Ahmet Varol

Ahmet Varol

Sistematik ve Stratejik Mücadele-3

Sistematik ve Stratejik Mücadele-3

İşgalci saldırganların gerçekleştirdiği sorgulamada, basında etkili kardeşlerimizden birine durumdan kendilerinin de memnun olmadıklarını ifade ederek, bunun nasıl düzeltilebileceğini soruyorlar. Onların orada dile getirdiği husus ve kardeşimize yaptıkları bazı öneriler kendilerinin yeniden bir arayış içinde olduklarını gösteriyordu. Kardeşimiz gayet net cevap veriyor ve işgalin reddi dışında bir tercihlerinin olmadığını söylüyor. Bugün bakıyoruz bazen doğrudan siyonist yorumcuların bazen de onların yerli sözcülerinin yorumlarıyla işgalci saldırganlarla Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden rayına oturtulması için yoğun çaba harcanıyor. Bu çabayı sarf edenler arasında dünyevi hesaplar için akidevi ilkeleri bile arka plana atabilen muhafaza-kâr yorumcular da var. Onlar kârlarını, çıkarlarını muhafaza etmek için vahşi siyonist zulmü meşrulaştırma ve onunla ilişkileri normalleştirme çabası harcasa da biz ilkelerimizi muhafaza etmek ve zulme karşı kesin tavır almak zorundayız.
Siyonist işgale ve zulme karşı sistematik mücadelede ihmal edilmemesi gereken bir uygulama boykottur. Bu konu daha önce de tartışılmıştı. Özellikle Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırıda ciddi tartışma konusu olmuş, bazıları bunu basite alarak bir etkisinin olmayacağını ileri sürmüştü. Oysa gerçek hiç de öyle değildir.
Bugün uluslararası siyonizmin dünyadaki lobi güçlerinin arka planında ekonomik güçleri var. Ayrıca boykotta satın alacağımız ürünlere vereceğimiz paranın miktarının azlığını değil katılacak veya katılabilecek kitlelerin büyüklüğünü dikkate almalıyız. Bir kişinin vereceği para 1 lira olsa bile katılacakların sayısı 1 milyonu bulduğunda miktar 1 milyon liraya ulaşıyor. Yani verilen miktarlar değil katılan milyonlar önemlidir. Yeter ki biz bu duyarlılığı milyonlara taşıyabilelim. Onun için sadece red ile yetinmeyip reddedenlerin sayısını artırmak için çalışarak boykotu kitlesel duyarlılık haline getirmeliyiz. Ayrıca uluslararası siyonizme destek veren bir firmanın ekonomik yönden etkisiz hale getirilmesi onun ürünlerinin satışının sıfıra düşürülmesini gerektirmez. Yüzde yirmilik bir düşme bu sonucu sağlar. Çünkü bu kadarlık bir düşme gerçekleşmesi durumunda elde ettiği gelir sadece firmanın kendi çarkını döndürmesini sağlamaya yetecektir.
Listenin çok uzun tutulması hem boykotun takibini zorlaştırıyor hem de bazı gereksiz firma isimlerinin de listeye alınması sonucunu doğurabiliyor. Bu da boykota katılmak isteyenlerde tereddüde yol açıyor. Bu açıdan hem zihinlerin yoğunlaşması, hem takibinin kolaylaşması, hem de tereddütlerin giderilmesi açısından 20 kadar firmayı merkeze yerleştiren, ayrıca işgal devletine desteklerinden dolayı bazı kuruluşları da şüpheliler listesine alan bir boykot programının düzenlenmesi daha isabetli olur. Merkeze yerleştirilen firmaların ürünlerinin kesin bir şekilde alışveriş listemizden çıkarılması, onlarla ekonomik ilişkilerin tamamen kesilmesi diğerleri için de mümkün oldukça alternatif ürünler araştırılması boykot programının uygulanmasını kolaylaştırır.
Herkesin kafasına göre bir liste düzenlemesi de işi karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getiriyor. Ondan dolayı özellikle merkeze yerleştirilecek yirmi firmada ittifak için “Siyonist Şiddete Karşı Ekonomik Mücadele” başlığı altında bir koordinasyon veya istişare çalışması düzenlenmesi faydalı olur.
Boykot programımızın en önemli hedeflerinden biri de siyonist şiddetle işbirliği içindeki medya organları olmalıdır. İnsanlarımız bir yandan bu medya organlarının, onlarda yazı yazan yorumcuların tutumlarına tepki gösterirken diğer yandan paralarıyla, reklamlarıyla veya en azından ilgileriyle onları destekliyor, kamuoyu üzerindeki güçlerini ve etkilerini korumalarına yardımcı oluyorlar. Oysa yapmamız gereken onlarla bağları koparmak, kamuoyundaki güçlerinin zayıflaması için elimizden geleni yapmak, çevremizdeki insanları bu konuda bilinçlendirmek ve medyadaki saltanatlarını yıkmak için kitlesel dayanışmanın yaygınlaşmasını sağlamaktır. Bunun için toplumdaki red ve tepki bilincini yaygınlaştırmak amacıyla herkesin kendini bir gönüllü addetmesine ihtiyaç var.
Okuyucunun katılımına imkân sağlayan Internet medyasının gelişmesinden sonra haber ve makalelerin altına yazılan okuyucu yorumları bayağı önem kazandı. Fakat İslâmî duyarlılık sahibi okuyucularımızın beğendikleri makalelerin altına beğenilerini dile getiren yorumlara daha fazla zaman ayırdıklarını görüyoruz. Bu belki o makalenin yazarına moral ve güç kazandıracaktır ama buna ihtiyaç yok. Siyonist şiddete arka çıkanlara, hakarete varmayan üslup ve ifadelerle cevap vermeye ve tepki göstermeye daha fazla zaman ayırmak gerekir. Editörlerin de çoğu zaman bizim insanlarımıza yönelik çirkin hakaret ve saldırıları “yorum”diye yayınladıklarına şahit oluyoruz. Buna da fırsat verilmemeli. Çünkü hakaret eleştiri ile aynı kategoriye konamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi