Serdar Arseven

Serdar Arseven

İddianameden “pis” ağızlar!..

İddianameden “pis” ağızlar!..

Ergenekon’un 3. iddianamesini okurken, “Bunca yıldır çoluğumuzu, çocuğumuzu bunlara mı teslim etmişiz” diyorsunuz.
Misal;
Bir eski rektör...
Şunu söylüyor:
“Bizim en önemli konumuz caydırma, korku yaratmak!.. Bizim gözümüz kara!.. Ordu bu işe girecek, CHP’yi de iyice Ordu’nun yanına çekmeliyiz!..”
YALANIN ERGENEKONCASI!..
Bir başkası...
O da rektörlerden...
Yurt dışına kaçmış bulunan Bedrettin Dalan’la konuşuyor...
-Nerdesin şimdi?..
-Miami’de. Şimdi gelir gelmez hava alanında bizi bir şekilde tutuklayacaklar.
-Geçmiş olsun, Miami Üniversitesi’nin translantasyonunun başında bulunan Dr. Tizakis Andreas Tizakis benim çok yakın arkadaşımdır.
-Haaa
-Bul onu...
Böyle bir muhabbet...
Bu rektör, “Gelsem anında beni tutuklayacaklar” diyen adama “yol” gösteriyor...
Suçluyu himaye suç mu?
Açık suç...
Ergenekon davasının savcısı kendisine, bu durumu hatırlattığında ne diyor bir bakın:
“O tarihte şüpheli olduğunu bilsem böyle konuşur muydum!..”
Haydaaaa!..
Karşındaki sana “gelir gelmez tutuklayacaklar” diye dert yanıyor.
Sen de ona yol, yöntem gösteriyorsun!..
Bunun,
“Bilseydim böyle konuşmazdım”ı mı kalmış?!..
Madem kıvıracaksın;
“Anında beni tutuklayacaklar” dediğini duymamıştım filan de bari!..
Şimdi...
Savcı ne yapsın, hakim ne yapsın;
Sen, kendi ifadenle kendini kilitliyorsun?!..
EMRE AMÂDE BİR KOMUTAN!..
Bir de...
Ordu komutanlığı yapmış bir zat...
Telefonda...
Diyor ki rektöre:
“Gece üçte bile çağırın koşarak geleyim, size saygılar sunuyorum, hörmetler ediyorum, sağolun efendim!..”
Bu nasıl bir asker?..
Kim yetiştirmiş bunları?..
Org. Hilmi Özkök’ü, (sırf darbeyi önlemiş olmasından dolayı) “Her Genelkurmay Başkanı komutan değildir” diyerek tahkir eden Cumhuriyet’in İlhan Abisi...
Yukarıdaki bükülüşün sahibi hakkında ne düşünür acaba?..
“Her Ordu Komutanlığı yapan da Komutan olamaz!” diye bir yazsın...
Ben de “Abi” diyeceğim kendisine!..
ŞU VAKİT’TEKİ ADAM!..
Aaaa, o da ne?..
Geçen iddianameye “Paksüt”le girmiştik!..
Ferda Hanım, yakın takibimizden duyduğu rahatsızlığı, “Serdar Arseven peşimde, tabelayı hemen kaldırın” yollu laflarla dile getiriyordu orada...
Bu kez de...
Samsun 19 Mayıs’ın eski Rektörü Ferit Bernay var ya;
Dindarlara hücum esnasında...
Bana getiriyor lafı...
Görüşlerimi benimsemediğini ortaya koyduktan sonra...
“Vakit’teki bu adam var ya, tam bir dava adamı” diyor!..”
Karşısındaki de, bizim yüzümüzden inceden fırça yemekte...
“Sen de adam olacaksın” anlamında!..
İddianamenin bu bölümü hayli üzdü beni; fırçalanandan özür!..
BADİ BADİ AĞZIMIZA!..
A, bir de şu meşhur Prof. Mistır Pürüz var...
O da...
Birilerinden yakınıyor, AK Parti’den mi ne...
İddianamenin kendisine ayrılan bölümünde, müthiş bir lafla çıkıyor karşımıza:
“Badi badi ağzımıza s..tılar!..”
Ben böyle bir lafı daha önce duymamıştım, başkası da duymamıştır herhalde...
Demek ki bu bir buluş!..
Bundan böyle, “Hiçbirinin bilimsel makalesi, buluşu yok” filan demezsiniz herhalde!..
HADİ İSMAİL KÜÇÜKKAYA, SANA YAKIŞANI YAP!..
Akşam’ın genç Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’yı severim; iyi arkadaştır, hoş sohbettir...
Onun döneminde bazı olumsuz haberler dikkatimizi çekti ama...
Akşam’daki bazı “saptırma” haberlerin gözünden kaçtığını ve bu haberleri gördükten sonra “üzüldüğünü” düşünüyorum.
Bu kıymetli meslektaşım; Akşam’dan Nagehan Alçı’nın “Sabah’taki mescit” başlıklı yazısını atlamamıştır herhalde.
Yoğunluktan dolayı okuyamadıysa bile mutlaka gösteren olmuştur.
Alçı, temiz bir üslupla kaleme aldığı yazısında, VAKİT, YENİ ŞAFAK, ZAMAN ve STAR gazetelerinden sonra, SABAH’ın da mescit açmış olmasından övgüyle bahsediyor.
Ve bu girişimi SABAH’ın “yandaş”laştığına delil olarak göstermeye kalkışanlara tepkisini dile getirdikten sonra,
“Sabah’ta mescit açılmış olması değil, bugüne kadar açılmamış olması haber” diyor.
Doğan grubu medya organlarının binalarında “mescit” olmamasını da insan haklarına aykırı bir tutum olarak değerlendiren Alçı, BBC’nin bile “mescit” açtığını hatırlatıyor.
Alçı’nın “Onlar çağdaş değil mi?” sorusu da yerli yerinde.

Bu yazıda, meslektaşım İsmail Küçükkaya’ya da bir mesaj var.
Şu iki cümleyle ifade edilen bir çağrı:
“Ben Sabah’ı kutluyorum. Normalleşmeye bir adım atmış. Dilerim bizim gazete de onu izler!..”

Evet, “Akşam’ın binasında bir mescit açılsın.”
Mutlaka orada da namaz kılanlar var;
Bu insanları daha fazla “bodrum aralarına” mahkûm etmemelisiniz!..
Günahtır, ayıptır...
Ve benim bildiğim İsmail Küçükkaya, bu günaha ve ayıba daha fazla göz yummayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi