Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Telekulağa karşı Osmanlı yöntemi...

Telekulağa karşı Osmanlı yöntemi...

CHP bunu hep yapar...
İsmet Paşa zamanından beri (ki kafasında kırk tilki dolaştığını, kırkının kuyruklarının bir birine değmediğini [“şark kurnazlığı” denilen bu olsa gerek] CHP bunu hep yapar...
Aleyhine gelişen olayı usta bir manevra ile lehine çevirmeyi başarır. CHP yönetiminin en iyi bildiği konu budur. Bu konuda CHP’yi kutlamak gerekiyor. Ne yaptı etti, konuyu saptırmayı yine başardı. Sahi, konu neydi. (Tuhaf ama unuttuk sanki). CHP Genel Sekreteri önder Sav’ın, hacca gitmek istediğini söyleyen vatandaşa, haccı ve Peygamber Efendimiz’i hafife alan cevaplar vermesi... Bir de CHP il başkanıyla konuşulacak üslupta devletin valisi ile konuşması, seçim taktikleri vermesiydi.
Neresinden bakarsanız bakınız, iki olay da tam bir skandaldır! çünkü işin bir ucunda Vali Bey var. (Bir zamanlar valilerin CHP İl Başkanı, kaymakamların ilçe başkanı sayıldığını hatırlayanlar, şu an herhalde tebessüm ediyorlar ve önder Sav’la Vali arasında geçen sohbeti eski alışkanlıkların hortlaması biçiminde yorumluyorlar)...
Mülki amirlerin partiler arasında tarafsız olması gerekiyor. Oysa bu vali başka vali: CHP’liliğini öne çıkarıyor ve devlet imkânlarını siyasal tercihinin emrine vereceğini söylüyor. (Ve hayrettir, hâlâ koltuğunda oturuyor).
öteki olay daha beter! Hacca gitmek isteyen yaşlı bir vatandaşa önder Bey “Paranı Araplara kaptırma... Belki Muhammed seni bırakmaz” gibi (laf u güzaf kabilinden) laflar söylüyor.
Buna, “Müslüman mahallesinde salyangoz satma” girişimi de diyebilirsiniz.
“Araplara para kaptırma!” ne demek? Hangi Müslüman, hac farizasını para hesabına boğar? Acaba önder Bey, turistik amaçla dünyanın öbür ucuna gidenlere de “Para kaptırma” tavsiyesinde bulunur muydu?
Herhalde bulunmazdı. çünkü gitmezseniz, size de gelmezler. Yani böyle bir yaklaşım turizmi çökertir. Şu halde önder Beyin Araplar kanalıyla hacca alerjisi var! Anlaşılan bu konuda Müslüman yürekleri incitecek farklı tercihlere sahip. Elbette olabilir. Herkes inanıp inanmamakta özgürdür. Benim itirazım, kitle karşısındaki görünümle kapalı kapılar arkasındaki görünümün örtüşmemesi...
Daha açık ifade etmem gerekirse, benim itirazım ikiyüzlülüğe! Yoksa kimsenin inançsızlığı beni ilgilendirmiyor. Kuşkum ise CHP’nin halka gösterdiği yüzünden daha farklı bir yüze sahip bulunması ihtimali... Bir anlamda gizli bir ajandasının olması...
çünkü önder Sav sıradan bir partili değil, yıllardan beri CHP’yi yöneten birkaç teorisyenden biridir. “Gizli ajanda” kuşkusunu yaygınlaştıran nokta ise, eski CHP iktidarı döneminde dine ilişkin uygulamalardır... Bunların tamamı “dine ve dindara karşı”dır. Şimdiki CHP yönetiminin, dini konular gündeme geldiğinde kükremesi de kökleriyle ilgilidir.
Unutmayalım ki, CHP, eski iktidar döneminde (1950 öncesinde), “ezan gibi ezan” okutmayan, dini eğitimi yasaklayan, camileri satan, ders kitaplarına, başta hac ibadeti olmak üzere tüm ibadetleri küçümseyen, hatta inançlar konusunda tereddüde yol açacak ifadelere yer veren bir partidir.
Bu anlamda CHP’nin sayısız sabıkası bulunmaktadır. Ve zaten bu sabıkaları yüzünden halktan referans alamamakta, iktidarı halkın dışında aramaktadır. önder Sav aynı kökten geliyor.
Bu yüzden inançları “ti”ye alan yaklaşımlarının sorgulanması doğaldır. Bu yüzden Vakit Gazetesi’ne düşman olmasına gerek yok. Vakit Gazetesi’nin hem bunu, hem de önder Sav’ın Vali Beyle görüşmesini yakalayarak yayınlaması, kırk yılına yaklaşmış bir gazeteci olarak söylüyorum, büyük bir gazetecilik olayıdır. Bunun için kutlanmalıdır.
Ama kutlamak şöyle dursun, saldırıya uğruyor. Neden dolayı?.. Gazeteciliğinden dolayı!
Bir gazetenin “gazetecilik” yaptığı için saldırıya uğraması o gazete açısından büyük şereftir.
Tabii CHP ve “bağlı birlikler” (usta-çırak ilişkisi içinde CHP’li olan çiftetelli Medyası) her zamanki gibi olayı yine saptırıp bir “telekulak” açmazına tıkamayı başardılar.
Sayın Baykal, “Herkes dinleniyor” diyor. İyi ya; sözlerinin dinlenmediğinden yakınıp dururdu, ne güzel işte, dinleniyormuş! Şaka bir tarafa, dinlenmeye karşı Star Gazetesi’nin aklına gelen “Osmanlı yöntemi”ni denesinler...
Ayrıntılar Star’dan:
“Uzmanlar, ‘Telefon ya da mekân dinlemelerinde kaydedilen seslerin arka fonlarındaki bütün gürültüler teknik olarak temizlenebiliyor. Böylece kısık sesle konuşmalar ya da gürültü nedeniyle anlaşılamayan tüm sözler netleşiyor. Ancak bir ses var ki onu hiçbir teknik yöntem arka fondan temizleyemiyor. O da su sesi.
“’O nedenle ofislerinin dinlenmesini istemeyen işadamları işyerlerinin ortasına fıskiye ya da şelale yaptırıyorlar. Bu artık son yıllarda bir trend halini aldı’ diyorlar.
“Bu yöntemin Osmanlı döneminde padişahlar tarafından da kullanıldığı biliniyor. Devlete ait özel işleri konuşmak isteyen padişahlar, vezirleriyle yaptıkları toplantıların dinlemesini engellemek için fıskiye başında yapıyorlardı.”
Star’dan önce hatırlayamadığım için çok hayıflandım


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi