Serdar Demirel

Serdar Demirel

Mahallenin tercihlerini yaşamak!

Mahallenin tercihlerini yaşamak!

İnsanız.. Bir insanın da kendi çevresinden etkilenmesi kadar doğal bir şey olamaz sanırım. Yaşam bir anlamda insanın çevresindekilerle oluşturduğu ilişki yumağını anlatır.
Hayatınızın zengin anlam katmanlarına sahip olması, oluşturduğunuz ilişkilerin kalitesiyle, derinliğiyle direkt alakalıdır. Bu da canlı bir toplumla interaktif bir ilişki kurmayı; karşılıklı etkileşim kanallarını açık tutmayı gerekli kılar. Genel anlamda çevre size katkıda bulunur, sizin ona katkınız ise, teori ve aksiyon gücünüz nisbetindedir.
çevre dayanışması, şüphesiz nice zorlukları kolaylaştırır. özellikle de kriz dönemlerinde bu dayanışma çok önemlidir. Modern hayat mahallenin işlevini tehdit etse de, hâlâ önemini yitirmiş sayılmaz.
Mahallenin tarihten günümüze olumlu fonksiyonundan yola çıkarak herkes kendi mahallesine güzelleme çekebilir, makûldür. Ancak, mahallelerimizin hep müsbet rol üstlendiği galat-ı hissine de kapılmamalıyız. Mesela, mahalle baskısıyla işlenen namus cinayetleri.. Bunun mazur görülebilecek bir tarafı yoktur elbet.
Bu meyanda mahalle kültürü tasavvur dünyamızın şekillenmesinde önemli bir etmendir. Bu kültür geleceğimizle ilgili kararları verirken pozitif rol oynayabileceği gibi, negatif rol de oynayabilir, bunun altını çizmek isterim. Ele aldığım bu konu, aktüalitenin sosyoloji sosu eklenmiş “dindarların, dindar olmayanlar üzerinde kurduğu tahakküm” konusundan daha farklı bir realiteye işaret eder.
Mahalle kültürünün etkisini ve yer yer de baskısını bana düşündüren, samimiyetine, duygularına ve fikirlerine önem verdiğim bir Müslümanın, geleceğini şekillendirecek önemli bir konuda karar verirken, kendisini, mahalle baskısı altında ezilirken görmemdi:
Karşısında iki meşru alternatif bulunmakta. Geleceğe dair beklentilerine cevap verebilecek alternatif, mahallenin olumsuzlaşmasına bile değil, olumsuzlaşma ihtimaline takılıp kalmış durumda. Bir anlamda kendi tercihini değil de, mahallenin tercihini yaşamak zorunda hissetme hâlet-i ruhiyesi...
İster istemez aklıma, “Mahalle bu gücünü nereden alıyor?..” sorusu geldi. Bu da bana, lise yıllarımda okuduğum Ali Şeriati’nin doğa, benlik, tarih ve toplumun insan üzerindeki etkilerini anlattığı “İnsanın Dört Zindanı” kitabını çağrıştırdı. çevrenin nasıl olup da insanın inisiyatifi eline almasına, kendi geleceğini belirleme hürriyetine mâni güçlerden birisi olabileceğini mütefekkir ve sosyolog kimliğiyle izah ediyordu şeriatı. Bir diğer ifade ile, içinde bulunduğumuz toplumun insan iradesini kafesleyen bir dört duvar görevi görebileceğinin trajedisini... Mahalle baskısına karşı dikkatlerim o zaman teyakkuza geçmişti. Mahalle değerlerini topyekûn onaylama yerine seçici davranmayı da İslâm’la öğrendim. Sahih İslâm’ı öğrenmeye ve yaşamaya mahalle kültürünün engel olabileceğini yine o zaman müşahade etmiştim.
Mahalle, kendi değerlerini kolay kolay tartışmaya açmıyor. Mahallelinin yapması gereken ise; ne kadar okursa okusun, ne kadar öğrenirse öğrensin, mahallenin sabit kabul edilen prensiplerini daha güçlü bir belâğatla müdafaadır, o kadar. Bu değerleri ne kadar güçlü argümanlarla savunursanız, o kadar mahallenin kahramanı olup çıkarsınız. Bunun bedeli, “hakikat”i kurban verme de olabilir!..
Mahallenin sahip olduğu ufku aşmak, yazılı olmayan örfle yasaklanmıştır. Bazen o ufku, bütün iyi niyetlerle daha ötelere taşıma gayretleri ihanetle damgalanabilir. “İhanet..” Sözün bittiği yer.. Samimi gönüllerin korkulu rüyası.. İnsan iradesini felç eden tılsımlı etiket..
Bu ihanet dâvadan dönmeyle eşanlamlı bir sözcük değil. Dinin temel prensiplerini gözardı etmekle de alakası yok. Bu ihanet, mahallenin zamanla geliştirdiği indî değerleriyle alakalı. Zaman zaman da önyargılarıyla... İyi bir mahalleli olmak için sizden istenen bunlara biat etmeniz..
Ya hakikat bu değerlerin bir kısmının hilâfına ise? O zaman hakikat peşindeki bireyin özgür iradesi, mahalle baskısı ile hakikate teslim olma arzusu arasında örselenecektir. Mahalleye duyduğunuz sadakat güçlü ise, ruhunuz paradokslar cenderesinde rotasını bulmakta zorlanacaktır.
“Ya çevrem ne der?..” korkusu, geleceğinizi ipotek altına alan bir karabasana dönüşüyorsa, mahallenin değil, İslâm’ın sabit değerleri öncelenmeli, değil midir? Bu soruya ilk elde verilecek cevap “Evet” olacaktır. Ama bunun pratiği, teorisi kadar kolay değildir. Yaşanan örnekler bunun kanıtıdır.
Bu anlattıklarımız, cahiliye psikolojisinin hakikat karşısındaki tipik tepkisi olan; “Biz, atalarımızı ve toplumumuzu böyle bulduk”la eşdeğer değildir, ama, tamamen ondan kopuk da sayılmaz.
İnsanın Rabbi'ne karşı sorumluluğu, özgür iradesini, kimsenin ipoteğine vermeden meşru ölçüler ve yüce hedefler doğrultusunda nasıl kullandığıyla ilintilidir. Mahalleyi kırmadan ama hakikatten de vazgeçmeden vasatı bulmak önemlidir. Tercih durumu kaçınılmaz ise eğer; Hak, uyulmaya en lâyık olandır!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi