M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Erkeğin kadına üstünlüğü meselesi

Erkeğin kadına üstünlüğü meselesi

Toplumumuzda yaygın kanaat şudur: “Erkek üstün olduğu için kadın kocasına itaat etmelidir”

Erkek, gerçekten kadından üstün müdür? Ve üstünlükten kastedilen nedir? İtaatın gerekçesi bu üstünlük müdür? Eğer birinin diğerine itaatı söz konusu ise, ortada paylaşılması gereken müşterek bir hayat var demektir. Bu iş hayatı da olabilir, evlilik hayatı da. İş hayatının belli kuralları olduğu gibi, evlilik hayatının da belli kuralları vardır ve olmalıdır da.

Bu kuralların hayata geçmesini sağlamak, uygulamasını denetlemek, aile kurumunu yönetmek, gerektiği zaman nihai sözü söylemek ve son kararı vermek için mutlaka bir yöneticiye ihtiyaç vardır. Tarih boyunca genellikle bütün toplumlarda aile reisi koca olmuştur. Erkek olarak koca, hem ailenin geçimini sağlar, hem de birliğini yönetir.

İslamî toplumlarda da bu böyle olmuştur. Konuyla ilgili ayet ve hadisler böyle olması gerektiğine işaret eder. Müslümanların işleri istişare (danışma) ile olacağından, koca aile işlerini elbette karısına, çocuklarına ve gerektiğinde başkalarına danışacaktır. Allah'a itaat eden ve insanlarla istişarede bulunan bir aile reisine itaat etmenin ne sakıncası olabilir ki?

Yaşadığımız hayattan örnek verelim: Kadınımız, erkeğimiz bir işe girdikten, bir memuriyet aldıktan sonra patronumuza, amirimize itaat etmiyor muyuz? Ve yaptığımız bu işte, yüz kızartıcı, onur kırıcı, hak ve özgürlüklere aykırı bir durum bulunmuyorsa, kocaya itaat etmekte de elbette bir sakınca bulunmaz. Ne zaman sakınca olur? Ne zaman koca, dinî kuralların dışına çıkar, istişareyi terk eder, nefsine uyarak keyfi davranmaya başlarsa, o zaman sakınca başlar...

Erkeklerin aile içindeki yetkileri, kadınların da bu yetki karşısındaki durum ve tutumları şu âyetlerde kısaca açıklanmıştır:

"Allah'ın insanlardan bir kısmına diğerlerinden daha fazla lütufta bulunması ve mallarından harcamaları dolayısıyla erkekler, kadınlar üzerinde koruyup gözetici (yönetici)’dirler. Sâliha (erdemli) kadınlar, Allah’ın korunmasını buyurduğu mahremiyetleri koruyan sadık ve (Allah'a) itaatkar kadınlardır (Onlar, Allah'ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar)…" (Nisa: 4/34-35).

Şimdi bu iki âyeti açıklayarak konuyu derinliğine anlamaya çalışalım:

Ayetin ilk bölümünde, sadece kocaların değil, bütün erkeklerin koruyucu ve yönetici (kavvâmûn) olmaları vurgulanmış ve bu özellik iki gerekçeye dayandırılmıştır:

Birinci gerekçe; Allah insanların bir kısmına diğerlerinden üstün kabiliyetler vermiştir, bu bağlamda koruma ve yönetme bakımından erkekler, yaratılışları gereği kadınlardan daha uygun özelliklerle donatılmışlardır. Bu, insan tabiatının değişmez özelliğidir. Genel olarak erkeklerde akli meleke ve mantık gücü ön plandadır, kadınlarda ise duygular (hissiyat) öne çıkar. Koruma bakımından da fiziki güç çok önemlidir ve erkekler bu yönden de güçlüdürler. Bir tehlike anında doğal olarak erkek kadına değil, kadın erkeğe sığınır. Bir kadın, bir erkeğin yanında kendini daha çok güvende hisseder, ama erkek öyle değil!

İkincisi gerekçe de şudur; Erkekler aile geçimini ve diğer malî yükümlülükleri (geçim-bakım, nafaka, giyim kuşam, mesken temini vs.) üslenmişlerdir. İslâm'ın ilk yıllarında daha yoğun, günümüzde ise büyük ölçüde erkeklerin bu fonksiyonları devam etmektedir. İslâm’a göre, erkek hem ailenin geçiminden tek başına sorumludur, hem de mehir, diyet, cihad/askerlik gibi malî tarafı olan yükümlülükleri vardır. Ancak bu özellik yaratılıştan gelmez, kültür ve medeniyet şartlarına bağlı olarak alışkanlıklardan, örf ve âdetlerden, tutum ve davranışlardan kaynaklanır. Bunun uygulanışı dini ve ahlakî anlayışa ve yasal yaptırımlara bağlıdır.

Özellikle feminist kadınların aile reisliği meselesinde niçin erkeklerin tercih edildiğine itirazları, bu gerekçeler karşısında boşa çıkmaktadır. Ayrıca, psikolojik, sosyolojik ve fizyolojik gerçekler, böyle bir görev ve sorumluluk için hep erkeği tarif etmektedir.

Sayılan tüm bu özelliklere ve gerekçelere daha başka şeyler de ilave edilebilir ama asıl söyleyeceğimiz şey şudur: Bütün bu sayılanlar, aslında erkekler (kocalar) için bir üstünlük sebebi değil, aksine onlar için tam anlamıyla bir yük, maddi ve manevi bir vebal, dini ve medeni bir görev ve gerçekten ağır bir sorumluluktur.

Yazımızın ilk cümlesine atıfta bulunursak; “Erkek üstün olduğu için değil, Allah’ın ona yüklediği özelliklerin, görev ve sorumlulukların muhatabı bir yönetici olmasından dolayı kadın kocasına itaat etmelidir.” Ama bu itaat öncelikle Allah'ın hakkıdır, buna bağlı olarak kocaya itaatın da sınırları vardır.

Bir sonraki yazımızda bu sınırları ele alacağız inşallah.

NOT:Danıştayın katsayı düzenlemesini iptal kararını şiddetle kınıyor, YÖK’ün buna köklü bir çözüm formülü bulacağını ümid ediyorum.

parlaktü[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi