Demirel iyi film çevirmiş

Demirel iyi film çevirmiş

SABAH’tan Mahmut Övür yazdı, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in CHP’de seçilecek konumda 14 adayı varmış. Merkez Sağ’ın uzun yıllar tartışmasız ismi olan Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı sürecinde devletçi bir role bürünmüş ve darbeyi önleme adına demokrasiyi boğma sürecine liderlik etmişti.

Aslında Demirel’in bu rolünü Wikileaks belgelerindeki Derin Devlet analizi ile birlikte okumak gerekir.

Amerikalı yetkililer, Türkiye gözlemleri sonucu Derin Devlet’in bir analizini yapmış ve bu kurumun başında Cumhurbaşkanı’nın olduğunu belirtmişti.

Demirel, Çankaya’ya çıktıktan kısa bir süre sonra halkla ilişkisini koparmış ve Derin Devlet’in kendisine verdiği rolü büyük bir mutlulukla kabul etmişti.

O dönemde çevirdiği filmler demokrasi tarihine geçecek niteliktedir aslında.

DYP’li milletvekillerinin istifa sürecinde Oscar alacak bir yönetmen kimliğinde görürüz Demirel’den.

Emekli olduktan sonra da bu işlevini sürdürmüştür Demirel çünkü Derin Devlet’ten emekli olunmaz.

Bu bilgiler ışığında bakınca, Demirel’in CHP listelerinde bu kadar önemli bir rol oynamasını sadece bir şeyle açıklayabiliriz; Deniz Baykal’ın gidip Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişindeki filmdeki müthiş yönetmenliği.

Hiçbir parti lideri ya da kendisine parti lideri diyen birinin emekli bir siyasetçiye bu kadar teslim olması başka türlü açıklanamaz.

İlk günden beri söylüyorum, Baykal’ın devrilip Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğine getirilmesi bir operasyondur.

Operasyonu hayata geçirenler aday listelerinin belirlenmesinde de kaçınılmaz biçimde söz sahibi olmuştur.

Demirel’in listelere girmesinde etkili olduğu, kefil olduğu adayların kimliğine baktığımızda bu ilişkiyi gerçek yüzüyle görebiliriz.

İşin acı yanı, Demirel’in Deniz Gezmiş’lerin idamındaki rolünü yıllarca kınayan insanların bugün Derin Devlet için oynadığı role alkış tutuyor olması.

O zaman da aynı yönetmendi, bugün de aynı.

Sadece alkışlayanları değişti.



Siyanür ve medya

Kütahya’da kıyamet kopuyor.

Siyanür toplama alanının yıkılıp koca bir bölgenin korkunç bir tehditle karşı karşıya kalacağı iddiası var.

Çevre Bakanlığı iddiayı yalanlıyor ama çevreciler felaket senaryoları çiziyor.

Daha önemlisi yazılı medyanın tavrı.

Madencilik yapanlar, siyanürle gümüş çıkaranlar Kütahya’ya bihaber.

Şimdi Avrupa Birliği’nin basın özgürlüğü ile ilgilenen kesimlerinin bu olaya bir el atması gerekir.

Medya üzerinden para kazanma hırsının haber verme iddiasının önüne geçtiği bir ülkede basın özgürlüğü tartışması olur mu?

Gazeteleri patronlar değil de gerçekten gazeteciler yapmadıkça bu tablo böyle devam edecek.



Aleviler ve siyaset

Alevilik bir inanç biçimidir ve bu inancı seçen insanlar bu topraklarda tarih boyunca haksızlığa uğramıştır.

12 Eylül öncesi yaşanan Kahramanmaraş ve Çorum katliamları bu yaşananların en somut örneğidir.

Aleviliğin tanımı konusunda ise her kafadan farklı bir ses çıkmaktadır ama bu da önemli değildir.

Önemli olan kendisine Alevi diyenlerin inançlarını yaşama biçimidir. İnançları tartışmak siyaseti tehlikeli boyuta ulaştırabilir. Mısır ve Bahreyn’de yaşananlar bunun ürkütücü bir örneğidir. Tarihten ders almayan toplumlar ağır bedel öder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi