Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Sekiz manşete sekiz kurşun

Sekiz manşete sekiz kurşun


CHP Genel Başkanı Baykal’ın “Arınç’a suikast olayını Ordu ile hesaplaşmaya çevirdiler” sözü askere ince mesaj yerine geçer.
Yani kapışın...
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın dilinde hiç kemik var mı?
O da bu kemiksiz ortamda bir başka telden kamuoyuna hava basıyor:
“Genel Başkanımız, Erdoğan’ı Yüce Divan’a yollamakta kararlı...”.
Bazı emekli paşaların aba altından sopa göstermeleri bir başka:
“Sabrımız taşarsa yaparız”...
Ne yaparsınız?
“60 darbesi gibi altımıza yaparız!”.
Sekiz manşet tamam.
Geriye kalıyor sekiz kurşun.
O da hakim ile savcının mektubundan çıkıyor.
Ayağınızı denk alın, yoksa sekize sekiz!
İttihatçı tehdidi...
Bu kadar sert muhalefetten sonra bayram tebriki çıkacak hali yok.
Deşsen, daha neler çıkar...
Hakim Kadir Kayan ile savcı Mustafa Bilgili’nin üzerlerindeki yük gerçekten ağır, mesuliyetli. Tarihi bir vebal. Bir devri sorgulamanın miladı.
Öyledir ki sekiz askere karşılık sekiz kurşun.
Kim yapar bu işi?
Aranan da yapar, aratan da yapar...
Hem iktidarı kaybetmeyenler de yapar, iktidarı “kaosla” elde etmek isteyenler de yapar. Bizim buralarda tertipler çok yönlüdür...
Bakarsınız, Danıştay saldırısı rejim kavgasına dönüşür.
Cenazede iktidarın bakanları yuhalanır.
Cinayeti işlet, arkasından halkın inancını yuhala...
Olayların bir yönü JİTEM adındaki sahipsiz(!) delikanlıya dayanır, diğer yönü Gaffar Okkan’ı öldürtüp de örgütün üzerine yıkan tezgahçılara.
Kimin eli kimin cebinde belli değil...
1980 öncesi Mersin Ağır Ceza Mahkemesi başkanını evinde eşiyle birlikte kurşunlayan örgütün adı gazellere karıştı... Vurdular, kayboldular.
Gülhane Hastanesi’ndeki ölü muayenelerini ben yaptım, karı koca delik deşik olmuştu. Mahkeme başkanının oğlu yanımda oturmuş ağlıyordu:
“Babama sağlığında koruma vermediler, şimdi de ölüsüne tören yapacaklar”.
“Rahat bırakın bizi” diyordu...
Bırakırlar mı?
Tabutlar velinimet!
Mezar sayısı azalırsa, onların da oyları azalır...
Bizim hikayelerimiz böyledir işte...
1980 öncesi patlama mahallerine giderken kaç sefer ateş altında kaldık.
Sonra da evime sıkılan kurşunların üzerinde POLDER yazıyordu.
Bu POLDER hem nereden zuhur etmişse!
Şimdi de JİTEM diyorlar ama yöneticisi var, çalışanları var; fakat sahibi yok.
Gariban ortalıklarda babasız öksüz kaldı!
Aslında babası var da, baba hayırsız...
İşte her olay o sekiz kurşunun anlamında düğümleniyor, kim bu ülkeye bir çivi çakmaya kalkışırsa ya çapraz ateş altında can verir, veya masasına sekiz kurşun gider.
Yine de; varsın o kozmik odalardan kozmik patatesler çıksın...
Değil mi ki; karanlığın gözü oyuluyor...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi