Serdar Demirel

Serdar Demirel

Vaktin bereketine uyanmak

Vaktin bereketine uyanmak

Herkesin diline pelesenk ettiği “küreselleşme” sürecini siz nasıl tanımlarsınız?

Farklı bilimsel disiplinlerde kafa yoran birçok bilginin birbirine yakın çeşitli tanımlamalar yaptığı malûmdur. Ama benim tercihim bu çağda yaşamamış birinin, Efendimiz (sas)’in mûcizevî tarifidir. Çünkü O (sas), kıyametin bazı küçük alâmetlerini sıraladığı bir hadislerinde küreselleşmeyi ruhundan yakalayarak: “Tetekârabu’l esvâk”, “Pazarların birbirine yakınlaştığı, iç içe geçtiği dönem” (Müsnedi Ahmed, 2/519. hn. 10735) diye tanımlamıştır.

Küreselleşmenin en başat özelliği ekonomik yapısıdır. Dünya borsaları uzak mesafelerine rağmen tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar iç içe geçmiş durumdadır. Aşkın değerlerden âzade Batı’nın ekonomik aklının, tüm insanların hayat tarzını belirlediği bir dönem bu. Geniş tahlillere muhtaç bu hususu şimdilik geçelim.

İçinde bulunduğumuz zaman dilimini tanımlayan bir başka hadis de; zamanın kısalacağını, büzüşüp daralacağını haber vermektedir..

Peygamber Efendimiz (sas) kıyametin küçük alâmetlerini bildirdiği bir diğer sözlerinde ise şöyle demiştir: “Zaman daralıp büzüşmedikçe kıyamet kopmaz” (Buhâri: 6/2590, hn. 6652; Müslim: 4/2057, hn. 2672).

Bir rivayette de: “Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur.” (Tirmizi: 4/567, hn. 2332; Müsnedi Ahmed: 2/537, hn. 10956). Yani zaman bereketini önemli ölçüde yitirir.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminin bazı özelliklerini anlatan bu vb. hadisler aslında duruma lâkayd kalmamamız gerektiğini, tedbirler alıp mü’mince hayata sahip çıkmamızı hatırlatmak üzere söylenmiştir. Seküler ekonomik akla teslim olmamayı, vaktin kıymetini bilmeyi bu alanlarda yaşanacak krizlere dikkat çekerek uyarmaktadır bizleri.

Ramazan Ayı, böylesi bir krizler döneminde, varoloşun amacını hatırlatan muhtevasıyla, rahmeti ve bereketi sunan cömert iklimiyle hayatımıza hamdolsun ki tekrar doğdu. Buna ne kadar muhtaç olduğumuzun farkında mıyız acaba?

Efendimiz (sas); “Ramazan geldiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapatılır, şeytanlar bağlanır” (Müslim: 2/758, hn. 1079), bir diğer rivâyette de; “Rahmet kapıları açılır” (Müslim: 2/758, hn. 1079) diye mü’minlere müjdeler vermektedir.

Velhâsıl şeytanlar bağlandığı için günah ve hatalarımızla yüzleşmenin ve tövbe ederek arınmanın daha kolay olduğu bir başka öze dönüş imkânı arifesindeyiz. Takvayı işaretleyen bu kutlu iklimin kadrini bilmeyen hüsrandadır...

Allah Teâla; “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı...” (Bakara: 2/183) buyurarak dikkatlerimizi her daim bu aya çekmekte ise eğer, önemine binâendir.

Onbir ayın sultanı Ramazan oruç ibâdetinin hemen yanısıra hakikat’e bîgâne çağa Kur’an’la tanışmayı da teklif ederek gelir.

Müslüman bünyede bile dünyevîleşmenin arttığı maneviyatın azaldığı bir demde Ramazan’ın gönüllere şifâ bu mübârek iklimini lâyıkıyla solumaya hazır mıyız..

Not: Sevgili okurlarımın Ramazın Ayını tebrik ediyor, tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını Yüce Mevla’dan temenni ediyorum..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi