Ergenekon ve basın özgürlüğüne açık bir darbe

Ergenekon ve basın özgürlüğüne açık bir darbe

Türkiye garip bir astmosfere girdi bir anda. Bu gelişmede en büyük payı da bağımsızlığı tartışılan yargı oynadı.

Özel yetkili savcılığın medyaya yönelik operasyonları sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada haklı tepkilere yol açtı.

Avrupa Birliği ve Washington, basın özgürlüğü konusunda kaygılarını açıklarken hükümet topu yargıya attı ve sadece bazı temennilerde bulunmakla yetindi.

Bu yanlış bir tutum oldu.

Dikkatlerin bu kadar Türkiye’ye yöneldiği bir ortamda daha kararlı ve keskin bir tavra ihtiyaç vardı, hala var.

Bu olayın basın özgürlüğü ile ilgili ayağı.

Operasyonun çapı, hedefi ve yürütülüş biçimi Türkiye’de basın özgürlüğünün durumu hakkında haklı soru işaretleri doğmasına yol açtı.

Bununla da kalmadı, baştan beri ‘Bu dava darbecilere karşı yürütülmüyor. Asıl amacı muhalefeti ve basını susturmak’ diyenlerin eline güçlü bir argüman verdi.

Bununla da kalmadı, Ergenekon davasının yürütülüşündeki aksaklıklar nedeniyle var olan kaygıları artırdı, davaya inancı azalttı.

Bir dava sadece savcının iddianamesi ve mahkemenin kararıyla meşruiyet kazanmaz.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı da bir mahkeme kararıyla gerçekleşti.

Hrant Dink’i ölüme götüren süreç de bir mahkeme kararıyla başladı.

Mahkemeler ve iddianameler kutsal metinler değildir, yaptırım gücü kendi başına haklılık sağlamaz.

Son operasyon bu nedenle halkın gözünde meşruiyeti kuşkulu bir operasyondur.

Bu ülkede özel yetkili mahkemelerin acilen gözden geçirilmesi gereğini ortaya koyan bir yeni bir gelişmedir.

Bu kadar farklı görüşten bir insanı bir araya getirme, aynı cephede buluşturma başarısı gösterenleri tebrik etmek gerekir.

Operasyonla ilgili gelişmeler, polis içindeki farklı oluşumların kendilerini açığa çıkarmaya çalışan kişileri yargı eliyle susturma yoluna gittikleri şüphesini arttırmıştır.

İşin garibi, yargının açığa düşmesi sadece Ergenekon soruşturmasıyla ilgili kalmamış, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü soruşturmasına kadar sıçramıştır.

Bu konuda hazırlanan fezlekede NTV programcısı Mirgül Cabas’ın adının yer alması, iddianame veya fezlekelerin nasıl hazırlandığını bir kez daha ortaya koymuştur.

Son gözaltılar, bu fezleke, Mustafa Balbay’ın cezaevinde maruz kaldığı muamele, haklı dava ve soruşturmalara gölge düşürmüştür.

Ergenekon şu an itibariye bazı merkezleri rahatsız eden tüm olayların içine atıldığı bir sepet haline gelmiş durumda.

Böyle bir süreçten çıkacak karar, kimsenin vicdanını tatmin etmez.



Antalya’da içki cezası

Türkiye’deki genel havadan etkilenen kamu görevlileri tuhaf işler yapıyor.

Antalya’da içki içen gençlere yönelik para cezası uygulaması bunun bir örneği.Turizmin bu önemli merkezinde yaz aylarında da turistleri tutuklarlarsa şaşırmamak lazım.

Ekonomi rayında gider, yatırımlar artarken insanların huzurunu kaçırmak isteyenler devreye giriveriyor. Seçim ortamına girdiğimiz bu ortamda, insanların endişelerini artırmak için elinden geleni yapanlar var ne yazık ki.

Ayrıca hükümet karşıtı örgütlere gerek yok sanki.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi