Serdar Arseven

Serdar Arseven

Şehitlerimiz ve meraklılarımız!..

Şehitlerimiz ve meraklılarımız!..

“ETÖ”nün “şube”lerinden biri olan “DKTÖ” (Devrimci Karargâh -Terör- Örgütü) sansasyonel eylemler gerçekleştirecekti. Neyse ki; “İstek Vakfı” arazisindeki kazıda ele geçirildiği anlaşılan adreslerden birine yönelik operasyon, (Güngören vahşetini bile gölgede bırakacak) terör saldırılarının önüne geçti.
Bu operasyonun 1 Mayıs'ın hemen öncesinde gerçekleşmiş olmasının altını özellikle çizmek lazım.
“İstihbarat” iyi çalışmasaydı, çok “kanlı” bir “İşçi Bayramı”nı geride bırakmamız söz konusu olabilirdi.
Neyse ki, “başarılı” sayılabilecek bir operasyon gerçekleştirildi ve büyük bir “facia” önlenmiş oldu.
Bundan dolayı, biri Emniyet mensubu iki vatandaşımızın hayatına mâl olan operasyona katılanlara şükran borcumuz var.

Bunu böylece dile getirdikten ve operasyonda hayatını kaybeden Emniyet Amiri Semih Balaban ile Mazlum Şeker adlı genç kardeşimize rahmet diledikten sonra...
Gelelim bu hadiseden çıkartılması gereken derslere:
Güngören'deki faciayı hatırlıyorsunuz... İlk patlamanın hemen ardından “merak” saikiyle geri dönen vatandaşlarımız, çok daha etkili olan ikinci patlamaya yakalanmışlardı. İlk patlama ile ikincisi arasında yedi dakika vardı ve bu yedi dakikalık zaman dilimi içerisinde olay yerine “birikenlerin” sayısı 1000'i aşmıştı!..
O olayda (ağırlıklı olarak) ilk patlamayı duyar duymaz “sese” doğru koşanları kaybettik...
Niye koşmuşlardı?..
Meraktan değilse, “yardım arzusu”ndan!..
Yaralıya nasıl yardım edeceksin, ilk yardım eğitimi aldın mı?..
Ne yapmayı düşünüyorsun, sırtına alıp taksiye mi atacaksın?..
Zavallının kalan kemiklerini de sen mi kıracaksın!..

Oradan buradan gidiyorum;
Kenya'dan on beş gün önce gelen bir arkadaşla benzin istasyonuna uğradık...
Ben fark etmemiştim; arkadaş, “Şu adama bak!” diye bağırdı.
Döndüm; iki elini arkasında birleştirmiş bir vatandaş, ağzında da dumanı tüten sigarası; Şahin marka otomobilinin “tüp”ünü dolduruyor...
Sigara malûm; şoförün aksesuarı!..
Biz bu tablolara alışığız da, Kenyalıya nasıl anlatmalı;
“Bu gördüğün, normal yurdum insanı!..”
“No problem!..”

Bizde, benzin istasyonlarında sigara içmek -fiilen- serbesttir.
Kaza gördüğümüzde, elimizde sigarayla olay yerine koşarız...
Ya da, devrik arabaların civarında “yak bir cigara” yaparız!..
Benzin sızmasıymış, gaz kaçağıymış ne gam; bizler damarlarında asil kan dolaştırıp duran kahramanlarız!..

Önceki günkü “operasyon” esnasında yaşananlar da, insanımızdan kesitler sundu bütün cihana...
O nasıl bir güvenlik çemberi; genci, yaşlısı, her yaştan meraklısı dibine kadar giriyor operasyon noktasının.
Teröristin kurşunlarına hedef olan 16 yaşındaki Mazlum Şeker sadece 75 metre mesafede...
Konak sokak diye bir yer; operasyonun yapıldığı apartmanı cepheden görüyor ve boşaltılmamış!.. Yüzlerce vatandaş sokak başında; çatışmayı canlı olarak izliyor!.. Bir de camlara doluşan mahalle sakinleri var, onlar da seyr-ü sefâda!..

Ve kameramanlar... Büyük ihtimalle “LPG”li olan otomobilleri siper almışlar!..
Binanın tam karşısında çekim yapan NTV kameramanı İlhan Kandaz, kulağından vurulmuş, vazife aşkı...
Hem zaten, “insan” dediğin, hele bu ülkede ne ki!..

Bu arada medya da canlı yayında.
RTÜK yetişinceye kadar, “Polislerin konumu, operasyonun seyri” vesaire; içerideki terörislere anında iletilmiş oluyor!.. Taa ki terörist, “operasyonda” sona yaklaşıldığını televizyondan öğrensin, telaşlansın ve bu ruh haliyle önüne geleni kurşunlasın, bombalasın!..

Tabloya bakın:
-İlk bombanın ardından olay yerine koşan meraklılar,
-LPG tankının yanında sigara tüttüren şoför,
-Devrik otomobilin dibinde sigara yakan yardımsever,
-Güvenlik çemberini mümkün olduğunca dar tutan polis,
-Hücre evindeki teröristle polis arasındaki çatışmayı, karşı sokağa birikerek seyreden vatandaşlar,
-Kurşunlar havada uçuşurken bina dibindeki otomobilleri siper alan kameramanlar...
NE YAPMALI?
Türk Polisi'nin rejimi korumak için canını nasıl hiçe saydığına ilişkin konuşmaların öne çıktığı devlet töreni esnasında bunlar geçiyordu gözümün önünden...
Bizler, yani Türkler ya da Türkiyeliler her neyse; işlerimizi usulüne uygun bir şekilde yapamaz mıyız?.. Bir kaza ya da terör saldırısı esnasında ve sonrasında neler yapmamız ve yapmamamız gerektiğini öğrenemez miyiz?..
Bunları tek başına düşüneceğime, 'Emniyet İstihbarat'ın eski Başkanı Bülent Orakoğlu ile konuşayım' dedim.
Tepkilerime tamamıyla katıldığını ifade ettikten sonra şunları dile getirdi Bülent Bey: “Evet, polisimiz bu operasyonla Türkiye'yi büyük terör saldırılarından kurtarmıştır. Bu sonuç dünyanın her yerinde başarı olarak kayda geçer. Burada polis bakımından sorgulanabilecek husus güvenlik çemberiyle ilgilidir. Polisimizin bu tür operasyonlar öncesinde ve esnasında alınması gereken tedbirler konusunda daha iyi bir noktada olması gerektiği söylenebilir. Polis özveriyle çalışıyor, şehitler veriyor... Fedakârlık bakımından bir sıkıntı yok ama bu görevin ifasında eksiklik olup olmadığı ele alınmalıdır!..”

Evet, polisin eğitimi önemli...
Bir operasyon veya terör saldırısı esnasında güvenlik şeridinin çapının ve alınacak diğer tedbirlerin önceden ve sağlıklı bir şekilde belirlenmiş olması, trafiğin, elektriğin, doğalgazın kesilmesi vesaire... Bunlarda sıkıntı var!..

Vatandaşımız da eğitilmeli bu konularda. Birçok ülkede “Terörle karşılaşıldığında yapılması gerekenler”e dair kitapçıklar basılıyor ve dağıtılıyor... Bu bizde de yapılabilir.
RTÜK, televizyon ve radyolarda yayınlanmak üzere “Bu tür durumlarda yapılması gerekenlere” dair öğretici ve uyarıcı kısa filmler hazırlayabilir.
Okullara, “terör saldırılarında hasarı asgariye indirmenin yollarını” öğreten dersler konulabilir.
Operasyonlar sırasındaki “canlı yayın”lara kısıtlama getiren mevzuat hükümleri de gündeme getirilebilir.

Ya da...
Bunların hiçbiri gerekli değilse... Bırak dağınık kalsın, böyle devam edelim!.. Her kazada, her saldırıda, her operasyonda ölelim, en azından yaralanalım...
Ve hep birlikte; “Rejim sağolsun” diyelim!..
Ve hatta; “Rejim sana canım feda!..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi