurbetçileri korkuttu

Hanta, gurbetçileri korkuttu
Hanta virüsü, tatile gelme hazırlığındaki gurbetçileri korkuttu

Zonguldak ve Bartın'da ortaya çıkan hanta virüsünün gurbetçi vatandaşları da tedirgin ettiği ortaya çıktı. 


ZKÜ TIP Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Mungan, Dekan Yardımcısı Erksan Kargı ve Enfeksiyon Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Güven Çelebi, hanta virüsüyle ilgili kamuoyundaki endişeleri gidermek ve hastalığın son durumu hakkında bilgi vermek amacıyla fakülte toplantı salonunda gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. 


ZKÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Mungan, 20 Şubat 2009 tarihinden bu yana toplam 19 şüpheli vak'aya rastlandığını, bunlardan 12 laboratuvar sonucunun doğrulandığını, sadece 1 hastanın hanta virüsü nedeniyle kaybedildiğini söyledi. "Halkımızda bu virüsün derin bir kaygı yarattığının farkındayız." diyen Mungan, sözlerine şöyle devam etti: "Almanya'da ve çeşitli ülkelerde yaşayan gurbetçilerimizin de benzer bir kaygı içerisine girdiğine tanık oldum. Almanya'dan çeşitli merkezlerden aradılar, bu virüsle ilgili halkımızın bir takım çekinceleri olduğunu, Almanya'da yaşayan soydaşlarımızdan bu bölgeye gelecek olanların bir çekinceleri olduğundan bahsettiler. Herhangi bir şekilde Almanya'da yaşayıp da bölgeye gelecek olan vatandaşlarımızın bir kaygı duymalarına, bir çekince yaşamalarını gerektirecek bir durum yoktur. Bu hastalıkla ilgili gereken her türlü bilgi ve detayı incelediğimizde zaten bu kadar hastadan sadece bir kişinin öldüğünü biliyoruz, onun dışında diğer hastalarda kanıtlanmamışları da var. Vatandaşlarımız genel hijyen kurallarına uymak şartıyla hiçbir şeklide kaygı duymadan ülkemize kendi aile fertlerini ziyaret etmeye gelebilirler. Gurbetçilerimizin herhangi bir şekilde endişe duymadan ülkelerine gelip ailelerini ziyaret etmelerini hiçbir sakınca olmadığını belirtmek istiyorum. Bu kaygıya gerek yoktur."


Türkiye'de hanta virüsü teşhisini ilk koyan ZKÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Güven Çelebi, aynı virüsün Türkiye'den önce dünyanın bir çok ülkesinde görüldüğünü hatırlattı. Çelebi, "Bizden çok daha önce Almanya'da yıllardır var olan bir hastalık. Sadece bizim bölgemizde görülen, ülkemize özgü bir virüs değil. Almanya'da, Balkanlar'da, Yugoslayva'da, Yunanistan'da, Rusya'da, nerdeyse Asya ve Avrupa'da, Çin'den, Kore'den başlayıp Avrupa'da her alanda görülen bir virüs. Çok daha kötü bir formu Amerika'da var. Gurbetçilerimizin korkmasını gerektirecek bir durum yok" diye konuştu. 


Araştırmaların en önemli ayağının hanta virüsünün insanlara nerede, hangi tür hayvandan bulaştığını tespit etmek olduğunu vurgulayan Çelebi, şunları söyledi: "Biz bu insanlarımızın mikropla nerede karşılaştıklarını bilmiyoruz. Evinde mi, bahçesinde mi, ormanlık alan da mı karşılaştı bunlarla ilgili belki ipuçları var. Uluslar arası literatürden yola çıkarak yorum yapacak unsurlar var. Ama biz kendi hastalarımızda bunu henüz bilmiyoruz. Yapılan araştırmaların çoğu da önümüzdeki günlerde bunlara ışık tutmaya yönelik yapılacak araştırmalar. Ancak ondan sonra hangi fare türü, diyelim ki ev faresi mi orman faresi türü mü bu mikrobu taşıyor, her ikisi birlikte mi taşıyor. Yine yapacağımız çalışmalarda bu mikrobu evde mi almış, bahçesinde mi almış orman da mı almış bunlara yönelik ipuçlarını bulmaya çalışacağız. Ancak o çalışmalardan sonra daha net konuşulabilir."


"FARE EĞER EVİN İÇİNDE YİYECEK BULAMAZSA O EVE GİRMEZ" 


Tüm enfeksiyon hastalıklarında el temizliği, temiz su ve temiz gıdanın, korunmadaki en temel unsur olduğunu ifade eden Doç. Dr. Çelebi, vatandaşların farelerle mücadele edebilmesi için şu reçeteye azami dikkat etmeleri gerektiğinin altını çizdi:


"Mutlaka riskli, şüpheli yerlere dokunduktan, temas ettikten sonra su ve sabunla ellerin yıkanmasını öneriyoruz. İnsanlarımızın evlerde ve işyerlerinde fare kontrolü yapması gerekir. Bu kontrol her şeyden evvel farenin ev ve işyerlerinde yiyecek bulmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Bu süreç geçtikten sonra uzmanların görüşlerini alıyoruz. Uzmanların ısrarla 'fare eğer evin içinde yiyecek bulamazsa o eve girmez, o evle olan iletişimi keser' diyor. O yüzden vatandaşlarımızın evlerinde farelerin ulaşabileceği açıkta yiyecek bırakmamaları, tüm yiyeceklerini kapalı dolaplarda saklamalarını, kapların ağzını kapalı tutmaları gerekir. Bu süreç içerisinde eğer kendi evlerinde işyerlerinde, mutfaklarında herhangi bir noktada fare pisliği gördüklerinde bunun temizlenmesi lazım. Temizlikte önerdiğimiz unsur; çamaşır suyunun 10 kat sulandırılarak dezenfekte işleminde kullanılması gerekir. 10 kat sulandırmak kastettiğimiz ne 9 birim su bir birim çamaşır suyu. Bu şekilde sulandırdıktan sonra bu riskli alanların çamaşır suyuna bandırılmış bezlerle silinmesi yoluyla o bölgelerin dezenfeksiyonu gerçekleştirilebilir. Fare mücadelesi sırasında ölü ya da herhangi bir canlı gördüklerinde birincisi canlı fareyi kesinlikle yakalamaya çalışmamalarını öneriyoruz. Çünkü farenin ısırmasıyla da mikrop bulaşabilir. Farenin tırmalamasıyla da yine cilt bütünlüğü bozulup buradan mikrop girebilir. Canlı fareyi elle yakalamayı önermiyoruz. Ölü fare varsa bu ölü farenin bir maşayla tutulması ya da bir eldiven giyip eldivenli tutulup sonra bahçede derince bir çukura gömülmesini öneriyoruz. Bu işlemlerin hemen arkasından da ellerin yıkanmasını öneriyoruz. Farenin bulunduğu bölgede elektrik süpürgesi gibi toz kaldıran temizlik yöntemlerinden kaçınılmalı. Tarla ve yabanî farelerin bulunduğu yerlerde çalışırken eldiven ve maske kullanılmalı." (CİHAN)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.