Ahmet Varol

Ahmet Varol

Libya, el-Halil ve Mavi Marmara Katliamları

Libya, el-Halil ve Mavi Marmara Katliamları

Ürdün’ün Mühendisler Sendikası eski genel başkanı Leys Şebillat, Cezayir’de düzenlenen İşgal Zindanlarındaki Esirler İçin Uluslararası Arap Buluşması adlı toplantıda çok kısa süren konuşmasında önemli bir noktaya parmak basmıştı. Siyonistlerin işgallerini sürdürebilmek için insanlarımızı esir aldıklarını, onlara karşı duracağımızı fakat bu arada kendi topraklarımıza hükmederken siyonistleşen yönetimlerin esirlerini gözden kaçırdığımızı dile getirdi. Şebillat “benim ülkemde hâkim sistem Filistinli mücahitlere silah temin edenleri müebbet hapisle cezalandırıyor” diyerek işte bu şekilde siyonistlere hizmet edenlerin elinde esir tutulanları görmezden geldiğimiz sürece işgalci siyonistlerin esir ettiklerine yardım elimizi uzatmanın kolay olmayacağını hatırlattı.
Şebillat daha başka cesaretli çıkışlarıyla da dikkat çekti. Eski Ürdün kralı Hüseyin’in siyonist işgalcilerle Akabe Anlaşması’nı imzalaması üzerine yaptığı konuşmada krala hitaben “Sen Haşimi ailesinden değil belki Rabin ailesinden geliyor olabilirsin” demesi üzerine epey bir süre zindana atılmıştı. Sonra Kral Hüseyin, onu zindanda tutmanın kamuoyunda kendi aleyhindeki tepkinin büyümesine yol açtığını görünce cezasının kalan süresini affettiğini açıklayarak gidip zindandan bizzat kendisi çıkarmıştı. Şebillat son olaylar üzerine şimdiki Ürdün kralı Abdullah’a hitabında “eğer gerekli reformları yapmazsan senin de karşılaşacağın bir fırtınadır” dedi.
Son dönemde yaşanan olaylar ve bilhassa Libya halkının 42 yıllık baş belası Muammer el-Kazzafi’nin gerçekleştirdiği vahşi katliamlar Şebillat’ı doğruladı ve aramızdan çıkan siyonistleşmiş diktatörlerle, topraklarımızı işgal eden siyonistler arasında bir fark olmadığını gözler önüne serdi. Bu vahşi diktatörler de kendi totaliter diktalarını koruyabilmek için gözlerini kırpmadan katliamlar gerçekleştirebilmekte ve insanları hava saldırılarıyla imha edebilmektedirler.
25 Şubat, Filistin’in el-Halil şehrindeki Hz. İbrahim Camisi’nde bir sabah namazı esnasında gerçekleştirilen korkunç katliamın yıldönümüdür. Katliamı Barush Goldstein adında bir siyonist doktor, Müslümanlar sabah namazı kılarken gerçekleştirdi. Onun bu katliamı tek başına gerçekleştirmesi mümkün değildi. Caminin etrafını önceden teftiş ettikleri görülen işgalci askerlerin de yardımcı oldukları kesin. Bu kişiler caminin koruma görevlilerini etkisiz hale getirdiler. Müslümanların tam secdeye vardıkları esnada Barush Goldstein adlı vahşi canavar üstlerine otomatik silahlarla mermi yağdırmaya başladı. Onun elindeki silahın mermisi bitince yanındaki arkadaşı şarjörü dolu ikinci silahı verdi. İşte bu taktik olayda şehit edilenlerin sayısının çok olmasına yol açtı.
el-Halil katliamıyla Mavi Marmara katliamını kıyasladığınızda ilginç benzerlikler görürsünüz. Biz sabah namazına durmadan önce bayağı uzakta, adeta bir ışık noktası gibi görünen ve yavaşça bizim gemilerimizi takip eden işgal gemileri namaza durmamız üzerine hızla yaklaşmaya başladılar. Amaçları bizi secdede yakalamaktı. Ama yetişemediler ve tam imamımız selam vermek üzereyken saldırıya geçtiler. Üstelik hiçbir uyarı veya teslim olun çağrısı yapmadan saldırı başlattılar. Bu hareketleri onların iddia ettikleri gibi gemilerimizi kontrol altına alma değil katliam yaparak benzer girişimler planlayacaklara gözdağı verme amacında olduklarını göstermektedir. Şehit edilen kardeşlerimizin çoğunun kafasından veya göğsünden vurulmuş olmaları bunun bir başka delilidir.
el-Halil katliamını bir siyonist doktor gerçekleştirdi. Mavi Marmara katliamında ağır yaralanan ve hâlen komada olan Uğur Süleyman Söylemez kardeşimizin kafasına sıkılan merminin gizlenmesi için siyonist doktorlar onun beyninin bir parçasını aldılar. Bu iki olay siyonist işgalci zihniyetteki doktorların da insana bakış tarzını gözler önüne seriyor.
Ama ne yazık ki Barush Goldstein, Benjamin Netanyahu, Muhammed Hüsni Mübarek ve Muammer el-Kazzafi hepsi aynı kategoriye giriyor. Siyonistler ve siyonistleşenler arasında gerçekte fark yok. Farkları adları. Adları da onlara bir değer ve itibar kazandırmıyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi