Ahmet Akgündüz

Ahmet Akgündüz

Batı’da İslam korkusu ve bazı teklifler

Batı’da İslam korkusu ve bazı teklifler

Günlük bazı meselelere değinmek istiyorum. İki çok önemli hakikatı zikretmek istiyorum: Birincisi, tahrip çok kolay ama tamir ise çok zordur. Çünkü kötü ruhlar ve onların aveneleri çok büyük tahribatları çok kolay yapabilirler ve çoğu varlıkların haklarına tecavüz edebilirler ve adi bir hareketle büyük bir zarara sebep olabilirler. Örneğin küçük bir hareket veya küçük bir ihmal bir gemideki bütün çalışmaları ve sarf edilen emekleri zayi edebilir. Yüz insan bir binayı yüz günde inşa ederken bir çocuk veya bir deli bir dakikada mahvedebilir. Bizim yapıcı olmamız gerek, yıkıcı değil. İkincisi, her şeyin iyi yönüne bakmalıyız ve kötü tarafını bir kenara bırakmalıyız. Yoksa dünya gemisi seyahatine devam edemez.
Bu iki gerçeği ifade ettikten sonra ehemmiyetli birkaç hususa değinmek istiyorum: Öncelikle dünyada ve bu devlette siyasi, sosyal ve dini sorunlara çok olumsuz yaklaşımlar sergileniyor. Maalesef, bazı sivrisinekler yani her toplumdan, Müslüman veya gayr-i Müslim aşırı ve radikaller, kutsi şeylere hakaretler, medeniyet savaşı delalları, İslam korkusu (İslamofobi), cehalet, yanlış anlamalar, yanlış iletişim ve önyargılar gibi, maalesef bizim yüzlerimizi bugünlerde ısırıyorlar. Bu sivrisinekleri silah ve tüfeklerle yok edemeyiz. Çok dikkatli olup, sivrisinekleri üreten bataklığı kurutmalıyız. Ben Hollanda Başbakanı Balkenende’ye katılıyorum: Kültürel çeşitlilik içinde bütün fikirlere ve dinlere saygı göstermeli ama ekstremizm ve radikalizme karşı ise mücadele etmeliyiz. Bunun için ise tek bir yol var; o da eğitim, karşılıklı anlayış, ortak değerlere ortak sahip olmak ve farklılıklara ise saygı göstermek.
Bu ortak değerler sadece ve sadece eğitimli insanlar arasında canlı tutulabilir. Bu da acilen eğitim ve doğru bilgilendirmeyi gerektiriyor. İnsanların İslam hakkındaki basit algılamaları entegrasyon alanında yapılmış olan büyük gelişmeleri kitlelerin görebilmesini engelliyor. Kapıları aralamış olan etkinlikler haddinden fazla: Diyalog toplantıları, Müslümanların kendilerini tanıtmak amacı ile yaptıkları etkinlikler (dinler arası toplantılar, sergiler, halka açık günler, üniversitedeki tartışmalar vesaire) ve bazı entelektüellerin ve medya mensuplarının genellemeleri reddi gibi. Kapılar tam olarak açık olmayabilir; ama karşılıklı saygı ile dolu bir geleceğin yolunu açmak mecburiyetindeyiz.
Müslümanların soğuk, pasif ve resmi bir şekilde entegre olmaları yerine yeni bir Avrupa oluşumunda cevval, olumlu katkılar sağlayabilecek yollar aramalıyız. Müslümanların varlığı Avrupa toplumu için bir zenginlik kaynağıdır: Onlar maneviyatın seküler toplumlardaki yeri hakkında düşünmeye katkı sağlar ve kültürel ve dini çoğulculuğun eşit olarak yayılmasını sağlar. Daha geniş alırsak, Müslümanlar toplumu mana, ahlak ve sosyal eşitlik konularında sorgulayan herkesin tabii müttefikleridirler.
Müslümanlar Hz. Muhammed’den (ASM) önce gelen her peygambere saygı gösterir, Hz. Musa ve Hz. İsa da buna dahildir. “İslam’ın kelime manası barış ve teslimiyettir. Tarihi olarak da İslam -Hıristiyanlık ve Yahudilik ile- tek ilaha inanan üç dünya dininden biridir ve Yakın Doğu’da kurulmuştur.
Aslında açıkça ifade etmek zaruridir ki, Avrupa hükümetleri din ve ırk ayrımı yaparak insanlara baskı kuran ve zulmeden bütün etkinlikleri ve beyanları lanetlemelidirler. Hoşgörü, karşılıklı anlayış ve diyalog insan toplumunun temel değerlerindendir ve bizim siyasetimizin temeli olmalıdırlar.
Biz bütün insanları Kur’an-ı Kerim’in evrensel prensibini kabul etmeye davet ediyoruz ki buyuruyor: “108. Onların Allah’tan başka yalvardıkları ilâhlarına sövmeyin ki, onlar da bilgisizce hadlerini aşıp Allah’a sövmesinler.”(Enam). Sonuç olarak, günlük ayrımcılık, şüphecilik ve reddetme realiteleri maalesef hâlâ mevcut ve yok olmamış, çoğu Müslümanlar Avrupa’da zor günler geçiriyor. Beraber yaşamanın yolu mayın tarlası gibi. Bunun sebebi hukuk sistemlerinin ayrımcı olduğundan değil, fakat her tarafa yayılmış olan İslam’ın ve Müslümanların “entegre olabilme kapasitelerinin olmadığı” ve “terör kaynağı” oldukları şeklindeki ön yargılardan dolayı. Bu asla doğru değil. Bizler entegrasyon kapısını açmalıyız. Barış, diyalog ve entegrasyon, eğitime, işbirliğine ve ortak değerlerin birleştirilmesine bağlıdır.
Hz. Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifini iyice düşünelim: Nu’man bin Beşir (RA) rivayet ediyor ki Efendimiz (ASM) buyurmuşlar: “Allah’ın (CC) kanunlarını ihlal etmeyen ve eden insanlar var. Onların misali şuna benzer ki iki grup bir gemiye binerler; bir grup üst güvertededir ve diğer grup ise alttadır. Alttakilerin suya ihtiyaçları olduğunda derler ki, “Niye üsttekileri rahatsız edelim, gemide bir delik açarsak yeterince su elde ederiz”. Şimdi üsttekiler bu delilikten alttakileri men etmezlerse hepsi mahvolacak; fakat onları durdururlarsa hepsi kurtulacak”. Buhari 3. Cilt Sayfa 152 (Darul fikr).
Ben inanıyorum ve İslamiyet de bunu böyle mütalaa ediyor ki, insaniyet bir ailedir. Herkesin aslı birdir, herkes Allah’ın kulu ve Hz. Adem’in ise çocuklarıdır. Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (ASM) Veda Haccı’nda çok net bir üslupla bunu beyan etmişlerdir ve buyurdular ki: “Ey insanlar, sizin Rabbiniz birdir ve sizin babanız da birdir. Siz hepiniz Adem’den geldiniz ve Adem ise topraktan halk edildi. Kimse kimseden üstün değildir, Allah yanında en üstün olanınız takva sahibi olanlardır.”
Ondört asır önce, dünyada görülmemiş olan en büyük evrensel çağrıyı İslam yaptı. Kur’an-ı Kerim Ehl-i Kitaba şöyle sesleniyor (Hıristiyan ve Yahudiler):
De ki: “Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmayalım. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun biz Müslümanlarız”.(Allah’ın emirlerine teslim olanlar).”(3:64)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Akgündüz Arşivi