Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Kardeşlerimizin kusur ve hataları karşısında...

Kardeşlerimizin kusur ve hataları karşısında...

İnsan kusursuz olmaz ve rakipsiz de olmaz.1 Zerratı (fertleri) kusurlulardan mürekkep bir cemaat de tamamıyla masum olamaz. Bu dünya imtihanında ve bu hizmet deveranında beşerin hatasız olabileceğini tevehhüm etmek de büyük bir kusurdur. Hâl böyle ise, bir cemaat mensubu, kardeşlerinin ve cemaatinin kusur ve hatalarına karşı nasıl bir tavır takınmalı? Bediüzzaman’ı Üstad; Risâle-i Nur’u, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyyeyi anlamada rehber kabul edenin, elbette onun ortaya koyduğu ölçülere uyması beklenir. Bu ölçülerden bazıları şunlardır:

* “Sakın! Dikkat ediniz! İhtilâf-ı meşrebinizden ve zayıf damarlarınızdan ve derd-i maişet zaruretinizden ehl-i dalâlet istifade edip, birbirinizi tenkit ettirmeye meydan vermeyiniz.” 2
* “Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir. Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.” 3
* “Sizler her zamandan ziyade bu fırtınada tesanüdünüzü ve ittihadınızı ve birbirinin kusuruna bakmaması, birbirini tenkit etmemesi, Risâle-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaçsınız. Sakın birbirinizden gücenmeyiniz ve tenkit etmeyiniz. Yoksa az bir zaaf gösterseniz, ehl-i nifak istifade edip sizlere büyük zarar verebilirler.” 4
* “Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düsturu cidden nazara almalısınız: Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider. Tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar.”
* “Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var.” 5
* “Bu dünyada da adâlet-i İlâhiye noktasında muâmele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemiyeten (sayısal olarak) veya keyfiyeten (nitelik olarak) ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki, kıymettar birtek hasene ile, çok seyyiâtına nazar-ı afla bakmak lâzımdır.” 6
* “Nefis ve şeytan, sizi, kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki: ‘Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi Risâle-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz. O bize kazandırdığı netice itibarıyla dünyaya, enaniyete ait her şeyi feda etmek vazifemizdir’ deyip nefsinizi susturunuz. Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz.” 7

Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 183. 2- Lem’alar, 164-165. 3- Kastamonu Lâhikası, s. 172. 4- Barla Lâhikası, s. 87. 5- Mektûbât, s. 354. 6- Lem’alar, s. 91; 7-Kastamonu Lâhikası, s. 181.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi