Serdar Arseven

Serdar Arseven

Şevket Kazan’a öyle, bunlara böyle!..

Şevket Kazan’a öyle, bunlara böyle!..

Hürriyet, boyundan büyük bir işe kalkışmış yine.
Her zamanki gibi, çakmak gerek...
Vakit’i yalanlatmaya çalışmak ha!
Bu ne cüret!
Bilmem gördünüz mü, CHP’li Onur öymen’in, Vakit’i yalanladığına dair bir haber yer aldı, aşırı dinci Hürriyet’te!
Ne yapalım, (Bugüne kadarki yüzlerce örnekte olduğu gibi) yalatmak mecburiyetinde kalacağız!..
Bu Ertuğrul, Ekim’e kadar mı gidecekti ne?
Tarih vermesin, “Süresiz olarak” gitsin, en iyisi. Vakit var oldukça, “yalan haberciliğe” geçit yok zira.
İşte, yine kıvırmak: “Evet, yalan yazdık, ama hele bir sorun bakalım, niye yazdık” manevralarından çare ummak durumunda kalacak.
Mevzu mu?..
Şu: Geçtiğimiz günlerde, ABD’deki bazı medya organlarının haberlerine, (Her zamanki gibi) araştırma ihtiyacı hissetmeksizin atlamıştı, Hürriyet…
Efendim, CHP’nin ağır toplarından Onur öymen ABD medyasına konuşurken, sözde “Türban da faşist gömleği gibi” demiş!..
Sayın öymen bunu der mi?
Diyebilir! Ama ya dememişse?!.
Gazeteci dediğin, iş ahlâkından zerre nasiplenmişse, Onur öymen’i arayıp, “Bu ifadeleri gerçekten kullandınız mı?” sorusunu yöneltmez mi?
Biz de ne hayaller kuruyoruz değil mi?
Hürriyet ve iş ahlâkı el ele verecek, Ve bu türden bir hassasiyet gösterecek!..
Nerdeee...
Hatırlayın, bir başörtülü sağlık çalışanının, “Erkek hastaya bakmam!..” diyerek, bir delikanlının erkeklik organını kaybetmesine yol açtığına dair haber…
Hürriyet’in “özeli”ydi.
Bu kirli haberin üzerine gidip de, yalanı belgeleriyle ortaya koyduğumuzda, “Pardon, yanlış bir haber yapmışız!..
Ne var yani; bu ilk defa olmuyor ki!” pişkinliğini sergileyen de, bu gazetenin “firara hazırlanan” genel yayın yönetmeniydi!..
Buyurmuş ki Muazzez Peygamber: “Dilediğini yap, utanmıyorsan eğer!..”
Bu da öyle bir vaziyet işte.
ABD basınında bir CHP’linin “İslâm’a saldırdığına” dair bir haberi görünce… Biraz da, “CHP’liyse İslâm’a saldırmıştır mutlaka” duygusundan hareketle olacak, tercüme etmişler olduğu gibi!..
Dedik ya, bu memlekette yalancılara göz açtırmayan bir VAKİT gerçeği var.
Bizim Aslan Değirmenci, a ramaz mı Onur öymen’i…
Tam bir mağduriyet tablosu!.. Bandı tekrar tekrar dinledim.. Hürriyet için neler dememiş ki…
E haksız mı adam: ABD’lilerle, Hürriyet’in bu tür işleri “Kaos ve kargaşa çıkartmak için yaptıklarını” söylerken?
Bir CHP önde geleni… Hürriyet’e, “Düzgün gazetecilik yapmalarını” tavsiye ediyor. Ve devamında da: “Tıpkı Vakit gibi” diyor...
Hayır. Onur öymen İslâm’a saldırmamış, başörtüsüne hakaret etmemiş…
Böyle bir alçaklığa imza atmamış.
“Asla” diyor: “Ben böyle bir şey söyler miyim?..”
Dahası… “ABD’lilerin yaptığını anlarım da… Bir Türk gazetesi (Hürriyet!) bunu niçin yapar acaba?” diye de sormadan edemiyor.
Cevabı da kendisinden: “Kaos için kargaşa için!..”
E, ne yapalım. Sayın öymen böyle diyorsa, VAKİT olarak bize düşen, olduğu gibi yansıtmaktır elbette… Onu yaptık.
Fena ses geldi. ABD basınından alıntı yaparken böyle bir ihtiyaç hissetmeyen Hürriyet, anında Onur öymen’i aramış ve Vakit’i yalanlatmaya çalışmış.
“Hürriyet’in haberinde belirtildiği gibi İslâm’a, başörtüsüne saldırdım, hakaretler yağdırdım” mı diyecekti, Sayın öymen?..
Beklentiye bak, Hele avanak!..
Dememiş hâliyle…
Dememiş de…
Hürriyet bu, Asparagası çekmiş yine:
“CHP’li öymen, Hürriyet’i doğrularken, Vakit’i yalanladı!..”
Haberi görünce… “Bu ne iştir” diye sorduk öymen’e…
“Ben Hürriyet’e böyle bir şey demedim” karşılığını vermez mi!..
Ya, bu nasıl iştir arkadaşlar?
Hürriyet, Açığın ortaya çıktı, Sus da unuttur bari!..
Şimdi… Bize düşen ne?
Evveeet!.. öymen’le yaptığımız üç görüşmenin bant kayıtlarını olduğu gibi neşretmek!.. Ne yapalım; kaşındı arkadaşlar!..
Efendim; Haber sayfalarımızda gördüğünüz üzere; öymen’le VAKİT arasındaki görüşmelerin bant kayıtlarını yayınlıyoruz!..
Bakın… Bunları yazıyorum ya, Sırası gelmese, bahsetmek istemezdim…
Hatırlıyorsunuz değil mi, Gönül dostlarımızdan eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, Vakit’in kendisiyle yaptığı bir röportajı neşretmesinin ardından, bir yalanlama göndermişti!..
Hem de… Muhterem Kazan’ın yalanladığı VAKİT’ti… Platformu ise, Buraya kadar marifetlerini sergilediğimiz Hürriyet!..
Neydi mesele.. Hatırlarsınız işte: Muhterem Kazan, Aydın Doğan’ın Refahyol hükümetini ve bilhassa RP’yi yalan haberlerle hedef aldığını dile getiriyordu..
Bildik meseleler: Refah Hükümeti, Aydın Doğan’ın teşviklerine engel oluyor.. Aydın Doğan, bunun üzerine elindeki medya organlarını harekete geçiriyor..
Yalan haberlerin bini bir para…
öyle böyle o hükümet yıkılıyor…
Yıllar sonra, Necmettin Erbakan, Fehim Adak ve Şevket Kazan’la ASKİ tesislerinde bir araya geldiklerinde, Aydın Doğan, Refah Partisini menfaat kapılarını kapatmasından dolayı hedef aldıklarını itiraf ediyor…
Bunlar, tamamıyla Şevket Kazan’ın iddialarıydı…
VAKİT o gün…
Hem bu iddiaları hem de Aydın Doğan’ın cevaplarını yayımlamıştı…
Ve sonrasında… Muhterem Şevket Kazan VAKİT’i yalanlamaz mı...
“Ben Aydın Doğan hakkında böyle ifadeler kullanmadım” demez mi?..
Hem de… Noter tekzibiyle!..
Şimdi ne yaparsın…
Aydın Doğan’la uğraşmak kolay…
Ne olacak ki, her yanı müsait…
Lâkin Şevket Kazan bizim...
Elimizdeki ses kayıtlarını, dosta-düşmana açar mıyız…
Açmadık!..
Hasan Karakaya Ağabeyim; köşesinden “Bu kasetleri ancak Müslümanlara dinletebileceğimizi” ilan etti!..
Sonuçta biz, o bandı (hatta bantları) yayınlamadık…
Hâlâ elimizde, öyle duruyor…
Ve merak eden Müslüman, gelip İstanbul ve Ankara’daki merkezlerimize…
Dinliyor!..
Hayır basmayız…
Şevket Kazan olunca basmayız!..
Lâkin; aşırı dinci Hürriyet ve CHP’li öymen’e gelince…
Kimse kusura bakmasın,
“Sahte tarafsızlık gösterilerine” meyletmeksizin…
çatır çatır basarız!..
Muhterem Kazan’a öyle,
Hürriyet’e ve Sayın öymen’ e böyle!..
İşinize gelirse...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi