Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Serbest saf düzeninde dağılmak

Serbest saf düzeninde dağılmak

“Siyasi konularda bardağın boş tarafını görmemek ahlaki zafiyettir” diye bir söz vardır. Kendini İslami kesimin çakma Deniz Gezmişi ilan eden kimilerinin Mısır, Tunus ve Libya’da olup bitenler karşısında bu sıralar fazlasıyla iyimserlik gösterilerinde bulunmaları, bu söze atıf yapmayı zorunlu kılıyor.
Zira, “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz” sözü, hükmünü bugün de ilan ediyor.
Devrimci bir ideolojinin yön vermediği yahut vazife üstlenmediği toplumsal hareketlerin nasıl sonuçlar ortaya koyduğu malumdur.
Devrim dediğiniz şey laylaylom değildir. 1848, 1871, 1917, 1979 en somut örneklerdir ki, her biri zorun oyunu bozmasıdır ve hiçbirisi ideolojisiz değildir.

Bilenler bilir; siyasi sokak eylemlerinde gerçek öncülerin dışında kendini öncü zanneden öyle kimseler vardır ki; polisin muhtemel müdahalesi olmaması için elinden gelen gayreti gösterir, kokarlığın verdiği telaşla o sayılı dakikalarda her türlü pasifist telkinlerini kitleye kusar. Fakat her şeye rağmen eylemcilerin kararlılığı sonucu müdahale gerçekleştiğinde, aynı kişiler başlangıçtaki korkularını yenerek, bu sefer de akıl mantık dışı taşkınlıklar gösterip, ideolojik bir eyleme yakışır estetikte vakar yerine, kendinden geçmiş bir meczup gibi tuhaf hareketler sergilemeye başlarlar.
Eskiden kartel televizyonları çok yapardı; akşam ana haber bültenlerinde bu kimseler kırmızı daire içine alınıp, “işte eylemcilerin önderleri” şeklinde lanse edilirdi.
Elbette gülüp geçilmesi gereken enstantaneler olarak kalan ve eski kulağı kesiklerin dost sohbetlerinde geçmesi gereken bu tipler, ne yazık ki ellerine kalem verildiğinde, “pasifizm”le “taşkınlık” arasında bir sarkaç gibi gidip gelmeye başlıyorlar. İşte o sarkaç pasifizm köşesine vardığında, kabarmış haklı ve devrimci bir öfke selini, yaydığı adice korkaklık salgısıyla sabun köpüğü gibi söndürüverirken; aynı sarkaç oradan taşkınlık köşesine geçtiğinde ise hangi reddi inkılabi kuvvetler, yahut harici unsurlar tarafından insanların dolmuşa bindirildiği ayan beyan ortada olmasına rağmen, şehevi bir coşkunluk içinde kendini kaybeder. Üstelik oynanan “büyük oyuna” dikkat çekmek isteyen gerçek öncüleri de hayasızca suçlamaya koyulur.

Türkiye’de bu gelişmeleri tahlil etmesi beklenen kişilerin sürekli olarak “İyi olacak güzel olacak”tan öteye geçmeyen temenni yazılarından başka bir şey ortaya koymuyor olmaları, üstelik Sorosçu çıkışlara veya Büyük Ortadoğu Projesi’ne atıf yaparak gelişmeleri buradan okumaya çalışanları komploculukla, hatta devrilen diktatörlerin savunucuğunu yapmakla suçlamaları, içinde bulundukları yetersizliğin kamuoyu önünde açığa çıkmasından başka bir şey değildir.

Hatırlamakta fayda var; Wikileaks belgelerine göre, 30 Temmuz 2009’da Kahire’yi ziyaret eden ABD Hükümetinin Ekonomi ve Siyaset Danışmanı Donald A. Blome, Hüsnü Mübarek'in kontrolündeki iktidar partisi Ulusal Demokrasi Partisi’nin eski bakanlarından Dr. Alaeddin Hilal Desuki ile gizli bir görüşme yapıyor. Mısırlı Desuki, Amerikalı Blome’a hayati önemde bilgiler aktarıyor. Wikileaks kriptosunda Desuki'den “insider” (içeriden bilgi veren kişi) olarak söz ediliyor. Desuki özetle, Mısır’da mevcut durumun “yumuşak evriminden” söz ederek, ordu ve güvenlik birimlerinin bu “yumuşak geçişi" garanti ettiğini, iktidarın gerekirse bir sivile devredilmesinin sağlanacağını söylüyor. Müslüman Kardeşler’in kayda değer bir siyasi gücü olmadığını da savunan Desuki, Mısır'da din ve siyasetin birbirine karıştırılmasının çok tehlikeli olacağını ve buna asla izin verilmeyeceğini de belirtiyor.
Bu görüşmeden bir buçuk yıl sonra Mısır’da “yumuşak geçiş” planı sahneye konuyor.
Bu durumda millete, muhtevasında asla antikapitalist ve antiemperyalist bir vasıf barındırmayan liberal demokrasi beklentisiyle iyimserlik pompalaması mı yapmak gerekir, yoksa Büyük Ortadoğu Projesi’nin öngörülerinin boşa çıkartılması için devrimci bir refleksle “ne yapmalı?” sorusunun behemahal gündeme alınması mı?
Ayrıca bu ülkelerin esasta neye ihtiyaçları olduğu; yani bir liberalizasyon mu, yoksa sosyalizasyon mu istendiğinin de net olarak cevaplandırılması gerekir. Zira verilen cevaplar, cevap vericinin siyasi ve ideolojik çapını ve konumunu belirleyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi