AB, milliyetçiler, S.Ahmet Arvasi ve ne yapılmalı?

AB, milliyetçiler, S.Ahmet Arvasi ve ne yapılmalı?

Duygusallığı, öfkeyi bir tarafa atıp, akıl ve basiretle hareket edilmesi gereken bir dönemdeyiz.
Kavga, en doğru, en haklı hareketleri bile marjinalleştirir.

Hukuksuzluğu, adaletsizliği yenmenin biricik yolu hak ve adalete yaslanmaktır. Onun için bu açık hukuk ihlalini etkisiz hale getirmek hukuk içinde kalarak mücadele etmeye bağlıdır.
Ancak, önce problemin doğru teşhis edilmesi gerekiyor.
Türkiye’de devleti özel mülkü gibi gören, bütün gücünü halkı yönetimden uzak tutmak için harcayan küçük ama etkili bir azınlık var.
Bu azgın azınlık, hangi ideolojik yaftayı kullanırsa kullansın en önemli vasfı, din ve milliyet düşmanlığı ile demokrasi karşıtlığıdır.
Dine düşmandırlar, çünkü sadece kendi menfaatlerine iman ederler.
Dinin insanları özgürleştirdiğini, her türlü zulüm ve dayatmaya karşı direnme ruhu verdiğini bilirler.
Onlar için en tercih edilebilir din, onların her yaptığını meşru gören, hiçbir toplumsal yönü bulunmayan, en kabul edilemez iş ve icraatları bile mubah sayan dindir.
Ali’siz Alevilik, amelsiz Müslümanlık bu düşüncenin bir ürünüdür.
Dinin içi ne kadar boşaltılırsa, içine başka şeyleri doldurmak o kadar kolay olur.
Onun için durup dinlenmeden dinin hükümleri üzerinde oynayıp dururlar…
İkinci önemli özellikleri ise, Demokrasi karşıtlığıdır.
Demokrasi onlar için kafası bozulan, canı sıkılan, isyan duyguları kabaran kitleleri uyutmak için arada bir kullanılan etkili bir sakinleştiricidir.
Tıpkı bir hap gibi, ağrı nöbetlerinde kullanılır, ihtiyaç kalmayınca bir köşeye atılarak unutulur.
Demokrasiye karşıdırlar, çünkü ancak yüzde yirmilik bir toplum desteğine sahiptirler. Seçim yoluyla hiçbir zaman iktidar olamayacaklarını bilirler.
Demokrasiye karşıdırlar, gerçek bir demokrasinin sonları olacağını, iktidarı devretmek zorunda kalacaklarının farkındadırlar. Onun için bütün sistemi gerçek bir demokrasinin yolunu tıkamak üzerine kurmuşlardır.
Danıştay gibi, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların esas görevi budur.
Dine karşıtlıkları da, Demokrasiye düşmanlıkları da hep sınıfsal menfaatlerini korumak içindir.
Bu bakımdan yapılması gereken, korktuklarını başlarına getirmek, demokrasinin önündeki tıkaçları kaldırarak, millet iktidarının yolunu açmaktır.
Bu nasıl olabilir?
Yeni bir seçime, yeni bir Anayasa ve kurucu meclis sloganıyla gidilebilir. Millet gardını almış, seçim sandığının önüne gelmesini bekliyor çünkü.
AB ile ilgili reform süreci hızlandırılabilir.
AB üyeliğinin bir parçalanma projesi olduğunu iddia edenler olabilir.
Bu tam bir aldatmacadır
AB üyeliği, askeri vesayetin, darbenin, bürokratik iktidarın sonu demektir.
AB karşıtlığını, dinle ilişkilendirerek yapılan karşı propaganda, aslında azgın azınlığın propagandasıdır.
MHP-BBP gibi partiler ile bazı samimi milliyetçilerin AB karşıtı duruşlarının haklı sebepleri varsa da, bu sebepler içerideki tehlikeye göre, ağacı görüp ormanı görmemek mesabesindedir. Nitekim, S.Ahmet ARVASİ gibi milliyetçiliğin hocası olma sıfatına layık bir mütefekkir bile, yıllar önce bugünü görerek şunları yazmıştır; “(…) Türkiye, kendi milli menfaatlerini çok iyi hesap ederek, gerekli içtimai ve iktisadi şartları hazırlayarak, sağlam bir milli kültür ve medeniyet politikasına bağlanarak AET ülkelerinin teşkil ettiği topluluğa pekala katılabilir.(…) sonuç olarak belirtmeliyim ki, bizim için siyasi açıdan NATO ne ise iktisadi ve içtimai açıdan da AET odur. Onun için hükümetlerimiz en uygun şartlarda ve bir an önce Avrupa ortak pazarını teşkil eden ülkeler topluluğuna katılmamızı temin etmeleri zaruridir.(Hasbihal cilt 3,s.106”).
Dolayısıyla, Milli hassasiyetleri mesnet göstererek, AB ye karşı olanlar S.Ahmet Arvasi’nin sesine kulak vererek tutumlarını bir defa daha gözden geçirmelidirler.
Anayasa mahkemesinin hukuk dışı kararıyla Türk insanı ve Türkiye büyük bir darbe almıştır.
Ama her zaman bir çare vardır.
O çare, uluslararası toplumun desteğini alarak demokratik standartları yükseltmektir.
Yeter ki, kararlı olalım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi