Ersoy Dede

Ersoy Dede

Saldırgan tekbir getirdi mi?

Saldırgan tekbir getirdi mi?

Bedri Baykam’ın bıçaklandığını duyduğumda birkaç saniye içinde aklımdan neler gelip geçtiğini bilemezsiniz.

Santoro cinayeti geldi aklıma, Hrant’ın öldürülmesi, Danıştay Baskını, Zirve Yayınevi Katliamı geldi de geldi.. Dahası tüm bu hadiseler sonrası yapılan değerlendirmeler geldi. Mesela önceki gün o saldırının ardından, o toplantıda bulunanlardan birinin çıkıp; “bıçağı sallarken tekbir getirdi” demesini çok bekledim. Demediler mi? Tansel Çölaşan Danıştay binasının önünde kameralara; “saldırgan tekbir getirerek kurşun yağdırdı” diyerek apaçık yalan söylemedi mi? Kapısını çalıp soran oldu mu; “efendim siz neden o gün öyle bir yalan söyleme ihtiyacı duydunuz?” diyen oldu mu Tansel Çölaşan’a?.. Ucube’nin heykeltıraşı Mehmet Aksoy diyor ki; “saldırgan ‘sevgilime laf attı ondan bıçakladım’ dese bile inanmam. Bence bu çok kasıtlı bir olay. Böyle bir yerin ve günün seçilmesi çok manidar. Ama çok insanı bıçaklamaları gerekecek”.. Olayın kendisinden çok, getirip getirip bir yerlere dayama ihtiyacına cevap veriyor olması galiba önemseniyor. Zira, Bedri Baykam, siyasi nedenlerle bıçaklanacak kadar ciddiye alınacak bir figür değil. Susturulması gereken, fikirleri nedeniyle öldürülecek, gözdağı verilecek falan biri değil. Dolayısıyla, ilk andan itibaren o kadar emindim ki işin içinde başka bir iş olduğuna. Ancak yine de fırsat bu fırsat Bedri’nin böğrüne batan bıçağın hesabını da hükümetten soracaklarını biliyordum. Dikkatli bakın bakalım Bedri’yi bıçaklayan adamın cebinden Akit gazetesi de çıkmış mı?

İNSANLIĞIN ÖLDÜĞÜ AN

Bedri Baykam bıçaklanmış, bağıra bağıra ortalarda dolaştığı anı kameralar çekmiş.. Arabaların sürücülerine bağırıp kendisini neden götürmediklerini haykırıyor. Ama öyle bir hali var ki, bir yaralıdan çok akli melekelerini yitirmiş birini andırıyor. Dolayısıyla etrafındaki araçların sürücüleri, onun yaralandığının bile farkında değil. Araçlarının camlarından gördükleri manzara, bağıra bağıra ortalarda dolaşan bir ressam.. Ne kan var, ne yerde yaşam savaşı veren biri. Sokağın ortasında bağırıp duran bir adam var. Yanına yaklaşanları itiyor, arabaların kapılarına falan saldırıyor. Kim alır ki bu şartlarda bu kişiyi arabasına? Yaralı bir adamı yolda bırakmak töremize aykırıdır. İki elimiz kanda olsa, düşmanımız bile olsa hastaneye yetiştiririz. Sanırım o çevredeki herkes de bunun bilincindeydi. Hiç kimsenin bilerek Bedri Baykam’ı aracına almamazlık yaptığına inanmıyorum. Kesinlikle anlamamışlardır yaralandığını. Savaşta bile düşmanının yaralarını sarmış bir milletin torunlarıyız biz. Yaralı bir adamı yolda bırakmayız. BEDRİ BAYKAM gibi!!! Evet.. “İnsanlığın öldüğü an” başlığıyla verildi ya Baykam’ın araba aradığı dakikalar. Tam o dakikalarda aynı yerde başka bir insanlık öldü aslında da kimse farkına varmadı. Bedri Baykam’ı bıçaklayan saldırgan, ünlü sanatçının yanında bulunan Tuba Kurtulmuş’u da bıçakladı. Dahası, öyle anlaşılıyor ki, önce Kurtulmuş’a sapladı bıçağı, ardından Baykam’a.. Kurtulmuş aldığı bıçak darbesiyle olduğu yere yığıldı. Baykam ise yürüyebilecek durumdaydı. Genç kadını kanlar içinde yerde bıraktı ve canının derdine düştü Bedri Baykam. O bağırış çağırışlarıyla yeri göğü inletirken, az evvel yanında bıçaklanan kadın sessizce yerde yatmış birinin kendisine yardım etmesini bekliyordu. Fakat Bedri Baykam, bulduğu ilk taksiye binip oradan uzaklaşmayı tercih etti. Genç kadın, yerde kanlar içinde kalmıştı. İnsanlık öldüyse eğer, bizzat Baykam öldürdü insanlığı. Baykam’a da Kurtulmuş’a da binlerce kez geçmiş olsun.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi