Ey arınma ayı! Hoş geldin safâlar getirdin...

Ey arınma ayı! Hoş geldin safâlar getirdin...

Ey oruç, terâvih, fitre, zekât, hayır-hasenât, îtikaf, sadaka, topyekün ibâdet, arınma ve temizlenme ayı olan...
İftarı ayrı bir zevk ve neşe, sahuru ayrı bir zevk ve neşe olan ve dolan mübârek ay!
Hoş geldin safâlar getirdin.
Ey gecesiyle gündüzüyle baştan sona hayır, bereket, feyiz ve nur olan nurlu ay! Nur ay!
Sen gelince kalplerimize nur doğuyor, nur doluyor.
Kalpler nurlanıyor, gönüller nurlanıyor.
Belki açlıktan ve susuzluktan yüzler soluyor ama sîmalar nurlanıyor.
Ve nice kullar baştan sona nur oluyor, nurlanıyor.
Senin geldiğin gece, Peygamberimiz’in doğduğu gece olduğu gibi, âlem bir başka âlem oluyor.
Ey uçsuz bucaksız hayır ve bereket okyanusu!
Senin gelmenle sadece ibâdet ehli olanlar yeni ve taze bir şevke ve heyecana bürünmüyorlar.
Sen gelince günahlarda gözle görülür şekilde bir azalma oluyor, sen durdukça da devam ediyor.
Güneşin kömürü bile aydınlattığı gibi, senin hilâlin doğunca kararmış kalpler bile aydınlanıyor.
Aydınlanıyor da günahkârlar bile günâhlardan uzaklaşıp temizleniyorlar.
Sen bereketini hiç kimseden esirgemeyen böyle aziz, böyle şerefli ve böyle cömert bir aysın...
Evet sen cömertsin, çünkü senin de bizim de bütün kâinatın da Rabbi olan Allahımız cömert...
Senin günlerin geçip, gün-gün ilerledikçe, günahlar da eriyor ve Müslümanlar da mânen sırat üzerinde gün-gün ilerlemiş oluyorlar.
Ey kadir ve kıymetini anlamaktan âciz olduğumuz Kadir Gecesi’ni, içinde barındıran mübârek ay!
İnsanlık, senin sahip olduğun o mübârek gecenin, kadir ve kıymetini nasıl anlayabilir ki?
Çünkü, o gecenin değerini, kadir ve kıymetini, o gecede yapılacak ibâdetlerin kadir ve kıymetini, o gece ibâdet yapacak olan kulların kadir ve kıymetini lâyıkıyla ölçecek, biçecek ve değerlendirecek olan sadece Rabbimizdir.
Ey sultan ay! Sana “On bir ayın sultanı” diyenler ne kadar da güzel söylemişler.
Ülkelerin başında bulunan insanlar o ülkelerin sultanı ise sen de on bir ayın sultanısın...
Sultan da bir ülkede tektir, sen de aylar içinde teksin ve eşsizsin. Ayların şahısın, sultanısın.
Kâinatın Efendisi, “Ümmetim Ramazan’ın kıymetini bilse, bütün senenin Ramazan olmasını arzu ederlerdi” buyuruyor.
Kâinatın sultanı böyle buyurduğuna göre, senin değer kıymetini ne kadar anlamaya da çalışsak tam anlamaktan âciziz, bilemiyoruz. Ama, bilemesek de sana hürmetimiz sonsuzdur.
Senin hilâlinin doğması ve getirdiğin aydınlığın zamanı yaklaştığında, evlerimizde sen aziz müsafirimizi karşılama heyecanı başlıyor.
Hasretin kalbimizdeyken, gölgen ilk önce üzerimize düşüyor, sonra hilâlin doğuyor.
İlk doğduğunda, sana “Hoş geldin” diyor, gecemize de gündüzümüze de seni müsafir ediyoruz...
Bunun sonunda keşke hüzün olmasaydı. Gerçi giderken bizlere sevinçli bir gün, bir bayram bırakıyorsun ama, sen giderken yine de şerefli bir müsafirden ayrıldığımız için hüzünleniyoruz.
Gitme zamanın yaklaştığı zaman, her sene olduğu gibi bu sene de üzüleceğiz. Bu sene de “Elvedâ Yâ Şehr-i Ramazan!” diye seni gözyaşlarıyla uğurlayacağız.
Seni sevinç ve coşkuyla karşıladığımız gibi, uğurlarken de bazı beklenti ve ümitlerimiz olacak.
Âhirette senin şefaatine kavuşma ümidi...
Sendeki oruç ibâdetinin şefaatine kavuşma ümidi...
Sende inmeye başlayan Allah kelamının, Kelâm-ı Kadîm olan Kur’an-ı Kerim’in şefaatine kavuşma ümidi...
Ey rahmet ve gufran ayı!
Ey Kâinatın Efendisinin diliyle, ümmet-i Muhammed’in ayı olduğu bildirilen şerefli ve aziz ay!
Ey bizim ayımız!
Tekrar hoş geldin, safâlar getirdin...
Giderken de güle güle git ama ne olur bizim hakkımızda Rabbimize şikâyet götürme...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi