Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Ortadoğu yeniden şekillenirken

Ortadoğu yeniden şekillenirken

İttihatçılar İngiliz işbirliğinde Osmanlı’yı yıkınca geride kalan “küçük olsun benim olsun” anlayışıdır. Çoğunlukta Türklerin yaşadığı Anadolu kaldı elimizde...
Ondan sonrası “yurtta sulh, cihanda sulh”.
Saltanat koltuğuna otur, kahveni iç, rahatına bak!
Sulh deyince zannederdik ki dünyada barış olacak.
Meğerse öyle değilmiş.
NATO ittifakı çerçevesinde sömürü projesi...
Her şey ipotek altında.
Ağayı koruyan bir karakol, sen de onun bekçisisin...
Biz bu kafa ile yıllardır Ortadoğu denkleminde ABD ile İngiliz dış politikası değirmenine hep su taşıdık. Erbakan gibi bir devlet adamı işe vaziyet edince anladık ki, başımızda kavak yelleri esiyor.
Diğerleri hava ile cıva...
Ülkede fabrikalar var, ama NATO izin vermeyince ne silah ne de makine üretemiyoruz. Sade o mu? Komşularınla herhangi bir ticari ilişkiye giremiyorsun. Satamıyorsun, alamıyorsun...
İşte yurtta sulh, cihanda sulh!
Hiçbir şeye karışma, devlet büyüklerine itaat et, laik ve de çağdaş yaşa!
2002 senesinden sonra bu kısır döngünün bozulmaya yüz tuttuğunu görüyoruz.
Ülkenin dış politikası ciddi bir şekilde değişti.
Başbakan’ın Müslüman ülkelere olan ziyaretleri...
Yapmış olduğu tonlu açıklamalar.
Bu aşamada İsrail’i açıktan kınaması eskilerin pek de alışık oldukları eylemler değil.
Dedik ya, onlar “yurtta sulh, cihanda sulh” zihniyeti ile hem kendilerini uyuttular, hem de ülkeyi geri bıraktılar. Artık pasif değil, atak bir dış politika...
“Biz de varız” duruşu...
Başbakan’ın Somali çıkışı ile Mısır seyahatleri Ortadoğu’da yeni bir Osmanlı havası estirdi. Bir asra yakındır yalnızlığa itilen Müslüman ülkeler Osmanlı demeye başladılar.
Her şeyden önce halkların morali tazeleniyor...
Bu demektir ki Arap Baharı sonrasında kurulacak yönetimlerde Türkiye de söz sahibidir. ABD, müttefik dediği Türkiye’yi hesaba katmadan Ortadoğu’da tek başına bu aşamada hareket edemez. Konuşup anlaşmak zorunda...
Yıkıcı muhalefet öyle demiyor...
Ona göre, ABD’nin Türkiye’de İran’a karşı kuracağı rampalar yüzünden şu anda sesini çıkarmıyor diyor. Bana göre kazın ayağı hiç de öyle değil.
İktidarın bu rampalar olayında tamamen eli kolu bağlı duracağını sanmıyorum.
Böyle bir girişim varsa, bunun mutlaka alt yapısı düşünülecektir.
Türkiye bu rampalar olayında ne kazanır, ne kaybeder?..
İktidar eskiler gibi hesapsız kitapsız değildir.
Eski İçişleri Bakanı Tantan’a sorsanız iktidarın yaptığı her şey yanlış.
Hatta Ergenekon diye de bir örgüt yokmuş.
Kılıçdaroğlu da “Varsa gideyim kaydolayım” diyordu...
Bu çıkışları öylesi günün yorumu olarak düşünürsek yanılmış oluruz.
İsrail, Ergenekon, PKK denklemi hem operasyonlar, hem de istihbarî çalışmalar sonucu yara aldıkça bu tip çıkışları hep göreceğiz...
Nedeni ise, ülkenin kaderi bu üçgenin bozulmasına bağlı.
Her seferinde gündeme düşen ses kayıtlarını görmüyor musunuz?
Akla gelmeyen isimler Öcalan gibi bir teröriste Sayın diye hitap ediyor...
Kimin eli kimin cebinde belli değil...
Ortadoğu yeni bir açılımın eşiğinde... Artık hesap sorma zamanı.
Kimler İsrail ile menfaat ilişkilerine girmişse, uçak ve tank alımlarında ceplerine yüklü paraları indirmişse, Heron denilen rezalete imza koymuşsa hesabını verecekler...
İsrail de verecek Ergenekoncular da verecek...



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi