Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

“İstanbul olarak arkasındayız”

“İstanbul olarak arkasındayız”

Bu ses SP İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan’a ait...
Bir iftar yemeğinde tabaklar kırılıp, okunan Kur’an susturulup, oruçlular hırpalanınca eski dostlar yol ayrımında buluştular.
“Olur mu böyle olur mu...” dedirtecek kadar hüzünlü bir tablo.
Böyle mi olmalıydı?
Yıllar böyle mi noktalanmalıydı?
“Herkes söylediği söze dikkat etmek zorundadır, durumundadır. Üslubunu, söylediği sözlerin nereye gittiğini iyi tartmak zorundadır. Çünkü hayat sadece politikadan ibaret değil. İnsanların geçmiş hukukları, kardeşlikleri, dostlukları var. Bunları da düşünerek herkesin konuşması lazım. Kimin ne kadar gücü olduğuna millet karar verir.”
Sayın Kurtulmuş’un seviyeli ve de Müslümanca duruşunu tebrik ediyorum.
Öyle ya, herkes ne konuşuyorsa bilmeli, bir koltuk uğruna güneşler batırılmamalı...
Bu alemin öteki tarafı da var... Hesap günü var, sorgu sual var...
Önder Sav mühendisliğindeki kayyım olayı patlak verdikten sonra yurdun her köşesinden yükselen seslere bakıyorum. İlk başta Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan:
“İstanbul olarak arkandayız” diyor...
Sade o değil, teşkilat ayakta:
“Numan Kurtulmuş’un arkasındayız...” diyorlar...
Zaten öyle olmasaydı Saadet Partisi’nin oy oranı % 2,5’tan % 6’ya yükselir miydi?
Ve lakin Fatih Erbakan’ın NTV’deki konuşması hepimizi üzdü.
Talihsiz bir konuşma.
Hele de inanmış bir kişi için “Teşkilatlardan, tabandan gelen bir isim değildir” ne demek?
Demek ki her birimiz Fatih kardeşimin gözünde sinek bile değiliz.
Onca yıl oy verdik... Koşuşturduk... Yorulduk... Üzüldük...
Ama taban olamadık.
Bir CHP klasiği efsanesinde parti bir gecede darbelendi...
Hem de nasıl darbelenme!
Yasa gereği kayyımlık görevi üçüncü şahıslara verilmesi gerekirken burada listeye alınmayanlara doğrudan verilince, anlamından “yiyin birbirinizi” çıkıyor...
Sormazlar mı?
Kurtulmuş, madem “ister gitsin ister kalsın” pozisyonunda siyasi momenti sıfır olan birisi idi, neden Genel Başkan yaptınız? Listenize neden koydunuz?.. Partiye neden aldınız?..
Yanıldınız ha!!!
Acaba şimdi de yanılmıyor musunuz?
İsterseniz eskilere dalıp konuyu bir hatıra ile kapatalım.
Sene 1978...
Mehmet Ali Alan, Hoca’nın hukukçuları genel merkeze çağırdığını, benim de gelip gelmeyeceğimi sorunca çekimser davrandım. MSP’nin Genel Merkezine gittiğimi tespit etmeleri halinde ertesi gün soluğu Şemdinli’de alacağımı çok iyi biliyordum...
Buna rağmen sırf korktu demesinler diye kalktım gittim. Cuma günü idi, namaz sonrası Genel Merkezde buluştuk. Büyük bir masanın etrafındayız. Listeye alınmayan ekibin bir kısmı orada...
Hoca beni yanına oturtunca “Ankara’da böyle bir kardeşimizin olduğunu neden söylemediniz” diye de oradakilere sitem etti. Ama benim bir şey gözümden hiç kaçmıyordu.
Masadakilerin kafaları tabaklarında, hiçbirisi bana “Hoş geldin” demiyordu.
Yıllarımı verdiğim parti... Zoruma gitmez mi?
Ama o muhteremlerin adliyelik işi olunca nasıl da arayıp buluyorlardı.
Ne düşündüyseler... Ben de alttan alta onları izliyordum.
Tanımıyorlar desek değil, Ankara il ikinci başkanlığından ayrıldığım daha iki yıl olmadı. Oradakilerin her birisi ile Milli Nizam Partisi’nden beri siyasi hatıralarımız olmuştu.
Çorbamı içmeye çalışıyorum ama ikinci kaşık boğazımda düğümlendi.
Daha fazla bu masada kalamazdım. Kaşığı bıraktığım gibi ayağa kalktım.
Hoca telaşlandı, neden kalktığıma da anlam verememişti.
“Kardeşim yemeğini ye, konuşacaklarımız var” dediyse de, kalmam ne mümkün.
Uğradığım hayal kırıklığı sonucu neredeyse ağlayacaktım... Hoca kibar bir şekilde beni kapıya kadar uğurladı... Dışarıda gözyaşlarımı sildiğimi hatırlıyorum...
Biliyorum, çokları “Aklın yeni mi başına geldi” diye yine mail atacak...
Bazen öyle oluyor, yerin altında duran petrol belki bin yıl, belki daha fazla zaman sonra şartlar gerçekleştiğinde çıkarılıyor. Şimdi de Fatih kardeşi dinleyince bu hatıra aklıma geldi.
İşe yarar mı bilemem...
Hem hatıra... Hem de CHP mahreçli kayyım olayı bir araya gelince anladım; söylemek ağır da gelse gerçek o ki, dava demek kimilerine göre koltuk demekmiş.
Geç oldu ama...
Ne yapacaksın, Türk aklı işte; bazen geç geliyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi