Serdar Arseven

Serdar Arseven

“ÖNDER”iniz “SAV”mussen!..

“ÖNDER”iniz “SAV”mussen!..

Ne hazin vaziyetler;
ABD Başkanı Obama, Meclis’te grubu bulunan partilerin genel başkanlarına...
Yani, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli ve de Ahmet Türk’e, “toplam” on beş dakika ayırıyor...
Bu on beş dakikalık zaman dilimini, her üç liderin çabaları sonucunda on sekiz buçuk dakikaya çıkartıyor!..

Üçüne on beş dakika...
Adam başı beş!..
Utandım, yüzüm kızardı;
Baykal ve Türk’ün bu duruma düşmüş olmaları doğrusu beni çok ilgilendirmiyor da;
Sayın Bahçeli’nin “beş dakikayla” sınırlandırılmayı kabullenebilmiş, sindirebilmiş olması...
Bir “Türk” olarak, kanıma dokundu arkadaş!..

Şu hale bak;
Fatih Kaymakamlığına bağlı bir “ruhban” olan Patrik Dimitri’ye bile 15 dakikasını ayırmış elin Obaması;
Bizim “grup sahibi” liderlerimizin (!) topunu bir araya getirsen, Obama nezdinde bir “Patriğe” denk geliyor!..
Ve tekrar ediyorum;
Hadi Baykal ve Türk sindirebilir de bu durumu...
Merak ediyorum;
Sayın Bahçeli nasıl sindiriyor?..

Kendi kendime dedim ki “saf” tarafımla;
“Öncesinde ve görüşme sırasında devlet adâbına riayet adına ses çıkartmadıysa da, grup toplantısında mutlaka girecektir bu meseleye!..”
Haykıracaktır mesela;
“Meclis’te grubu bulunan üç partinin liderlerine, beşer dakikalık zaman dilimi ayrılması Büyük Türk Milletine hakarettir” diye...
Yok hayır, öyle yapmadı...
“Dimitri’nin üçte biriyle sınırlandırılmasına tepki gösterir bakarsın” diye bekledim...
Olmadı!..
Varsa yoksa “iç politika!..”
Dedi ki Sayın Bahçeli:
“Omurgasız siyaset anlayışının son örneği NATO genel sekreterliğine atanan isim konusunda yaşanmıştır. Ucuz imtiyazlarla ikna edilen Türkiye, ikinci sınıf bir ülke konumuna düşürülmüştür!.. Türkiye’nin onuru ayaklar altına alınmıştır!..”
İyi güzel,
Hükümet, üzerine düşeni yapamamışsa, Bahçeli’ye hakkıyla tepki göstermek düşer de...
Kendisinin “ikinci sınıf lider” konumuna düşürülmesi gibi bir durum yok mudur ortada?!.
Hayır, ben buna tahammül edemem!..
Bahçeli işin o tarafına girmemişse de, ben onun “elin Obama”sı tarafından Patrik Dimitri’ye ayrılanın üçte birine denk gelen zaman dilimine hapsedilmiş olmasını sindiremem!..
Buradan, koca MHP Genel Başkanını “üçte bir Dimitri” pozisyonuna düşürmeye cüret eden Obama’yı kınıyor...
Ve de...
Bütün “Türk”leri, bu biçimsiz muameleyi tel’ine çağırıyorum.
BAYKAL, KARİKATÜR GİBİ!..
Şu Meclis’teki muhalefet öldürecek beni;
Bir de Baykal’ın tavrı var...
Diyor ki;
“Rasmussen’in NATO genel sekreterliğini kabul ettik. Ancak Rasmussen karikatür krizi konusunda ÖZÜR dilemedi! Yaşanan karikatür krizi görmemezlikten gelinecek bir olay değildir. 1 milyarın üzerindeki insanın duyguları rencide edilmiştir!..”
Mevzuu biliyorsunuz;
Hazret-i Peygamber’e yönelik hakaretlere destek veren Danimarka Başbakan’ı Rasmussen, NATO Genel Sekreterliği’ne aday olunca Türkiye “engel”ine takıldı.
Ve bu “engel”, “Müslümanlardan özür dilemenin” de aralarında bulunduğu bir dizi şarta bağlı olarak kaldırıldı...
Sonrasında...
Adam geldi Türkiye’ye...
Şöyle “yarım ağız” laflar etti...
İşte;
“Ben dinlere, dini sembollere saygı duyarım, Hz. Muhammed dahil, hiçbir zaman hiçbir dini figürün insanları rahatsız edecek şekilde kullanılmasından yana olmam” filan dedi...
Bu, bizi tatmin edecek bir “beyan” değil tabii...
Açıkça özür dilemeliydi, olmadı.
“Çirkin adam”ın,
Ortadaki “karikatür çirkinliği”ni “ifade hürriyeti” kavramının arkasına gizlenerek inceden inceye müdafaa edişi de fevkalade sinir bozucuydu!..
Meselenin Rasmussen tarafı böyle...
Baykal tarafına gelince;
Bu konularda ağzını bile açmaması gereken bir “politikacı”dır o!..
Öyledir zira;
Hazret-i Peygamber’e ağır hakaretlerle saldıran Genel Sekreteri Önder Sav’a “özür dile” talimatını vermediği gibi, kendisi de rencide edilen Müslümanlardan “özür dileme” ihtiyacını hissetmemiştir!..
Aksine;
Böyle bir zâtı; dillere destan “Yes-No” krizi esnasında ölesiye savunmaktan çekinmemiştir!..

Hazret-i Peygamber’e hakaretlerinden dolayı bırakın özür dilemeyi; hiç olmazsa Rasmussen’in yaptığı gibi “yarım ağız” bir şeyler söyleme gereğini bile hissetmeyen Sav’ı ölesiye savunan Baykal’ın,
“Rasmussen’in NATO genel sekreterliğini kabul ettik, ama adam özür dilemedi” filan demesi...
“İstismarın şahı!” değilse, nedir?..
Bir Genel Başkan, milyarlarca Müslümanı rencide eden ifadeler kullanmış olmasından dolayı “üzüntü duyduğu”na dair birkaç kelimeyi bile çok gördüğü bu büyük milletin gözlerinin içine baka baka; “Rasmussen özür dilemeliydi” diyebiliyorsa eğer!..
Buna en azından...
“İki yüzlülük” derler!..



Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi