Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Bu millet sizden utanç duyuyor!

Bu millet sizden utanç duyuyor!

Evet, varlığınızdan utanç duyuyoruz! Koşaner’in ifadesiyle, “Orduyu, yasal zeminden çıkartıp” yasadışı zeminlere çektiğiniz için! İtibarını zedelediğiniz, şerefini iki paralık ettiğiniz için!

“Her yere kontrolsüz mayın döşemek suretiyle” onca masum sivilin ve askerin sakat kalmasına ve hayatını kaybetmesine neden olduğunuz için! Şimdi artık başınızı önünüze eğerek Paşa Paşa cezaevine girme, pişman olma vaktidir. Bedel ödeme vaktidir!
Askerleri şehit olurken, vicdanı “golf oynamayı” kabul eden zihniyetlerin, mevziden kaçan askerlere sitem etmeye ne hakları var? Askerlerini mevzide tutamayan başın, ordunun gövdesi üzerinde ne işi var?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beceriksizliğinden söz edenler için söylüyorum! Ordunun beceriksizliği, komuta edenlerin beceriksizliği değil de nedir?
Eğer “Hantepe’de tam bir kepazelik yaşandı” ise bu komutanlar, neden sorumluların canlarına okumadılar? Kimden korktular, neden kaçındılar?
“Ordu işine baksın” diyenler, iktidarlar üzerinde iktidar sağlamaya çalışmak, 28 Şubat’larla ordu içerisinde “Allah” diyeni “Yallah” diye dışarı postalamak yerine neden kendi “ordu işlerine” bakmadılar?
Madem “Kum torbalarını üst üste yığarak siper mi yapılır” diyecek kadar bu sefil durumdan birebir haberdardılar, neden buna engel olmadılar? Bir şeyler yapmadılar? PKK birliklerine rağmen acemi askerleri o kum torbaların gerisinde, bir başlarına bıraktılar?
Emre Uslu’nun sözünü ettiği, Hakkari dağlarındaki PKK birliklerinin varlığı madem biliniyordu, neden daha önce dağıtmadılar?
Onca erin harcanması mı gerekiyordu? Askeri vesayetin elinin zayıflaması mı gerekiyordu bombaları “şehitlerin” isimlerini yazarak dağlara yağdırmak için? Yoksa üst düzey ordu mensuplarının istifa etmeleri mi bekleniyordu, ordunun yerini ve önemini halka hatırlatmak için?
Ben Kandil harekâtının üst düzey ordu mensuplarının istifasının bir sonucu olduğuna inananlardanım! Bombaların üzerlerine şehit isimleri yazmak da neyin nesi? Madem bu kadar takipçiydiniz, PKK kurşunu beyninde dolaştıkça çıldırtan ağrılarla yaşamak zorunda kalan polis memuru Adnan Almaz için neden kımıldamadınız? Adamı tazminatını almak için mahkemelerde hakkını aramak zorunda bıraktınız!
Şu malum ordu mensupları için söylüyorum! Ergenekon davası sanıkları için, makamlarından cayanlar için!
OHAL sürecinde daha çok maaş alıp, DAHA AZ HARCADINIZ ama! Memleketten valizlerinizle gelip, kamyon kamyon eşyalarla, dolu banka hesaplarıyla ayrıldınız!
Madem “Orduda emir komuta birliği yok”tu! Neden sınır ötesi harekâtlarla tüyü bitmemiş yetimlerin haklarıyla boş dağları taşları bombaladınız! “Mış” gibi yaparak göz boyamaya kalkıştınız?
“Emir komuta birliği olmayan” bir orduyla, boş dağlarda bu milletin parasını çatır çatır harcarken, nasıl vicdanınız sızlamadı? Bunu mu öğrettiler askeri liselerde okurken? Yoksa irtica ile mücadele mi kör etti şahinlerin gözlerini?
KILIÇDAROĞLU
Kılıçdaroğlu, kaset paraşütüyle Baykal’ın koltuğuna indirilmiş biri... Şimdilerde “kaset” skandalının savunucusu olmaya girişmiş! Yüzü kızarmamış, şehit annelerinden utanmamış, halktan sıkılmamış! Kısacası kılıcını kendi karnına saplamış! Ne diyelim?
KEPAZELİK!
Şimdi anlıyorsunuz değil mi Güneydoğu’da devlete ve millete neler yaptıklarını? Kendi askerine bile merhameti olmayan bir kısım ordu mensuplarının, canı istediklerinde “yasal zeminden nasıl çıktıklarını!”
Faili meçhulleri, sivil ölümlerini, askeri istibdadı!
Ordudaki başıbozukluğun ne boyutta olduğunu şimdi anlıyorsunuz değil mi?
Ordunun nasıl da “baş”tan kokuştuğunu!
Koşaner’in değimiyle “kepazelik”lerini!
Anne kucağından henüz ayrılmış evlatların, feleğin çemberinden geçmiş, eğitim kamplarında “ölüm makinesi” haline gelmiş militanların karşısına nasıl da “yem” diye terk edildiklerini. Akvaryumda yetişmiş balıkları, vahşi doğaya acımasızca bırakıp, telef oluşlarını seyreder gibi...
MASALPARK’IN ORTASINA HİLTON, REZİDANS, ALIŞVERİŞ MERKEZİ!
Gaziantep’te bir arsa sahibi, çok değerli arsasını, yeşil alan yapılması koşuluyla CHP’li belediyeye bağışlıyor! Gaziantep’in kökünü kurutan Celal Doğan da, iddiaya göre bunu son derece astronomik bir rakam karşılığında Gaziantep’in akciğerlerinden kopartarak bir uyanık iş adamına satıyor!
Sayın Başbakan’dan ve bir dönem aynı gazetede çalıştığım, çok değerli meslektaşım, Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar’dan, Gaziantep’in akciğerlerine kaçak yoldan saplanmaya çalışılan bu “ucubeyi” sökmelerini rica ediyorum. Değerli Gaziantepli okurlarımız ve vatandaşlarımız için bu olayın takipçisi olacağım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi