Patır patır asker ölürken devlet sessiz oturamaz

Patır patır asker ölürken devlet sessiz oturamaz

Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik hava harekatı Kürt siyasi çevrelerinde rahatsızlık yarattı. Aslında şu anda siyaseten en zor durumda olan, Kürt sorununa denklem dışında kalan BDP’liler...

Ne şiddeti durdurabiliyorlar, ne gençlerin ölümünü engelleyebiliyorlar, ne inandırıcı bir çözüm modeliyle ortaya çıkabililiyorlar.

Şiddeti şiddet kullanarak etkisiz hale getirebilirsiniz.

Kürt meselesini terörden ayırarak daha demokratik bir zemine taşımanız gerekir. Bunun için demokratik reform kadar diyalog da gerekli. Muhatabınızın taleplerini tam olarak bilmez, doğru anlamazsanız, şiddete yol açan ve besleyen nedenleri ortadan kaldıracak adımları atamazsınız.

Şiddet boyutuna gelince...

Her gün genç askerlerin ölüm haberlerinin geldiği bir ortamda devletten hiçbir şey yapmadan oturmasını bekleyemezsiniz.

Bu devlet kavramına aykırı bir talep olur.

Çünkü devlet, örgütlü toplumda şiddet tekelini elinde tutan tek güç olmak zorundadır.

Bu özelliğini yitirdiğinde devlet olma vasfı ortadan kalkar, yeni bir düzene geçilir.

Libya’da bugün tanık olduğumuz gelişme tam da budur.

Mevcut devlet düzenini silahla yıkmaya çalıştığınızda, bu amaçla devlet adına silah taşıyan güvenlik güçlerini öldürmeye başladığınızda, devlet kendini korumak için harekete geçer. Eğer meşruiyetini yitirmişse silahlı güç pek işe yaramaz, tıpkı Libya’da olduğu gibi...

Ancak Türkiye’de böyle bir tablonun olduğunu iddia etmek mümkün değil.

Demokratik düzenin mükemmel işlemediği, sorunları, eksikleri olduğu doğru.

Ama bunları silah yöntemiyle çözmenin demode olduğu, Türkiye’nin gelmiş olduğu noktayla uyumlu olmadığı da doğru.

O yüzden doğru olan demokratik açılım talebinde bulunulurken silahlar bırakılmasa bile susturulmasıydı.

Bu yapılmadı...

O yüzden yeniden bir şiddet sarmalı içine düştük. Bu tablonun ne Kürtlere, ne PKK’ya, ne de Abdullah Öcalan’a yaramayacağı açık.

Sıra Esad’da

“DGM’yi ezdik, sıra TİSK’te’’ diye bir slogan vardı 70’li yıllarda...

NATO da ‘’Kaddafi’yi devirdik sıra Esad’da’’ diyordur herhalde.

Başkentin düşmesiyle Kaddafi rejimi yıkılmış oldu.

Uzun zamandır Libya’da angaje olan NATO güçleri serbest kaldı.

Özellikle hava gücü artık Esad’ın halka karşı kullandığı zırhlı birliklerin imhasına yönelebilir.

Dünyadaki değişim yönünü doğru okuyamayan Esad kendi halkını öldürmeye devam ederse, akibetinin Kaddafi gibi olması kaçınılmaz hale gelecek.

Ortadoğu ve petrol zengini Arap ülkelerinin tüketim toplumuna dönüşmesi şart.

Dünyanın içinde bulunduğu kriz yeni pazarlar yaratılmasını zorunlu kılıyor.

Suriye de bu değişime ayak uydurmak zorunda.

Kanlı mı olacak, kansız mı kararını Esad ve yakın çevresi verecek.


Bir kitapçının ölümü

İki günlüğüne geldiğim New York’ta iflas kararını açıklayan ve tasfiye sürecine giren Borders’ı son kez ziyaret ettim.

1971 yılında, o zaman üniversite öğrencisi olan Tom ve Louis Borders kardeşlerin Michigan’da kurdukları kitapçı zincirinin ana fikri, mağazaların bulundukları mahallenin ihtiyacına cevap verecek şekilde yapılandırılması, kitapların buna göre seçilmesiydi.

1992 yılında Kmart’a satılan Borders, Barnes and Noble başta olmak üzere rakipleriyle ve hızla artan online kitap satışıyla rekabet edemedi.

Sadece Amerika’da 508 mağazası olan Borders büyürken girdiği mahalledeki kitapçıları yok etmişti.

Dönem değişti ve Amazon, Apple gibi rakipler ortaya çıktı ve devri kapanan Borders tasfiye oldu.

Tasfiye nedeniyle yüzde 40-50’li indirimlerle satış yapan kitapevi adeta yağmalanmıştı.

Bir kitapçıyı bu halde görmek hüzün vericiydi açıkçası...

İnsansız veya çok az sayıda insanla işleyen elektronik alış veriş yaygınlaştıkça karlar artacak ama bu malları alacak insan bulunacak mı emin değilim doğrusu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi