Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

“Hukukun üstünlüğü, hukukçunun üstünlüğü anlamına gelmemektedir

“Hukukun üstünlüğü, hukukçunun üstünlüğü anlamına gelmemektedir

Bu tespit sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e aittir.
Deyim tam da gediğine oturdu...
Gerçekten hukukçu mu üstün, yoksa hukuk mu?
Vural Savaş üstadımızın Refah Partisi’ne karşı açmış olduğu kapatma davasındaki tutum ve de davranışlarına baktığımızda anlarız ki hukukçu üstün.
Hem de dev adam.
Bu kişi sadece dava açmakla kalmadı, gizliliği aleniyete döktüğü gibi soruşturmasını yaptığı kişilere basın toplantısı eşliğinde davul ve zurna çalarcasına yapmadığı hakaretleri bırakmadı.
Hesapsız kitapsız, yaptı ve oldu.
Hadi onu geçelim.
Geldik sayın 367 Sabih Kanadoğlu’na....
Onun da anayasada yapılan değişiklikle ilgili görüşü hukuktan üstün olacak ki koskocaman mahkeme 367 sayısını "karar yeter sayısı" yerine "toplantı yeter sayısı" olarak kabul edince aynı kapıya çıktık. Şimdi de sayın Yargıtay Başkanı "Yangın büyüyor" diyorsa doğrudur.
Önce siyasi bir kıvılcım, arkasından da bakmışınız ki yargı tüm kurumları ile cayır cayır yanıyor. Yakanlar da aldıkları ideolojik tavırlarla ortada.
Hangimiz basının karşısına çıkıp siyasi beyanatlar vermiş olsak HSYK hakkımızdan gelmezdi? Yerimiz de değişirdi, ceza da alırdık...
Görüyorum ki bu hukuk aslanlarına hiç halel gelmiyor...
Yargı giderek yanıyor ama kim yakıyor?
Daha önce yazmıştım, tekrar edeyim.
HSYK’da boşalan üyelikler için yapılan seçimlerde liste usulünün esas alınması yasanın amir hükmü iken, Yüksek Yargıtay’ımız öyle yapmıyor, kaç kişi seçilecekse o kadar seçim yapıyor.
126’dan az alan üyeleri yarışmadan eliyor.
Ne bileyim, geriye bizimkiler(!) kalıyor...
126 banko sayısı ile aday olarak tespit edilenlerden Cumhurbaşkanı hangisini seçerse seçsin yollar aynı kapıya çıkar.
Oysa ki liste usulü cumhurbaşkanına gönderilse aynı kapıya çıkmaz.
Efendim, kadrolaşmayı garantiye alıyoruz...
Gerçekten kimin üstünlüğü?
Sayın Yargıtay Başkanı’nın HSYK’ya dışarıdan üye alınması konusundaki endişelerine katılmakla beraber, "250 üyeden 34’ü eksik durumda. Yasal zorunluluk olmasına rağmen üye seçimi hâlâ yapılmış değildir" demesi bana pek de doyurucu gelmedi.
Önce soralım.
HSYK ille de ilkesiz bir seçim yapmak zorunda mıdır?
Ülke genelinde bulunan 10 binin üzerindeki hakim ve savcı, Adalet Bakanı ile müsteşarının kurula katılmasından şikayet etmiyor, şikayet edilen konu HSYK’nın seçim sistemidir.
HSYK istese bir ilke kararı ile seçime objektif açıklık getirerek hakkındaki sızlanmalara son noktayı koyabilir. Nasıl mı?
HSYK Yasası’nın 4. Maddesi kurulun sadece üye seçeceğinden bahsediyor. Ama bu seçimi nasıl yapacağını söylemiyor. O halde kurul diyebilir ki ben seçimi sınav sistemi veya kur’a ya da bir başka objektif usulle yapmak istiyorum.
Kararını alır, seçimini yapar, üye açığı da kapanır.
Yasal hiçbir engeli var mı? Yok. Yapmıyor diye Bakan mı suçlu?
Değil efendim, hukuk adamı güçlü.
İktidara karşı muhalefet sadece siyasi partiler değil, başkaları da var. O başkalarının görevi, Adalet Bakanı ile müsteşarının kurula katılmasından sürekli şikayetçi olup ortamı germektir.
O bağlamda CHP iktidarda olduğunda yargı bağımsız, AK Parti iktidarda olduğunda yargı bağımlı! Ergenekon olunca hakim taraflı, irtica olunca tarafsız.
Gerçekçi olalım.
Kurul her zaman 7 üyenin 4 üyesi ile istediği kararı alabilir, bu karara bakan ile müsteşarın olumlu oy vermesi şart değil. Öyle iken "yangın büyüyor".
Tabii ki büyür.
Yargının bir ayağı yasal eksikler ise, diğer ayağı ideolojik kadrolaşma dayatmasıdır.
Bir de görevi savsaklamak.
Değil mi ya?
Azalar görevini yapmıyor diye muhtarı mı asacağız?
Gelecek yazımızda aynı konuya devam edelim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi