Demokrasiyi korumak bütün partilerin görevidir

Demokrasiyi korumak bütün partilerin görevidir

Siyasetçi, demokrasi varsa, vardır. Cuntaların, çetelerin, suç örgütlerinin cirit attığı bir ülkede siyaset zincire vurulur. İşlevini yitirir. Siyasetçi, başkalarının yazdığı senaryoda figüran olur.
Darbe dönemleri politikacıların figüranlaştırıldığı, dekor malzemesi düzeyine indirildiği dönemlerdir.
Yaptığı işin hakkını vermek isteyen bir siyasetçi, önce demokrasinin inkıtaya uğramaması için mücadele eder. Hiçbir güç veya kurumun vesayetini kabul etmez. Hareket alanını genişletmek için çaba sarf eder.
Darbelerle mücadele onun için önce siyaset kurumunun görevidir.
Partiler arasında farklı görüşler olabilir. Rekabet hatta kavgalar da olabilir. Ancak demokrasiyi korumak söz konusu olduğunda bütün bu didişmelerin tehir edilmesi, bir kenara itilmesi gerekir. Siyasi alan korunmadan siyaset yapılamaz çünkü.
Türkiye, iki yıldır peş peşe patlayan darbe planlarıyla yatıp kalkıyor.
İktidarı alaşağı etmek, demokrasiyi yok etmek için her türlü zihni çaba gösterilmiş. Şimdi bu darbe planları tek, tek deşifre edilirken, siyasetçinin bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeye hakkı var mı? Bazı partilerin, medya organlarının tavrı, duruşu budur.Yılanın AKP’yi sokmakla yetinmeyeceğini, tüm siyaset alanını hedef aldığını düşünmüyorlar. Yeter ki AKP olmasın, bizde olmayalım tavrı içindeler. Bizde olmayalım lafın gelişidir, AKP olmayınca biz olacağız beklentisi her türlü hukuk dışılığı görmezden gelmelerine vesile oluyor.
CHP tek parti geleneğinden gelen bir parti. Sol’un çok küçük bir istisnası dışında tamamı tekelci, tekçi bir zihniyete sahip. Onun için sağda birçok parti rahatlıkla örgütlenip seçimlere katılabilirken, sol gelenek ikinci bir partinin gelişip serpilmesine izin vermiyor. Çok büyük alayı vala ile başlayan Sarıgül hareketinin son haftalarda kendini rölantiye alması da muhtemelen bu tek parti gelenekçisi çevrelerden gelen telkinlerden kaynaklanıyor. Yani demokrasinin gelişmesi, kurumsallaşması için geleneği buna müsait olmayan CHP den müspet katkılar beklemek mümkün değil.
Ama MHP demokrasinin kökleşmesi, derinleşmesi için önemli roller üstlenebilir.
Darbelerin CHP düşüncesinin bekası için yapıldığı düşünüldüğünde, MHP’nin demokratik sürece katkıda bulunması bir ödev halini alır. MHP tabanı geçmişte CHP şirretliğinin en çok acısını çekmiş, darbesini yemiş tabandır. Derin çevreler, MHP’yi yontup, yedek bir CHP oluşturma hedefine önemli oranda yaklaşmalarına rağmen, taban büyük çoğunlukla Milliyetçi, muhafazakâr kimliğini koruyor. AKP’nin üst üste iki seçim kazanmış olması, toplumsal eğilimlerin rotasının ne yönde olduğu gösteriyor. MHP için CHP siyasetinin peşinden gitmenin vaat ettiği hiçbir şey yoktur. CHP’nin sempati alanı yüzde 25’lik jakoben, halktan kopuk, toplumsal değerlere mesafeli kesimlerden oluşmaktadır. Bu kesimin özgül ağırlığı ne olursa olsun bir partiyi iktidara getirecek çoğunluğu yoktur. Onun için hem sahip olduğu gelenek, hem de azınlık psikolojisi onları rahatlıkla demokrasi dışı arayışlara itmekte, her türlü kirli ittifaka hazır hale getirmektedir. MHP’nin, bu toplum kesimi için, politikalarının basit bir aracı olduğu müddetçe değeri vardır. Aksi takdirde MHP onlar için her zaman Faşist, şövenist, gerici bir partidir. MHP bu gerçeği görmeli siyaset alanını daha demokratik bir çizgiye çekerek, kendini iktidara taşıyacak yolun, darbelerin karşısında durmaktan geçtiğini görmelidir. AK partiye atılan pusulara susmak, MHP’nin geleceğine kurulan tuzaklara susmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi