Ahmet Varol

Ahmet Varol

Lübnan olayları üzerine

Lübnan olayları üzerine

Lübnan’da uzun süredir Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışması var. Eski Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasının üzerinden epey zaman geçtiği halde yeni cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda muhalefetle iktidar arasında ittifak sağlanamadığından bu görev hâlâ vekâletle yürütülüyor. Ancak son olaylar bu konudaki ihtilafın doğurduğu olaylar değil. Fuad Sinyora hükümetinin kendisini destekleyen, işbaşına gelmesine katkıda bulunan dış güçlerin dikte ettiği politikayı sürdürmekteki ısrarının sebep olduğu olaylar.
Sinyora’nın işbaşına gelmesini sağlamak için muhtelif politik oyunlara başvuran güçler bunu karşılıksız yapmıyorlardı. Ondan bölgesel alanda Suriye’yle ilişkilerini asgari düzeye çekmesini ve bu ülkeyi Lübnan’dan el etek çekmeye zorlayacak senaryolara malzeme oluşturmasını istemişlerdi. Bunu dış güçlerin desteğinden de yararlanarak eksiksiz yaptı. İçeride ise en önemli talepleri ordu dışındaki tüm silahlı organları dağıtmak ve silahlarına el koymaktı.
1989 Taif Anlaşması’nda Lübnan’daki silahlı grupların dağıtılması ve silahlarının toplanması kararlaştırılmıştı. Bundan sadece Siyonist işgale karşı mücadele eden Hizbullah’ın askeri kanadı ve Filistinli mülteci kampları müstesna tutulmuştu. Lübnan hükümeti mülteci kamplarının içine müdahale etmeyecek, buralardaki eğitim faaliyetlerine engel olmayacaktı. ABD, Sinyora’nın işbaşına getirilmesinden sonra Lübnan’a dikte edilen yeni politikayla bu istisnaların artık kalkmasını, Siyonist devletin Lübnan yönünden rahatlatılmasını istiyordu.
Planın mülteci kamplarıyla ilgili kısmının uygulamaya geçirilmesi için Trablus’taki Nehru’l-Bârid mülteci kampı hakkında uydurulan senaryodan yararlanıldı ve kamp tamamen dağıtıldı. O zaman “el-Kaide’nin Lübnan kanadı” senaryosundan hareketle 35 bin kişinin ikamet ettiği mülteci kampının dağıtılması Hizbullah’ı da hedefe yerleştiren büyük komplonun parçasıydı. Hizbullah’ın da o olaylarda “el-Kaide” merkezli iddiaları bir kenara koyarak Sinyora hükümetinin tutumuna çok daha keskin ve aktif bir şekilde karşı çıkmasını, tavır koymasını bekliyorduk. Karşı çıktı ama yeterli değildi.
Sinyora hükümetinin, mülteci kamplarına karışmama şartını geçersiz sayarak diğer mülteci kamplarına müdahale ve silahları toplama suretiyle planı uygulama işini sürdürmesi beklenirken Hizbullah’a yüklenmeyi öne alması aynı zamanda sert kayaya çarpmasına sebep oldu. Bunda belki dış güçlerin talimatlarının da etkisi olmuştur. çünkü işgalci Siyonist devletin Gazze’ye yönelik geniş çaplı operasyon planını gerçekleştirmekte mütereddit davranmasında kuzeydeki tehdidin devam ediyor olmasının da rolü vardı. Malum olduğu üzere ABD ve işgal devleti daha önce bu konudaki hesaplarını yürütmek amacıyla Suriye’ye birtakım tehditler gönderdi, askerî tatbikatlarla psikolojik savaş oyunlarından yararlanmaya çalıştı ama başarılı olamadılar.
Gelişmeleri tahlil edince Lübnan’daki Sinyora hükümetiyle Filistin’deki Abbas yönetiminin bayağı benzeştiğini görüyorsunuz. En önemli benzer yanları ise kendi özgür iradeleriyle hareket etmek yerine birilerinin temsilciliğini yapmaları, dolayısıyla onların düdüklerini çalmalarıdır. çünkü onlara destek verenler bu şartla destek veriyorlar. Böyle olunca da çözüme ve diyaloğa yanaşmaları zor oluyor.
Abbas’ın Dahlan’ının Lübnan’daki benzerinin de Velid Canbulat olduğunu söyleyebiliriz. Dürzilerin siyasi lideri olan Canbulat normalde kendini solcu ve sosyalist olarak tanıtıyor. Başkanlığını yaptığı siyasi partinin adı da İlerici Sosyalist Parti’dir. Ama bu sıralar ABD’den beslendiği ve destek gördüğü için onun Lübnan’daki çıkarlarının bekçiliğini yapıyor. Canbulat’ın şimdilik Dahlan’ınki gibi silahlı çetesi yok. Fakat ortalığı kızıştırmak, havayı ısıtmak gerektiğinde hemen öne çıkıp siyasi çetecilik yapabiliyor.
Sabra ve Şatilla katliamlarında, kendilerine işgal güçleri tarafından kafa kesme görevi verilen Falanjist milislerin liderliğini yapan ve katliamlardaki suçundan dolayı ömür boyu hapse mahkûm edilen Dr. Semir Ca’ca’ın Sinyora döneminde serbest bırakılması da siparişle gerçekleştirilmiş bir işlemdir. Artık Falanjist Parti’yle ilişkisi tamamen kesilen Ca’ca’ hapisten çıkar çıkmaz kendi özel çetesiyle politik sahnede yerini aldı ve yönlendirme faaliyetlerinin öncü gücü olarak görev yapmaya başladı.
İşgalci Siyonistler Lübnan’da yaşananlara seviniyor. Hatta bir İsrail generali Lübnan olaylarını “altın fırsat” olarak değerlendirdi. Fakat gelişmeler Lübnan üzerine oyun oynayan güçlerin hesaplarının da tutmadığını gösteriyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi