Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Demedi deme İbrahim; Soros’un kızları her yerde!

Demedi deme İbrahim; Soros’un kızları her yerde!

CHP’nin cumartesi günü yapılan 15. Olağanüstü Kurultayı’nda rakipleriyle boğuşarak Parti Meclisi’ne kapağı atmaya çalışanlardan kimileri listeye hiç giremedi. Gürsel Tekin gibi kimileri de listeye girdi, lakin çok az oy alarak mevcut siyasi konumlarını bile hukuki bakımdan zora soktu.

Buna mukabil diğer partilerde de olduğu gibi bütün mahareti “Amerika’da eğitim görmüş” olmaktan öteye geçmeyen, Türkçeyi bozuk konuştukça bilimselliği ve kıymeti arttığı vehmedilen yeni yetme birçok isim, o deve dişi gibi adamların arasından sıyrılıp geçti.

Mesela 26 yaşındaki Doğa Çiğdemoğlu onlardan sadece biri.

Amerika’dan ayağının tozuyla gelip Parti Meclisi’ne giren Doğa Çiğdemoğlu, Soros’un Amerika’daki merkez vakfı Open Society Institute’un lisanslı araştırmacılarından. “America Foundation ve Alman Marshall Fonu’nda görev almış, terör ve güvenlik uzmanı” diye takdim edildi kamuoyuna. Doğa Çiğdemoğlu ayrıca, Türkiye’deki ilk misyoner okullarından Tarsus American Koleji mezunu.

PM üyesi seçilen bir diğer isim ise Prof. Dr. Binnaz Toprak, George Soros’un vakıflar ağının Türkiye şubesi Açık Toplum Enstitüsü için araştırmalar yapan Toprak, 2008 yılında “Türkiye’de Farklı Olmak - Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” araştırmasıyla, ulusalcı çevreler tarafından baş tacı edilmişti. Araştırmada, “dindarların ülke genelinde laiklere ve farklı inanç gruplarına acımasız bir mahalle baskısı uyguladığı” yalanı ispat edilmeye çalışılıyordu.

CHP Parti Meclisi’ne paraşütle giren isimlerden bir diğeri ise bizzat Sol çevrelerce “Soros sendikacısı” ve “AB mandacısı” olarak suçlanan, DİSK adına Avrupa Birliği’nden milyonlarca Avroluk hibeler almayı başarmış olan Perihan Sarı. Türkiye’de yabancıların doğrudan sendika kurmalarının önündeki yasal engellerin kaldırılması için adeta ömrünü vakfetmiş gözüken Perihan hanım TESEV, Açık Toplum Enstitüsü ve ETUC arasında mekik dokuyan son nesil solcu aktivist kızların idolü durumunda. Perihan Sarı, memlekette yabancı sendika örgütlenmesine antiemperyalizm duyarlığı temelinden tepki gösterenlere, “Bunlar korkulacak konular değil. Olayı işçi sınıfının dayanışması şeklinde yorumlamak lazım. Yabancı sermaye nasıl gelip örgütleniyorsa, uluslararası bir işçi federasyonunun Türkiye’de temsilcilik açması da işçi sınıfıyla dayanışma anlamını taşıyor” diyerek cevap veriyordu.

O bildik sol liberal bakış açısının diğer iki isme göre Sarı’da daha operasyonel bir hal aldığı açıkça kendini gösteriyor.

***

Birbirinden muhtemelen haberdar dahi olmayan bu üç ismin kesiştiği ortak noktanın George Soros, AB kurumları ve ABD fonları olması düşündürücüdür.

Sözün burasında biz de çıkıp CHP’de Nazi kamplarında can veren Georges Politzer ayarında adamlar vardı da harcadılar kardeşim, diyecek kadar saf değiliz ve o eşiğin yıllar yıllar önce geçildiğinin ya da o ihtimale bu memlekette bir santim bile yaklaşılamadığının tabi ki farkındayız.

Ancak siyaset alanında sahneyi giderek güldüğü veya ağladığı hiçbir biçimde belli olmayan, duygusuz, mimiksiz, kifayetsiz bay ve bayanların aldığını tespit etmek gerekiyor. Bu tipler için kadrolarında yer aldıkları siyasi partilerin geleneğinin ve politik niteliğinin de bir önemi yok.

Bunları hangi siyasi partiye koysanız, konsol üstündeki ucuz ve uyduruk fabrikasyon biblolar gibi durmayı başarırlar.

Yanlarında eski zamanlardan kalmış gümüş takımları arada sırada parlatılmak suretiyle eski-yeni sarkacında yaşanmışlık emareleri göstererek hayata dair imgeler sunar da zevksizliğin zirve yaptığı bir 14 Şubat sergisinden alınmış ve hemen herkeste olan o lanet biblolar olanca sıkıcılıklarıyla ikindi sonrası güneş görmeyen evlere mahsus kötümserlikle intihar dürtüsünü insanın suratına boca ederler.

Her şeyin ve herkesin birbirine benzediği, bir ceset soğukluğunun hüküm sürdüğü bu siyaset arenasında Georges Politzer aramak elbette boş bir hayal. Ama en azından sahtekarlığı yüzünden okunabilen, capcanlı siyaset erbaplarının da artık ortalıktan çekilmeye başlamaları biraz hüzün verici oluyor. Çünkü bunların yerine gelenler, mekanik bir tufan sonucu hayatın yok olduğu bir zavallı gezegeni istila etmiş ve geriye kalan yaşam unsurlarını köleleştirmiş robocopları andırıyor. Zira sahtekar olmak için bile bir parça duygu kırıntısı ve biraz da zeka pırıltısı gereklidir.

O kasaba kurnazı, şöyle veya böyle bir eşraf kalıntısı havasını üstünde ölünceye dek taşıyan, dil bilmeyen ama erkan bilen; siyaseti ilçe başkanlığı, il genel meclis üyeliği veya kaptığı küçük çaplı belediye ihaleleriyle üçüncü sınıf müteahhitlikten devşirdiği çeviklikle sürdürebilen adamların siyasi serüvenleri son bulmaya başladı.

Yerel, yabanıl ve kendine özgü bir hürriyeti savruk ve delişmen bir üçkâğıtçılıkla temsil eden bu adamlar, taşıdıkları bütün olumsuz özelliklerine rağmen halihazırdaki Türk siyasetinin halk katmanlarının içine nüfuz etmesini sağlıyorlardı. Küçük ve ahlaklı insanlar bu tipleri tanıyor, onlar sayesinde siyaset kurumunun ve aygıtlarının memleketteki düzeyini ölçebiliyor ve ona göre bir kişisel politik konum alabiliyorlardı.

Ne yazık ki artık küçük ve anlaklı insan, tıpkı Google gibi ilk harflerini yazdığınızda aradığınız her ne ise kalıp halinde ortaya koyan paket program tatsızlığında ceset suratlı yeni siyaset biblolarıyla karşı karşıya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi