Mehmet Talu

Mehmet Talu

Kurban, haccın anlamını yaşayanların bayramıdır

Kurban, haccın anlamını yaşayanların bayramıdır

ALLAH Teâlâ'nın evini tavaf etmeye başladık. ALLAH Teâlâ'nın evini, Kâbe'yi solumuza alarak; kalbimizi ona yakın kılarak, kalbimizi ona vererek tavaf ettik. Bakışlarımız her şavtta kara bir taşın nuru ile buluştu. Kararan, taşlaşan kalpler bu nurla eridi. Düşündük; Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimiz bunun önünde durmuştu, sonra mübarek dudaklarıyla onu öpüp ağlamıştı. Bu taş hesap günü, o büyük gün gören gözümüz, konuşan dilimiz, mutmain olmuş kalbimiz olur, inşALLAH! Tavaf etmeye başladık; zaman durmuş, mekân susmuş, biz ise ne yürüyor ne konuşuyorduk, âdeta sonsuzluğa doğru akıp gidiyorduk. Makam-ı İbrahimde Kâfirun suresini okuyarak tevhide ulaştık, bir olanla birleştik. Bu ne büyük bir mutluluk! Safa ile Merve arasında sa'y ettik, kurtuluş suyunu aramak için tıpkı Hz. Hacer validemiz gibi koştuk. Kimden kaçıp kime doğru koştuk! Beşerî olandan ilâhî rahmete koştuk. Nefes nefese bütün uzaklıkları yakınlaştırarak, Yüce Yaratıcının bize ne derece yakın olduğunu hissederek Safa ile Merve arasında koştuk. Hz. Hacer validemizin telâşıyla umuda, Zemzeme koştuk; ona kavuştuk, ondan kana kana içtik. Birlik içinde yok olarak susuzluğunuzu gidermeye çalıştık. Zemzem, Hz. Hacer validemizin susadığı yerde kevserdi. Onun mütevekkil kalbine akan bir ab-ı hayattı. Küçücük Hz.İsmail (A.S.)a bir rahmet müjdesiydi. Babası Hz.İbrahim (A.S.)ın ayrılık ateşine ebedî bir serinlikti. Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin dudağından âlemlere rahmet olarak taşan bir yağmurdu. Ve biz, bu suyu içtik. Varlığı-yokluğu, gurbeti-sılayı, kevseri-aşk ateşini, rahmeti-sonsuzluğu içtik. Ama sorumluluğu da içtik; insan olma sorumluluğunu, Mü'min olma sorumluluğunu içtik!

Şimdi yolumuz uzaklaşa uzaklaşa Kâbe'nin sahibine yakın olma adına Arafat'a düştü. Arafat'tan Müzdelife'ye ve oradan da Mina'ya doğru gerçekleşecek bir akışa hazırlanıyoruz. Ulvî bir çağlayandan aşağı doğru akmak üzere basamak basamak yükseleceğiz. Bugün arefe. Kâbe'den uzaklaşıp onun sahibine yakın olma günü. Hz.İbrahim (A.S.)ın kalbini kanatan Kâbe'den kopma günü. Hem ayrılık ham de vuslat günü. Bir duruş, bin duruluş ve diriliş günü. Yaratıcıyla muarefe günü. Cebel-i Rahme'nin eteğinde Hz.Adem (A.S.) ve Hz.Havva'nın çocukları, Hz.İbrahim (A.S.)ın davetlisi olarak şimdi Arafat'tayız. Arafat marifettir, marifetul-lahtır, ALLAH Teâlâ'yı bilmektir. Arafat bir mahşerdir. Ölüm elbisesini giymiş, sorguya hazır bir vaziyette Yüce Yaratıcıya yönelmek için toplanmaktır.

Burada, Arafat'ta kendi kendimizi sorguluyoruz; hayata gelişin gayesini, bu hayatın sonunun ne olacağını, hatta giyim kuşama varana kadar değiştirerek, âdeta hayatın amacını yeniden sorgulama imkânı buluyoruz.

Şu anda burada, imanımızın tazelendiği, ibadet bilincimizin derinleştiği, din kardeşliğimizin duygu ve davranışlarımızda en zirve noktada ifadesini bulduğu, İslâm dinine mensup olmanın onurunu hissettiğimiz; heyecanı, zahmeti, sabır ve hoşgörüyü, hem hep beraber olmayı hem de yalnızlığı ve mahşer duygusunu iç içe ve lahza lahza yaşadığımız müstesnâ bir zaman dilimindeyiz, müstesnâ bir mekândayız.

Bugün hayatımızın belki de en önemli fırsatı ile karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım. Bu, Rabbimizi ve kendimizi tanımak, göz açıp kapayıncaya kadar geçecek olan hayat yolculuğunun anlamını kavramak ve yolumuzu aydınlık kılmak için önemli bir fırsattır.

Hac esnasında yaptığımız her bir ibadetin bilinen ve bilinmeyen birçok anlamı ve hikmeti vardır. Kâbe'yi ve tavaf edenleri dikkatlice izleyiniz, göreceksiniz ki, Kâbe'yi tavaf; varlık âleminin ilahî irâdeye boyun eğişini, ram oluşunu temsil eder. Zira tavaf, "tevhidi ve vahdeti" ifade eder. Arafat, huzuru ilâhîde olmayı, mahşeri hatırlatır bize. Arafat'tan seller gibi Müzdelife'ye akış ve orada yapacağımız zikir, dua ve istiğfar, İslâm'ın şeâirini ve dindarlık bilincimizi tazeler. Mina'da şeytanı taşlamak nefsin kötülüklerinden, dünyaya, maddeye, makam ve mevkiye bağımlılıktan, yani esaret zincirlerinden kurtuluşu anlatır bize.

İşte bugün, ayrılıkları ve farklılıkları, kin, bencillik, dargınlık, kendini beğenmişlik gibi bütün kötü duyguları kalbimizden silmiş olarak Arafat'tayız. Hepimiz ALLAH Teâlâ'nın huzurundayız, kıyameti ve mahşeri hatırlatan ihrâmlarımız içinde Rabbimize dönüşün arefesindeyiz.

Üzerimizdeki ihrâm, bizi yakan güneş, ayak bastığımız toprak ve yaşadığımız hayat ne kadar gerçekse, dünyanın ve insanın fânîliği ne kadar doğruysa, ALLAH Teâlâ'nın dini ve va'di de o kadar haktır; ahiret hayatı ve orada Rabbimizin huzuruna çıkış da o kadar gerçektir.

Öyleyse hayat çizgimizi bu gerçeğe göre çizelim. Zihnimizi her türlü dünyevî heveslerden arındıralım, İslâm'ın dosdoğru yoluna bir daha sapmamak üzere girelim. Burada bütün samimiyetimizle elimizi, kalbimizi ALLAH Teâlâ'ya açalım, annemiz, babamız için, ailemiz ve çocuklarımız için, milletimiz ve bütün insanlık için dua edelim.

Üzerimizdeki ihrâmların beyazlığı şimdi içimize aksın, içimiz de kir ve kusurdan arınsın. Hayatımız boyunca bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahların ağırlığı altındayız. Affeyle bizi Ya Râb! Tüm günahlarımızı affet! Bir daha günaha dönmemek üzere bizi doğru yoluna ulaştır ve o yoldan hiç ayırma. Hatalarımız çok. Fakat biz istiyoruz ki, Arafat bizim berâtımız ve mirâcımız olsun.

Bu akşam buradan, inşaALLAH bağışlanmış, günahları affedilmiş olarak seller gibi akın akın Müzdelife'ye, Meş'ar-i Hareme akacağız. "Lebbeyk ALLAHumme lebbeyk!" diyerek telbiye getireceyiz. Bu akşam, beyaz güvercinler misali Meş'ar-i Haram'a doğru uçma zamanıdır. Arafat'ta gündüz kaldık, Meş'ar-i Haram'a yoluculuk gece ve karanlıkta olacak. İmtihan hâlâ devam ediyor. Taşları Meş'ar-i Haram toprağından bizzat kendi ellerimizle toplayacağız. Başkasından medet ummak boşuna! Taş toplarken elimizle yaptıklarımızı düşüneceyiz. Hayatımız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçecek. Gecenin karasında, kalplerin karasını aklamak için kendimizi unutup Rahmana yöneleceyiz. Dua edeceğiz, namaz kılacağız ve vakfe yapacağız. Günahlarımız ve pişmanlıklarımız için bir taraftan tövbe ederken, bir taraftan da onları defetmek, taşlamak üzere Mina'yı arzulayacağız. Gece boyu Müzdelife'de kalırken bakışlarımızı afaktan enfüse çevirmemiz gerekecek. Kulağımızda Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin Veda Hutbesinden şu sözler yankılanacak: "Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem ise topraktandır!"

Müzdelife'de sabah namazından sonraki vakfeden sonra Mina'ya akacağız. Mina'da Cemerat var, şeytan taşlama var. Mina zaten aşırı istek, arzu demektir. Günün ilk ışıklarının gecenizi ve gönlünüzü aydınlatmasıyla mahşerin kalabalığına karışma zamanı gelecek. Müzdelife'nin zahidi iken Mina'nın mücahidi olmaya çalışacağız. Yorgun bedenlere, çökmüş omuzlara, yaklaşan bayram sabahının muştusu imdat edecek. Göreceğiz ki gece ay haccediyordu, gündüz ise güneş! Mina emniyet mekânı, sınavın sonucunu alacağımız mekândır.

Elimizde taşlarla, şeytanı taşlayacağız. Sakın, o atmak için topladığınız taşları sadece taş sanmayınız. Bilin ki, attığımız taşlar sadece semboldür. O taşlar, bugüne kadar biriktirdiğimiz kusurlarımız, günahlarımız, kötülüklerimizdir. Taş atmanın gayesi şeytanla ve her türlü kötülükle aramızı açmaktır; onlara karşı tavır almaktır. Taşı savururken, bizi şeytanın tuzaklarına düşüren, şeytanın aldatmacalarına sürükleyen cehaletimizi, kinimizi, nefretimizi, bencilliğimizi, kibrimizi, husumeti, yalanı, gıybeti zihnimizden ve amellerimizden savurup atıyoruz. O taşları atarken hem şeytanı hem de kendi kötülüklerimizi taşlamış olacağız. Bir daha dönmemek adına bütün kötülüklerden uzaklaşıyoruz. Şeytanı ve kötülükleri uzaklaştırırken Rabbimize yakınlığı, kurbiyeti elde edeceğiz.

Mina bayram sabahıdır, kurtuluş günüdür. Gözlerimiz, bedenimiz yorgun, ama kalbimiz dipdiridir. Nefsin kötülüklerinden, dünyanın gelip geçiciliğinden, esaret zincirlerinden kurtulmak için şeytanı taşladıktan sonra Kâbe'yi tavaf edeceğiz, Safa ile Merve arasında sa'y edeceğiz. Artık bizin için bu, bir bayramdır. Bayram günü Mü'minlerin diriliş günüdür. O gün hacı olduğumuz gündür. Bayrama kavuştuğumuz için kurban keseceğiz. İhrâmdayken bir otu koparmak yasaktı, şimdi ALLAH Teâlâ'ya bağlılığın gereği bir canlıyı kurban edeceğiz. Kurban ettiğimiz deve, koyun, inek değil; heva ve hevesimiz, şehvetimiz, irademizdir. Onun rızası için hepsini kurban etmeliyiz ki bayramı yüreğimizde, yakınlığı öz benliğimizde hissedebilelim. Çünkü bu bayram Kurban Bayramı, bu bayram yakınlık bayramı, bu bayram kurbiyet ânıdır. Önce taş atacağız, attıkça paklanacağız. Bu da bir imtihandır. Sonra bir baş kurban edeceğiz, can imtihanından geçeceğiz. Daha sonra tıraş gelecek; sembolik olarak kendi varlığımızın bir parçasını da kurban edeceğiz.

Kurban Bayramı haccın anlamını yaşayanların bayramıdır, velev ki çok uzak coğrafyalarda olsalar bile. Bizler burada, bu yakınlaşmayı yaşayanlar, kazandığımız güzellikleri gittiğimiz yerlere taşıyacağız. Kendi mekânlarımızda manevî bir kan dolaşımına sebep olacak, tertemiz kanlar olacağız. Damarlarda dolaşan taptaze kan! Daha sonra kimi hacılara hicran yolu, kimilerine hacılara hasret yolu gözükecek. Kimi hacılara ise hicret yolu.

İşte bütün bunları hac ibadetiyle yaşayacağız. Siz böyle bir yola çıkarak yolda olduğunuzu gösteriyorsunuz. Böylece hac, sizin için bir yeniden diriliş provası oluyor.

Öyleyse gelin bugün buradan geleceğe yönelik yeni ve temiz bir sayfa açarak ayrılalım. Haccın manevi iklimine, tarihe ve gönül dünyamıza yaptığımız bu yolculuğu, Müslüman olarak gerek ferdi tutum ve davranışlarımızda, gerek aile ve toplum hayatımızda Kur'ân-ı Kerim'in ve Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin aydınlık yolunu izleme azim ve kararlılığıyla noktalayalım. Buradan yeni bir manevi donanımla, hayatımızda tertemiz bir sayfa açmış olarak ve yeni bir başlangıç yapma kararlılığı içerisinde ayrılalım.

Duamız odur ki, Arafat'ta, Harem-i Şerif'te kıldığımız namazlardan nasıl zevk aldıysak, hac görevini ifa edip yurdumuza döndükten sonra da yaptığımız tüm ibadetlerden aynı şekilde zevk alalım. Burada kazandığımız manevî güzellikleri ve dindarlık şuurunu ömrümüzün sonuna kadar hep koruyalım. Haccımız, bizim yanımızdan hiç ayrılmayan arkadaşımız ve hayat çizgimiz olsun.

İhrâmdan çıktıktan sonra da hayatımız boyunca manevî bir ihrâm elbisesi giymiş gibi, hergün Arafat'a çıkıyormuş gibi, Müzdelife'ye, Mina'ya akıyormuş gibi, imanda ve ikrarımızda sebat edelim, ilâhî rızaya uygun davranalım ve öyle yaşayalım. Arafat bu anlamda bizim hayatımızda büyük bir dönüm noktası olsun.

Muhterem Hacılar,

Medine-i Münevvere'yi ziyaret ettiniz veya edeceksiniz. Medine-i Münevvere'yi ziyaret, gönlümüzü ve yolumuzu Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin getirdiği değerlere olabildiğince açma vesilesi olmalıdır. O'nun örnek ahlakına, kutlu öğütlerine bugün insanlık olarak çok daha derinden bir özlem duymaktayız. Medine-i Münevvere'den, dindarlığımı-zı, ALLAH Teâlâ'ya bağlılığımızı ve Resul-i Ekrem (S.A.V.) Efendimize olan sevgimizi bulunduğu noktadan daha ileri taşımış olarak dönmeliyiz.

Biz burada sadece kendimiz için değil, dünyanın dört bir yanında bulunan Müslüman kardeşlerimiz ve bütün insanlar için dua edeceğiz. Günahlarımıza, bir daha dönmemek üzere tövbe edeceğiz.

Tövbe edip arınacağız, bütün hata ve günahlara sırt döneceğiz. Huzura ve gerçek kurtuluşa yöneleceğiz. Gayemiz, huzur ve barışı önce kendi iç dünyamızda yakalamaktır. Kendisiyle ve Yüce Yaratıcısı'yla barışık olmayanlar, çevresi ve dış dünya için huzur ve esenlik kaynağı olamazlar. Gayemiz, gücün ve hırsın değil, ahlakın ve yüksek insânî değerlerin egemen olduğu bir dünyada, ALLAH Teâlâ'nın rızasına uygun bir hayat sürmektir.

Kutsal topraklardan, dünya Müslümanlarıyla beraber olmanın çoşkusu ve sevinci ile, bütün peygamberlerin hassaten Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ve sahabelerin hatırasını yakından anlayarak ve kavrayarak dönüyoruz. ALLAH Teâlâ'nın misafiri olmanın verdiği şerefle, haccı ifa etmenin verdiği iç huzur ile dönüyoruz. Haccın bundan böyle bize yeni bir şuur kazandırıp hayatımızda yeni ve güzel bir sayfa açmasını, hayatımızda büyük bir dönüm noktası teşkil etmesini, Cenab-ı Hakkın bundan böyle maddî ve manevî plânda İslâm'ın hizmetinde bir nefer olarak çalışmayı bize nasip etmesini ve inşALLAH burada nail olacağımız af ve mağfiretten sonra manen bizi kirletecek günahlardan uzak durma azim ve gayreti vermesini, sıhhat ve afiyet içinde, birlik ve beraberlik, huzur, sükun ve barış içinde imanla yaşamamızı, bu hac mevsiminin İslâm aleminin birlik ve huzuruna vesile olmasını, bütün kardeşlerimin hac ibadetinin mebrûr yani ALLAH Teâlâ katında makbûl, kabul olunmuş olmasını ALLAH Teâlâ'dan niyaz ediyorum.

Haccınız sizlerle ömür boyu arkadaş olsun. Gönlümüz, kalbimiz, ölünceye kadar şirkin, küfrün, nifakın, günahın giremeyeceği bir harem bölgesi olsun. Ruhumuz, iman, ihsan, takva ve sabırla dolsun.

Arafat buluşmamızı, marifete erme arayışımızı, ahde bağlılık yeminimizi kutluyorum. Bugünden Bayramınızı ve bütün İslâm aleminin bayramını tebrik ediyor, bayramın tüm İslâm âlemi ve insanlık için huzur ve barış getirmesini ALLAH Teâlâ'dan niyaz ediyor, Hac'da vefat eden bütün kardeşlerimize Cenab-ı Hak'tan mağfiret diliyorum. Cenab-ı Mevlanın selâmı, rahmet ve mağfireti üzerinize olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi