Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

PANDEMİK A (H1N1)(DOMUZ GRİBİ)

PANDEMİK A (H1N1)(DOMUZ GRİBİ)

Tarihçesi
H1N1 virüsü olarak adlandırılan “Domuz gribi”, ilk defa Nisan 2009’da, Meksika’nın La Gloria kentinde yaşayan 5 yaşındaki Edgar Enrique Hermandez’in kanında tespit edildi. Virüsün hızla yayılma temayülünde olması, herkesi bir panik havasına soktu. Konunun önemine binaen haber bültenleri ‘son dakika’ anonslarıyla yeni vakaları duyurarak haklı olarak duyulan tedirginlik sağlık çalışanları ve halkta hızla tırmandı ya da tırmandırıldı. Göz önünde cereyan eden tüm bu gelişmelere rağmen hayat normal akışında devam etmekte ve edecektir de. Zira, hastalığın bulaşma ya da yayılma şekline göre toplu yaşanılan yerlerin en riskli alanlar olduğu bilinse de, hiç kimse toplu taşıma araçlarını kullanmaktan, hastaneye gitmekten, iş yerinde arkadaşlarıyla aynı ortamı paylaşmaktan, kapalı mekanlarda toplu bulunmaktan, misafirleriyle tokalaşıp kucaklaşmaktan, öpüşmekten vazgeçmedi.
Tanı
Çocuklarda: Hızlı nefes alıp verme ya da nefes darlığı, ciltte morarma, halsizlik, geçmeyen ağrılar, düşmeyen ateş, öksürük,
Yetişkinlerde: Solunum yetersizliği, göğüste ve karın bölgesinde baskı ve ağrılar, ani baş dönmeleri, sıklıkla görülen kusma ve bilinç bulanıklığı.
Bulaşma şekli
Ülkemizde son derece sınırlı olmakla beraber, en önemli bulaşma yolu, hastalıklı ve hastalıksız domuzlarla doğrudan temastır. Domuzlarla yakın temasa giren kişiler bu virüsü alma riski altındadır. Dolayısıyla bu insanların aşılanması ve yeni virüs nesillerinin tespit edilmesi için izlenmesi halk sağlığı açısından önemlidir.
Bağışıklık sisteminin oluşma şekli
Enfeksiyon yapan hastalıklar, ancak bağışıklık sistemini güçlendirmekle önlenebilir. Hastalanan vücudun bazı hücreleri, bu hastalığın mikrobuna karşı antikor üretir ve antikorlar yardımıyla hastalığı yener fakat kanda, mikrobu tanıyan hücreler kalır. Vücut, aynı mikropla karşılaşınca bu hücreler hızla çoğalarak mikropları yok eder. Böylece bazı hastalıkların tekrarlanması önlenir. Bu doğal sistemi, hastalık geçirmeden oluşturmak için aşı yapılır.
Önlemler
Önerilen önlemlere yetişkinlerin uymaları nispeten kolay olsa da, domuz gribi vakası genellikle öğrenciler arasında yaygınlaşmakta. Ebeveyn, hasta çocuklarını kesinlikle okula ya da dershaneye göndermemeli. Öğretmenlerimizden de şu birkaç konuda yardım istenebilir: a) Öğrencilerin okulda birbiriyle daha az temas kuracakları oyunları seçme tavsiyesi, b) Arkadaşlarıyla sarılma ve öpüşmeden kaçınmaları, c) Ellerini sık sık, özellikle de öksürdükten veya hapşırdıktan sonra su ve sabun ile yıkamaları, d) Öksürürken veya hapşırırken ağızlarını kâğıt mendil ile kapatmaları, e) Mendil kullanmaları, f) Hasta olma ihtimali bulunan birisi ile temas eden çocukların ellerini göze, buruna veya ağza sürmemeleri, g) Hasta kişilerle yakın temastan uzak durmaları, h) Temas zorunlu ise maske ve eldiven kullanmaları, temasın ardından ellerin su ve sabun ile yıkanması, j) Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapılması, k) Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içilebildiği kadar içilmesi.
a. Aşı ve etkinliği
Korunmada, aşılanma da bir yöntemdir. Aşıların koruyuculuk oranı % 60-100 arasında değiştiğinden, aşılanma ile oluşturulması istenilen bağışıklık her zaman kesin olmayabilir. Araştırma sonuçlarına göre, bir doz Pandemik A (H1N1) aşısının koruma oranı 10-17 yaş arasındaki çocuklarda % 76, 3-9 yaş arasında % 36, 6-35 aylık bebeklerde ise % 25 olarak saptanmıştır.
Tereddütler
Salgının durdurulması bir zorunluluktur. Ancak, salgının bu yıl durdurulmasıyla kurtulunmuş da sayılınmaz. Çünkü, tekrarlama riski vardır. O nedenle, zihinler karışıktır. Aşılar ‘canlı ve cansız mikroplardan’ yapılmakta olup domuz gribi aşısı ikinci gruptandır. Her ne kadar son on yıldır ülkemizde civa tüm cansız aşılarda bulunsa da, civanın domuz gribi aşısı içerisinde bulunması, sonu gelmez bir tartışmayı başlattı. Oysa civa, cansız mikropların içinde kalması muhtemel canlı mikropları öldürmek için kullanılmakta.
Aşı, aynı anda ülke nüfusuna yetecek kadar temin edilemediğinden, belirlenen öncelikli risk gruplarına göre programlanmış olup bu öncelikler; sağlık personeli, 6-36 aylık bebekler, hamileler, şeker hastaları, ağır organ yetmezliği çekenler, kronik akciğer hastaları, öğrenciler, herhangi bir sebeple bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar ile 65 yaş üstü yaşlılar şeklinde sıralandı. Ne var ki, öncelikli risk gruplarında dahi aşı olup olmama tereddüdü yaşanmakta. İlgililerin, aşı ile ilgili görüş ve kanaatleri farklılık göstermekte. Hakim kanaat; “günlük yaşamda mikroplardan kaçmanın mümkün olmadığına ve önerilen aşıların yüzde yüz bağışıklık sağlamadığına ve henüz yan etkisi ile ilgili net sonuçlar da olmadığına göre neden aşı olayım”dır. O halde, kişi, kendini gribe karşı korumayı öğrenmek durumunda. Zira, korunma da abartıldığı kadar değil. Hamileler beslenmelerine ve hijyene dikkat edecek, gripli kişilerden uzak duracak ve onlarla temas etmeyecek, vücutlarında herhangi bir halsizlik hissedenler dinlenecek, rahatsızlıkları 3 gün içinde geçmeyenler en kısa zamanda hekime başvuracak.
a. Giyinme
Akciğer hastalıkları, solunum yolu enfeksiyonları, çeşitli grip türleri ve nezle gibi hastalıklar soğuk havaları sever. Havaların serinlemesiyle birlikte her yaştan insan, tek kat ve kalın bir giysi yerine; vücudun ortama uyum sağlamasına yardımcı olabilecek ince fakat birkaç kat üst üste kıyafet giymeli. Sert, karlı-buzlu günlerde de termal özellik sağlayan yünlü iç çamaşırlar giyilmeli. Yüne alerjisi olanlar, cilde direkt temas eden kıyafetlerde pamuklular kullanmalı. Zira, karışımında sentetik elyafın ağırlıklı olduğu kıyafetler, hareketli insanlarda terleme yaptığından, mekan değişikliğinde normalden daha fazla üşümeye sebep olur. Baş, boyun ve kulakları örten şapkalar ile orta kalınlıkta atkılarla ağız ve burun kapatılmalı.
b. Beslenme
Uyarı: Bitkiler, doğru kullanılması halinde tedavide yardımcı olur. Kullanım yanlışlığı da fayda yerine zarar verir. Üzülerek belirtmem gerekir ki, görsel ve yazılı basında her gün boy gösteren ilgisiz ve bilgisiz bir yığın insan, bitkisel tedaviyle ilgili yanlış bilgi vererek halkın sağlığıyla oynamaktadır. İlgili bakanlıkların sorumlularından biri çıkıp da bu insanlara: “Sen kimsin, konuyla ilgin nereden, konuyla ilgili aldığın eğitim ne, yetkin var mı...” dememektedir. Domuz gribine gösterilen haklı hassasiyet, ne yazık ki, halkın sağlığının bu bilgisiz ve bilinçsiz insanlarla bozulmasına gösterilmemektedir. Domuz gribinden etkilenen hasta sayısının kayıtları titizlikle tutulmakta, fakat bilgisiz ve yetkisiz insanların yanlış yönlendirmesiyle zarar gören hatta ölen insan sayısıyla ilgili kimin ne bilgisi vardır? İlginç ve düşündürücüdür.
Bağışıklık sistemini güçlendiren bazı besinler
Ekinezya, güvey feneri, kapari, sarımsak, soğan, karanfil, zencefil, zerdeçal, narenciye (limon, portakal, greyfurt, mandarin vd), çilek, kivi, dolmalık biber, kuşburnu, enginar, ıspanak, kabak, marul, brokoli, fasulye, maydanoz ve ahududu gibi yüksek oranda C vitamini içeren bitkiler ile ayçiçeği, çörekotu, zeytinyağı, fındık, badem, soya, ceviz, fıstık gibi E vitamini ve havuç, salçalık kırmızı biber ve domates gibi zengin likopen ve A vitamini içeren bitkiler bağışıklık sistemini ve lenf sistemini kuvvetlendirir. Probiyotikler de bağırsak sistemini destekleyerek hastalık yapan mikroorganizmaların üremesini engelleyerek bağışıklık sistemini güçlendirir. Probiyotik, yoğurtta bulunur. Ancak, hazır yoğurt yerine evde mayalanan yoğurt uygundur. Ayrıca, somon, hamsi, derin ve soğuk su balıkları gibi hayvansal ve semizotu gibi bitkisel omega-3 kaynakları da faydalıdır.
Aman dikkat ediniz de, huzurunuz kaçmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi