Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Eşi türbanlı ve de Hocaefendi’nin adamı!..”

“Eşi türbanlı ve de Hocaefendi’nin adamı!..”

İki yıl kadar oluyor...
Tam tarihini de verebilirim:
8 Ekim 2008.

O gün özetle demiştik ki;
“Beşiktaş, Ertuğrul’u kovdu ya... Pişman olmazsa, ben bu işi hiç bilmiyorum demektir!..”

Futbola ilgimiz; kendimizi bilmeye başladığımız andan bu yana koyudur.
Ve üstelik; “aklı” değil de “ideolojiyi” esas almanın pişmanlığa yol açacağını bilmek için futbol bilgini olmaya da ihtiyaç yoktur.
Evet..
Vaziyet âşikârdı....
Bazı medya organlarının sözde futbol bilgini kalemşörleri, Ertuğrul Sağlam’ı sırf “eşinin başörtülü olmasından dolayı” içlerine sindiremediklerini yazmaktan çekinmiyorlardı o günlerde.
Ve hatta “Gülen cemaatinin adamından ne hayır gelir ki”ye varan yaftalamalarla hedef alıyorlardı bu genç teknik adamı.
Bakın, bu adamlardan biri aynen şunu yazmaktan çekinmemişti:
“Açıkça söylüyorum; Ertuğrul’un eşi türbanlı olmasaydı, asla Beşiktaş teknik direktörü olamazdı!.. Ülkeyi yöneten siyasi güç (yani AKP) Sağlam’ı Beşiktaş teknik direktörü yaptı!..”

Saçma sapan bir iddia değil mi?..
Öyle ama güç bunlarda.
Ve böyle olunca da, Beşiktaş’a bugüne kadar gelmiş en yetenekli, başarılı teknik adamlardan birini yemek kolay.
Kovdular delikanlıyı, hem de tablo gayet iyiyken...
Sezon başlayalı henüz altı hafta olmuş...
Altı maçın dördünü alıp ikisinde berabere kalan Sağlam yönetimindeki Beşiktaş, iki yenilgisizden biri...
Taş gibi bir takım;
En büyük rakipleri Fenerbahçe’den, Galatasaray’dan hayli önde...
Hal bu iken, “şut!..”
Sebep;
Laiklik!..
Maalesef; kulüp yönetimlerinde cefakar, vefakar taraftarın, milyonların hissesi yok.
Kulüplerini her şart altında canla başla destekleyen Beşiktaş taraftarı “Ertuğrul Sağlam, Adam Gibi Adam!..” sloganlarıyla tavrını ortaya koysa da...
Yönetim; “laiklik ilkesine bağlılık” zırvasına, kesti bileti.
Laiklikle futbolun ne alakası varsa!..

Şimdi o teknik direktör Bursa gibi bütçesi üç büyüklerinkinin zekâtına denk gelmeyen bir takımı şampiyon yaptı.
Hem de, o üç büyüklerin “ıskartaya” çıkarttığı futbolcularla!..
Taktik deha mı istersin;
Disiplin mi?..
Arkadaşlık mı?..
Motivasyon mu?..
İmaj mı?..
Hepsinden tam not.
Beşiktaş’a gelince...
Ertuğrul Sağlam bu vizyonuyla, Beşiktaş’ı dünya markalığına giden yola çıkartırdı garanti.
Çıkartırdı da...
Bir engeli vardı:
Söylentiye göre, “Gülen sempatizanıydı!..”
Ve daha da fenası (!) eşi başörtülüydü.
Laikçi lisanla, türbanlı!..

Galatasaray’ın Hollandalı teknik direktörü, dev bütçeyle oluşturulmuş; yetmez, devre arası mega takviyelerle semizletilmiş kadroyu güç bela üçüncülükte tutabildi.
Kulüp yönetiminden gelen açıklamaya bak:
“Gündemimizde teknik direktör arayışı yok. Teknik direktörümüzden memnunuz!..”
Hadi bakalım; bir düşünün:
Herif, Türk olsaydı.
Ya da Kürt fark etmez...
Hali nice olurdu?..
Bugünleri de göremezdi asla; Avrupa, kupa ve lig mücadelelerinin her birinde tez zamanda havlu atmış bir “Anadolu” civanını tutarlar mıydı orada?..
Bırakın onu; üçünden ikisinde çatır çatır yoluna devam eden Ertuğrul’u tutmadıktan sonra...

Beşiktaş Denizli ile devam ediyor.
“Başörtülüler İran’a gitsin” zırvasından sonra, İran’ın parasına tav olan adam, şimdi kupasız kapattığı ve dahi ancak dördüncü sırada tamamladığı bir sezonun ardından yine revaçta.
Adamın anlaşmasını üç hafta evvel uzattılar; iç ve içir yeter ki!..

Hep derim ya;
Kavanoz dipli dünya!..

Varsın olsun, zulüm sonsuza dek sürmez.
Altının değerini Hasan sarraf bilmezse, Hüseyin sarraf bilir.
O da bilmezse diğeri.
Yeter ki sen altın ol.
Ertuğrul, bir altın genç.
Bursa’yı seven sevmeyen Anadolu’nun gururu...
Ben, Fenerliyim.
Bizimki, şampiyonluğu kılpayı kaybetti.
İnanın hiç üzülmedim.

Bursa’ya ve teknik direktörüne zor şartlarda ipi önde göğüslemenin gururu...
Laikçi zihniyete de kocaman bir utanç!..
En çetin rakibinin bile alkışını alan bu gencin kıymetini bilmeyenler utansın.
Aklı değil de, ideolojiyi esas alanlar utansın.
Laikçiler utansın!..
ÖNEMLİ DEĞİLMİŞ!..
Genel Yayın Koordinatörümüz Mustafa Karahasanoğlu, Habertürk’ten Balçiçek Pamir’in konuğuydu.
Mustafa Ağabey, Deniz Baykal-Nesrin Baytok hadisesinin vahametine dikkat çekerken, Pamir, işin o tarafının değil de “kamuoyuna yansımış olmasının” önemli olduğunu söylemez mi?..
Bunlar, Müslüm Gündüz’ün evi basıldığında, “Baskının değil de, Gündüz’ün yaptığının önemli olduğunu söylüyorlardı” oysa...
Hep derim ya;
Kavanoz dipli dünya!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi