HSYK, Anayasa'daki tıkaçlar

HSYK, Anayasa'daki tıkaçlar

1982 Anayasa’sını yazanlar, istemedikleri bir durumla karşılaştıkları zaman, sistemi tıkamak için Anayasa’ya bazı tıkaçlar koymuşlar.

Siyasi iktidar dize gelmediğinde bu tıkaçlar devreye girip, sistemi kilitliyor.

Bu tıkaçların başında AYM, Yargıtay, Danıştay, HSYK gibi yüksek yargı kurumları geliyor.

Sistem kilitlenince de, onu açacak bir açıcı gerekiyor.

Bunun da TSK olduğunu söylemeye gerek yok. Birileri kilitleyecek, TSK gelip açacak. Böylece siyasi iktidar ülkeyi yönetemeyen taraf, TSK ise her zaman olduğu gibi ülkeyi uçurumdan kurtaran taraf olacak.

1982 Anayasasına hakim olan düşünce budur. Asker kurtarıcı, siyaset kurumu ise batırıcıdır.

Halbuki, Anayasalar ülke sorunlarını çözmek, tıkanmaları aşmak için tanzim edilirler.Ülke meseleleri hakkında bir nevi yol gösterici işlevi görürler.

HSYK’nun akla ziyan engellemeleri karşısında cari Anayasa hiçbir kriz aşıcı düzenleme ön görmemiştir.

Hakimler Savcılar Yüksek kurulu’nun işleyişi, görevleri, Anayasanın 159. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde kurulun görevlerini, seçim usulünü,görev süresini açıklarken, görevini kaos çıkarmak için istismar edenler bakımından hiçbir düzenleme getirmemiştir.

Anayasa’nın yürütme ile ilgili ikinci bölümünde Cumhurbaşkanı ile ilgili hükümler ve düzenlemelere yer verilmiştir. HSYK üyelerini Yargıtay ile Danıştay’ın gösterdiği adaylar arasında seçen cumhurbaşkanına, görevinin dışına çıkan HSYK üyeleri için verilmiş, bir azil yetkisi yoktur.

1982 Anayasasında Cumhurbaşkanı bile bu kadar korunmamıştır.

Şimdi bu eksikliğin ne kadar önemli olduğu, HSYK da iki-üç üyenin ittifakıyla sistem tıkanınca ortaya çıkmıştır.

Darbe Anayasa’ları, darbe çağıran, içi tuzaklarla dolu Anayasalardır. Bir başka deyişle darbelere zemin hazırlayan Anayasalardır.82 Anayasa’sı da onca değişikliğe, onca düzenlemeye rağmen hala ülkenin önünü açacak, bir mahiyete sahip değildir. Özellikle Yargı erkine bahşedilen olağanüstü yetkiler hala varlığını korumakta, Yargıçlara ülkeyi yönetme, yönetime müdahale etme imkanı vermektedir.

Bu tıkanıklıktan kurtulmanın yolu, HSYK nun seçim usulü başta olmak üzere, Yüksek Yargı üyelerinin suç işlemeleri halinde izlenecek yolu gösteren ve hakimlere emsalsiz bir dokunulmazlık sağlayan Anayasa hükümlerinin demokratik ülkelerle paralel hale getirilmesidir.

HSKY nun yaptığı açıkça demokrasiye kast eden bir suç örgütüne yönelik soruşturma ve kovuşturmaları yürüten hakim ve savcıları cezalandırmak, suçluları mükafatlandırmaktır. Buna müsamaha göstermek, elli yıl geriye gitmek, darbeler ve faili meçhuller Türkiye’sine geri dönmek demektir. Bazı HSKY üyelerinin akıl almaz cüretleri karşısında sivil topluma da önemli görevler düşüyor. Herkesin sesini yükseltmesinin, demokratik tepkiler vermesinin tam zamanıdır. Hukukuna sahip çıkmayan bir toplum, her şeyini kaybeder. HSYK kararnamesi milletin tüm kazanımlarını yok etmeye yönelik bir hamledir. Dolayısıyla sesini yükseltmesi gereken de millettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi