Serdar Arseven

Serdar Arseven

Çok ayıp ettiniz Sayın Bahçeli!..

Çok ayıp ettiniz Sayın Bahçeli!..

Osmanlı, eğitime başlayan çocuklarına ilk olarak “ÜÇ Z”yi öğretirdi:
Zerafet, Ziyaret, Ziyafet.
¥
Sayın Bahçeli; Ankara’da gerçekleştirdiğiniz kahvaltılı toplantıda bazı gazetelere “tıpkı TSK’nın yaptığı gibi” akreditasyon uyguladınız ya, bu tavrınızda Osmanlı’nın ilk öğretisi olan bu ‘Üç Z’den eser yoktu!..
¥
“Zerafet” yoktu; yaptığınız “büyük kabalık”tı.
Aynı mesleği icra eden medya organları arasında “ayrımcılık” yapmanız, TSK’nın basın toplantılarına almadıklarını “kahvaltılı toplantı harici” tutmanız büyük ayıptı!..
Bu tuhaf uygulamanın sebebini soran gazetecilere “Başbakan da istediğini uçağa alıyor, istemediğini almıyor” cevabını verdirtmeniz de bu ayıbı katmerli hale getiriyordu.
Başbakan’ın uçağına binenler arasında müzmin AK Parti muhaliflerinin de olduğunu çok iyi bildiğiniz halde böyle bir “bahaneye” sığınmanızı yadırgadık doğrusu.
Ve üstelik Sayın Bahçeli; uçakla gidilen bir programdan filan bahsetmiyoruz ki... Bir basın toplantısı bu...
Başbakan’ın basın toplantılarına bütün “ulusal” medya organlarının temsilcileri davet ediliyor.
Ve hatta o kadar ki; Cumhuriyet’in temsilcisi Mustafa Balbay bile Ergenekon’dan hapse girmeden kısa bir süre önce davetli olarak katılmıştı Başbakan’ın basın toplantısına!..
¥
Kaldı ki; Başbakan bazı noktalarda “hata” yapmış bile olsa, bu sizin kabahatinizi mazur hale getirmez ki.
Siz, siz değil misiniz?.. Siz, “Akreditasyon için” hangi kriterleri uyguladığınızı başkasından misal getirmeksizin izah edemiyor musunuz?..
¥
Hocam;
Osmanlı’nın öğretime başlayan çocuklarına öğrettiği güzelliklerin ilkinin “Zerafet” olduğunu belirtmiştik.
İkincisi de, “Ziyaret.”
Bu kavramın özünde “diyalog” ve “iletişim”in yer aldığını göz önünde bulunduracak olursak, diyalog ve iletişim kanallarını tıkayan bir tavır sizinki!..
Toplumsal huzur ve barışa katkı gibi bir derdi olan “Devlet Adamı”nın yapması gereken, kanalları tıkamak değil, tıkanıklıkları açmak için gayret sarf etmektir. “Ziyaret”ler bu amaca hizmet eden vesilelerdir.
Osmanlı, “ziyaret halkaları”nın çerçevesini mümkün olduğunca daraltmaya değil, genişletmeye çalışmanın önemini anlatırdı çocuklarına!..
¥
Sayın Bahçeli; “fazilet sahibi insan” yetiştirebilmenin gayretindeki Osmanlı’nın çocuklarına sunduğu bir diğer güzellik de “ziyafet”tir.
Bu kavramın bel kemiği ise “cömertlik”tir.
Bizler, sizin kahvaltınıza muhtaç değiliz!..
“İkram”da bulunmak için “misafire” muhtaç olan ev sahibidir!..
Fırsatı değerlendirecek olan da kaçıracak olan da, ev sahibidir!..
Ve unutmayın ki Sayın Bahçeli; büyük Türk Milleti’nin en önemli hususiyetlerinden biri de, “misafirperverlik”tir!..
KOCA MHP, TSK’NIN ŞUBESİ Mİ?..
Evet Sayın Bahçeli; ne kadar “nezaket kuralı” varsa bir çırpıda yerle bir ettiniz!..
TSK’nın “hukuksuz akreditasyon uygulaması”ndan “kopyalama” tavrınızla, Osmanlı’dan miras “erdem”i es geçtiniz...
Ve dahi koca MHP’yi, “TSK’nın bir şubesi” olarak nitelendirenlerin ellerini kuvvetlendirdiniz!..
MHP, Genelkurmay Basın-Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın sivildeki uzantısı mıdır ya da “taklitçisi” midir ki TSK’nın akreditasyon uygulamasını “aynen” tatbik etsin!.
TABANINIZA BAKIN!..
Neyse ki Sayın Bahçeli; tabanınız “böyle” değil...
Yerel seçim öncesinde gittiğim bütün yerleşim birimlerinde MHP il ve ilçe başkanlıklarını ziyaret ettim. Adaylarınızla söyleşiler gerçekleştirdim, seçmenlerinizle kucaklaştım.
Bütün bu “Ziyaret”lerim sırasında, son derece “Zarif” vatan evlatları ile tanışma imkânını buldum...
İkram ettikleri genellikle “bir bardak çay” oldu...
Lâkin, muhabbet halkalarında içilen her bir bardak çay, mükellef “ziyafet”lerden çok daha büyük haz verdi.
¥
Sayın Bahçeli; gördüğünüz gibi, tavrınızı MHP camiasının tamamına teşmil etmiyorum.
“Hoca” da olsanız, MHP’nin “çilesini” çeken “taban”ınızdan almanız gereken “dersler” olduğunu düşünüyorum.
Ve naçizâne; Osmanlı’yı okumanızın çok ama çok faydalı olacağını ifade ediyorum.
Hürmetlerimle!..
ÖCALAN’IN PARTİ GRUBU!..
Kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk, “Parlamento zeminini terk etmekten vazgeçtiklerini” açıkladı.
Gerekçesi de şu cümlesinde: “ ‘Sayın’ Öcalan da parlamento zemininin terk edilmesinin doğru olmadığını ve mücadelenin devam etmesini istediğini bize ilettiler!..”
¥
Dünkü yazımızda Diyarbakır’ın önde gelen simalarından İşadamı Mehmet Ali Altındağ’ın değerlendirmelerine yer vermiştik.
Tam da gününe denk gelen o yazımızda diyordu ki Altındağ: “İlerleyen dönemlerde sahnelenecek oyun Öcalan’ı Meclis’e taşımaktır!..
Bugün olanları, 20 sene evvel düşünebilir miydiniz? Öcalan’ın beklentisi, bugünkü Celal Talabani’nin durumuna gelmektir! Unutmayalım ki, 50 yıl önce Celal Talabani dağda idi. Ve Irak hükümeti ona ‘Terörist’ diyordu!.. Hatta, Türkiye de ona yıllarca ‘Terörist’ dedi!.. Şimdi kırmızı halıdan geçmeye layık olanlar arasında!..”
¥
Evet, günün birinde Öcalan’ı Parlamento’da görecek miyiz?.. Son gelişmeler oraya gidişin işaretleri midir bilinmez ama; ben, meselelerin sokaklarda değil de Meclis’te tartışılmasının çok daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum.
Ha bu arada: Ortada, “Öcalan’ı memnun eden bir tablo” varsa, bunun müsebbibi “malûm” kurum ve kişilerdir.
Son darbeyi sandıkta yiyecek olan “terör örgütünü” elinden tutup ayağa kaldırdılar yine!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi