Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Nişangâhında Tel Aviv’in ışıklarını görmek isteyenlerden misiniz?

Nişangâhında Tel Aviv’in ışıklarını görmek isteyenlerden misiniz?

Gazeteci Mustafa Balbay, Silivri cezaevinden Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta, “Hiç düşündünüz mü; art arda devrilen liderler son seçimlerden yüzde kaç oy almışlardı?” diye sormuş.

Yani “bakma öyle arkandaki yüksek halk desteğine, Kemalistlerce ikna edilecek Soros çarklarının ve ABD askeri gücünün bizden yana çalışmaya başlaması durumunda bütün dünya Silivri’de devir teslim töreni izleyecek” demeye getiriyor.

İşte Türkiye’de “mevcut hükümete karşı askeri darbe dahil en çetin muhalefeti sergilediği için hapiste tutulduğu” varsayılanlardan kimilerinin özeti budur.

Bir taraftan Türkiye’deki Ergenekon operasyonlarının Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olarak tasarlandığını öne sürüp, Türk Ordusunun ve Türklük müktesebatının bu çerçevede tasfiye edildiği tespiti üzerinden meşruiyet arayışına girişeceksin, diğer taraftan BOP’un Ortadoğu ülkelerindeki halk hareketlerini manipüle ederek ve askeri güç kullanarak yaptığı iktidar değişikliklerinden medet umacaksın.

Nedense Türkiye’de bunun adı akılcı ve sürdürülebilir siyaset etme usulü olarak her devirde kabul görüyor. Muhalefet makamında olanlar yeniden kullanılacak mendil durumuna gelebilmek için muhataplarına göz kırparken, kullanılmakta olanlar ise “ben ondan daha elverişliyim” diyerek biraz daha tedavülde kalabilmenin yollarını arıyor.

Yine mesela Türkiye’nin İsrail’e karşı aldığı 5 maddelik yaptırım kararının ilan edildiği gün NATO’nun füze kalkanlarına razı olunduğu bilgisini irdelemek yerine, malum “muhalefet” odakları harıl harıl “Araplar bizi arkadan vurmuştu, Filistin Kıbrıs mı ki öne atılıyoruz, İsrail diplomasideki geleneksel dostumuz…” gibi ezberleri edip durdular.

Çünkü onlar biliyorlar ki kendilerine bu ezberleri ettirenler Türkiye içlerinde olmazları oldururlar.

Suriye’deki olaylar dolayısıyla hükümetin Esat rejimine karşı tavrını kaşıyarak Türkiye’nin bu ülkeye askeri müdahalede bulunması yönünde telkin ve temenniler bildiren, gazetelerinde askeri harekat planları yayınlayan, hükümet yetkililerine “Suriye için tampon bölgeyi ne zaman oluşturuyorsunuz?” soruları sordurtanlar, rüzgarın İsrail’e dönmesi üzerine Siyonist lobinin saflarına geçip “Yurtta sulh cihanda sulh” sloganı atıp, barış korosu kurdular.

Adı ulusalcıya çıkmış birçok eski tüfek merkez medya yazarı ile onları can düşmanları gören açılımcı-saçılımcı liberal zevatın önde gelen isimleri İsrail’le sıcak temas doğuracak her adımın “maceracılık” olduğunu ileri sürerek, gelişmeleri “endişe ve ürpertiyle” izlediklerini açıkladılar.

Suriye ve Libya konusunda insan hakları emperyalizmi, piyasa ekonomisi ve demokrasi paydası üzerinden dayanışanlar, hedefe, üstelik de kendi gayretiyle İsrail yerleştiğinde, adeta irsi bir irkilmeyi şah damarlarında hissediverdiler.

Ertuğrul Özkök, Akdeniz sularında bir Türkiye-İsrail dalaşması ihtimali için “...ürpererek, endişeyle bekliyorum... Allah korusun, düşünmek bile istemiyorum” derken, Sedat Ergin, “Gazze gibi Türkiye’nin doğrudan tarafı olmadığı bir dış konunun Türk dış politikası için neredeyse Kıbrıs davası gibi asli bir mesele haline gelmiş olmasını” yadırgıyordu.

Hasan Cemal, “Her şeye rağmen İsrail ile ilişkilerin sıfırlanması gereksizdi” diyor, Güneri Cıvaoğlu “İsrail’in kan kusturacak kartlarını” sıralayıp korku salıyor, son devrin demokrasi şampiyonları Ahmet ve Mehmet Altan, “Seyrü sefer resti savaş çıkartır” diyerek, telaşla hükümeti uyarma ihtiyacı duyuyordu.

İşte son dönemlerde Yandaş ve Candaş tartışmalarıyla gözden kaçırılan ve uzun zamandır unutulmuş bulunan ve aslında realitenin tam da kendisi olan asli dayanışma örneği.

Ve ülkemizdeki bütün dindarların, sosyalistlerin ve milliyetçilerin samimiyetle üzerinde düşünüp cevaplaması gereken biricik soru:

Siperinden doğrulduğunda nişangâhında Tel Aviv’in ışıklarını görmek isteyenlerden misiniz, yoksa nesiniz!?

Uçsuz bucaksız bozkırı birleştirecek büyük cengâverlerin yalansız ve yalınkılıç zuhuruna dek tevekkülle öldürülmeyi bekleyen müminler her zaman azdılar, ama hiç masal olmadılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi