Dengeyi kaybetmek

Dengeyi kaybetmek

İfratla tefritten bir türlü kurtulamıyoruz. Ön yargılarımız bazen hakikati kaybetmemize, objektif değerlendirme yapma imkanını yitirmemize sebep oluyor.
Bunu en çok askerle ilgili tartışmalarda görmek mümkün.
Ya her türlü olumsuzluğun sorumlusu, ya da bütün faziletlerin kaynağı olarak görüyoruz.
Halbuki asker ne bütün kötülüklerin sorumlusu ne de bütün faziletlerin kaynağıdır. İnsanların kurduğu diğer müesseseler gibi insana ait tüm fazilet ve zaafları içinde barındıran bir kuruluştur.
Ancak zor bir meslek olması, mesuliyetinin büyüklüğü, yüklendiği misyonun toplum için taşıdığı ehemmiyet, onu diğer mesleklerden biraz daha farklı bir konuma getiriyor. Askerlik bir fedakarlık mesleğidir. Onun için de ayrı bir değere haizdir.
İşte bütün mesele bu değerin istismarı veya inkarından kaynaklanıyor.
Bazıları askerliğe ait bu değeri toplum aleyhine istismar ederken, bazıları da bu istismara bakarak toptancı bir inkar ve karalama yoluna sapıyor. İkisi de yanlıştır. Askerlik mesleğinin önemini istismar ederek başa kakmak, meslek dışı alanlara kaymak ne kadar yanlışsa, bazı mensupları bunu yapıyor diye askerin kurumsal kimliğini ayaklar altına almak,onu gereksiz bir kurum derekesine indirmek de o kadar yanlıştır.
Doğru olan, çizgiden sapanları hedef almak, TSK’ya musallat olan bu tipleri ayıklayarak kurumsal kimliğini korumaktır. Bu sadece TSK için gösterilmesi gereken bir özen olmamalıdır. Tüm kurumlara karşı aynı hassasiyeti göstermek, lüzumsuz genellemelere rağbet etmemek sorumlu davranmanın bir gereğidir.
Birkaç gündür TSK'ya tercümanlık yaptığını söyleyen bir kişinin isnat ve iddiaları gazetelerde çarşaf, çarşaf yayınlanıyor. Tercümanlıktan çok, bir –infaz ve itlaf- memuru gibi çalıştığını söyleyen bu kişinin ifşaatları mutlak hakikatmış gibi tartışmaların analizlerin konusu oluyor. Daha önce Jitem’e çalıştığını söyleyen A.Aygan gibi bazı itirafçıların da beyanları yayınlanmış, medya günlerce bu kişinin itiraflarını konuşmuştu.
Oysa bu tip açıklamalara biraz daha ihtiyatla yaklaşmanın, aceleci değerlendirmelerden kaçınmanın asgari sorumluluk duygusunun bir gereği olduğunu unutmamak lazım. Bu itirafları hiçbir muhasebeye tabi tutmadan yayınlayarak öyle bir hava verildi ki, adeta terör örgütünün son 25 yılda Güneydoğu’da yaptığı bir çok eylemin güvenlik kuvvetleri tarafından yapıldığı şüphesi uyandırıldı. Eşi, çocuğu, kundaktaki bebeği Terör örgütü tarafından hunharca katledilen bir çok kişi kin ve nefretini güvenlik güçlerine yöneltmeye, PKK'yı boşuna suçlamışız demeye başladı. Nitekim Yavi belediye başkanı gazetelere verdiği demeçte, Yavi katliamını PKK'nın yaptığına inanmadığını söyleyerek bu tür açıklamaların toplumda nasıl bir tesir yarattığını gösterdi. Bir kaç eski PKK'lının beyanlarıyla binlerce insanın kanını akıtan bir örgüt neredeyse iftiraya uğramış duruma getirildi.
Bazı güvenlik görevlilerinin illegal işlere karıştığı, görevleriyle bağdaşmayan işler yaptıkları muhakkaktır. Bunları teşhir etmek, yargı önüne çıkmalarını sağlamak için yayın yapmak, kamuoyu oluşturmak medya’nın görevidir. Buna kimse bir şey diyemez. Ama kantarın topuzunu kaçırarak kanla beslenen bir örgütü mazlum duruma düşürecek kadar ileri gitmek bu ülkeye kötülüktür. Eleştiri de övgü de dengeli olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi