Serdar Arseven

Serdar Arseven

Numan Kurtulmuş’la “Güneydoğu” üzerine...

Numan Kurtulmuş’la “Güneydoğu” üzerine...

Saadet Partisi, 29 Mart’ta bölgeden “Yüzde 10” çıkartmıştı.
Türkiye geneli oy ortalamasının iki katı bu.
AK Parti-DTP kutuplaşmasının etkisi altında girilen bir seçimden yüzde 10 çıkartıp 3. sıraya yerleşmeleri, Doğu’nun ve tabii Kürt kardeşlerimizin Milli Görüş’e yönelik ilgisinin güçlü bir şekilde devam ettiğini gösteriyor.
Peki, Saadet bu ilgiye tam olarak karşılık verebiliyor mu?..
“Kürt açılımı”nın tartışıldığı böyle bir dönemde, Saadet gibi, gerek “misyonu” gerekse “bölgeden gördüğü teveccüh” itibarıyla konuyla birebir alâkalı olan bir partinin çok daha aktif olması gerektiğine inanıyorum.
Bu görüşümü, hafta sonunda Safranbolu’da bir araya geldiğimiz Saadet Lideri Numan Kurtulmuş’a da arz edince, gündeme birtakım çalışma tasarımları geldi.
“Güneydoğu’da istişare toplantısı gerçekleştirmek” ve bir “tespit ve çözüm teklifleri raporu hazırlayıp kamuoyuna sunmak” söz konusu olabilir.

Saadet’in bu alanda ağırlık hissettirebilmesi önemli.
İzlediğiniz üzere:
Güneydoğu meselesi, bölgenin “gerçeklerinden” ve bu gerçeklerle mevcut “laiklik uygulamalarının” ne ölçüde “çatıştığından” bağımsız olarak tartışılıyor.
Bölgede sadece “PKK” yok; sadece “PKK etkisi” yok...
Başka gerçekler de var.
Bölgenin “Dini içerikli” tel’in, destek, protesto eylemlerine yüz binler katılıyorsa ve “din karşıtlığı” olarak algılanan tavırlara karşı en büyük tepki Güneydoğu’dan geliyorsa, bölgenin farklı bir gerçeği var demektir...
Saadet, bu gerçeği güçlü ve etkili vurgularla dile getirebilir.
Ayrıca...
Ergenekon dâvâsı, faili meçhuller, ölüm kuyuları gibi bütün Türkiye’nin ve özellikle de Güneydoğu’nun ilgiyle tâkip ettiği konuların üzerine daha ısrarlı bir şekilde gidebilir.

Meselenin bu tarafına ilişkin düşüncelerimi böylece dile getirdikten sonra...
Bir başka noktaya geçeyim:
Güneydoğu’da 3. parti olan Saadet’in Lideri, hükümetin “Kürt açılımına” nasıl bakıyor?..
Kurtulmuş’un mesajlarını sıralayacak olursak:
1- “Bu çalışmalara, sırf hükümet yürütüyor diye peşinen karşı çıkmak doğru olmaz” diyor Sayın Kurtulmuş. Ve “çözüme dönük” bütün adımlara açık destek sözü veriyor.
2- Bu süreçte, DTP’nin ya da bir başka yapının dışlanmasının son derece yanlış olacağını vurguluyor.
3- Bu ülkede Kürtlere fazla zulmedilmediğine, faili meçhul iddialarının gerçekçi olmadığına ilişkin iddialara prim vermiyor. Türkiye’nin, faili meçhullerle, din ve vicdan hürriyetini ortadan kaldıran yanlış uygulamalarla ve ceberut devlet anlayışının diğer alanlardaki yansımalarıyla mutlaka yüzleşmesi gerektiğinin altını çiziyor. Ve, bu kirli eylemlerin faillerinin de mutlaka en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğinin...
4- Kurtulmuş, “Güneydoğu meselesinin” tamamen “ekonomiyle” alâkalı olduğuna, Kürtlere iş ve para verildiği takdirde bütün sıkıntıların ortadan kalkacağına ilişkin iddialara da karşı. Meselenin, “ceberut devlet” boyutuna özellikle dikkat çeken Kurtulmuş; “Derin devlet yıllar yılı bu insanlara yapmadığını bırakmadı. Bölgede çok büyük insan hakları ihlalleri yaşandı. Bütün bunların hesabı sorulmadıkça, yürekler rahat etmez” diyor.
5- Bununla birlikte “ekonomi” de elbette önemli. “Dağdan inenlere para yardımında bulunmak gibi uygulamaların faydası olmaz; iş vereceksin. Bunun için de, neoliberal politikaları terk edip, bölgeye kamu yatırımları götüreceksin” diyen Kurtulmuş, GAP yatırımlarının da devam etmesini istiyor.
6- Güneydoğu’ya gönderilen bazı kamu görevlilerinin, vatandaşa her türlü zulmü reva gördüğünü biliyoruz. Kirli uygulamalarıyla, vatandaşa tepeden bakar tavırlarıyla “nefret” çeken bu kamu görevlilerinin bir an evvel oradan uzaklaştırılması ve yerlerine “insanların” getirilmesi yönündeki genel arzu, Kurtulmuş tarafından da dile getiriliyor.
7- Sona bıraktık ama, en önemlisi bu: Kurtulmuş, sürekli olarak “ceberut” (ya da zorba) devlet anlayışından vazgeçip, “Şefkat Devleti” anlayışına yönelmenin önemine dikkat çekiyor. Ona göre, mevcut darbe anayasası, “ceberut devlet” anlayışını temsil etmekte. Anayasası’nın “ruhu” ve “dili” itibarıyla “ceberut” olduğu bir devletin “şefkat” göstermesi beklenemez. Dolayısıyla, Sivil Anayasa şart. Ve aciliyeti var.
Kurtulmuş’un dile getirdiği görüş ve tekliflerden bir bölümü böyle...
Yazımın bu bölümünü, “Saadet’in Güneydoğu merkezli tartışma konusunda çok daha aktif, dinamik bir tavır almasının” önemini bir kez daha vurgulayarak bitirmiş olayım.
MEHMET ALİ ŞAHİN, O MAKAMA GİDER
AK Parti’nin dün akşam saatlerinde Meclis Başkanlığına adaylığını açıkladığı Mehmet Ali Şahin, CHP’nin en fazla karşı çıktığı isimlerden.
Adaylığının açıklanmasından itibaren yaylım ateşine başlayan CHP’lilerin, O’nu özellikle (ne alâkası varsa) “Ergenekon süreci”nden dolayı suçladıklarını gördük.
Onur Öymen’in, “Şahin, Adalet Bakanlığı dönemindeki tutumuyla, pek çok saygın insanın hapse düşmesine sebep olmuştur” şeklindeki sözleri fevkalade komikti.
Öte yandan;
Adaylık işine uzun süre asılan Salih Kapusuz’un, “Kırgın mısınız?” şeklindeki soruya verdiği “İnsan kendisine kırgın olur mu?” karşılığı da dikkat çekiciydi.
“Şahin, şimdiden hayırlı olsun” diyerek bitirelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi