Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

CHP 1. İhtiyarlar Kurultayı

CHP 1. İhtiyarlar Kurultayı

Dünya İhtiyarlar Günü dolayısı ile CHP’nin bütün ihtiyarları bir çatı altında toplandılar ve koyu bir sohbete daldılar.

İlk söz yaşı ve konumu itibariyle İsmet İnönü’nün oldu:

“Biz” dedi Paşa, “Bugünlere kolay gelmedik. ‘Asacağız, asılacağız ama mutlaka başaracağız’ düsturu ile yola çıktık ve astık, astık ama bir türlü bu milletin kökünü kurutamadık. Çünkü analar bir taraftan doğuruyorlardı. Sonunda artık ‘Asmayalım da bunlar bize hizmetkâr olsunlar’ dedik. Bunlara fazla yüz vermeye de gelmez, hemen düzeni değiştirmeye falan kalkarlar. O yüzden de sırtından sopayı hiç eksik etmedik. Ankara’da Kızılay ve Ulus’a da hiç çıkarmadık. Tabii cahil insanlar, ayaklarında yırtık yemeniler ve üstünde yamalı poturlarla koskoca başkentimizde sokağa çıkıp, bizi yabancı misyon şefleri nezdinde mahcup etmekten garip bir zevk alırlardı. Biz de onları biricik valimiz Nevzat Tandoğan’a havale ederdik. O işini gayet iyi bilirdi. Bu cüreti işleyenler ‘Hergele Meydanı’ndaki karakola çekilir ve ona sabaha kadar o kadar güzel bir nasihat edilirdi ki, adam bir daha ölünceye kadar köyünden çıkmazdı.”

Burada Erdal İnönü, babasının sözünü kesiyor:

“Baba, baba bir de şu Dersim’i anlatsana.”

“O bambaşka bir mevzu. Ciltler dolusu yazılsa yine de bitmez. Adamlar kadın, çoluk-çocuk mağaralara sığınmışlar. Hemen İngilizlerden zehirli gaz aldık ve mağaralarda fareler gibi öldürdük onları. Bize kafa tutmanın ne olduğunu anladılar. Gaz bitince de kalan çocukları sağa-sola evlatlık verdik. Anne-babalarını da sürgün ettik.”

Erdal İnönü:

“Tabii, o evlatlık verilenler de okuma-yazma öğrendiler, aydınlanma çağına girdiler.”

“Onların iyiliği için yaptık. Değilse sosyalleşemeyeceklerdi.”

Baba İnönü konuşmaya devam eder:

“Hele o Ankara Ulucanlar’ı görmeli idiniz. Darağaçlarını kurduk ve pat, pat, pat. Anında görüntü. Biz yola çıkarken asmayı da asılmayı da göze almıştık. Orada o kadar can aldık ki, sonradan adı ULU CANLAR olarak anıldı.”

Burada Erdal İnönü söze karıştı:

“Değerli babacığım, ben de Sivas Madımak’ta az şey mi yaptım? Özel Kalem Müdürüm Ahmet Karabilgin’i Sivas’a vali yapıp Madımak destanını yazdırmadım mı? Demek ki neymiş, armut dibine düşermiş.”

Bülent Ecevit, konuşulanları can kulağı ile dinliyordu ki birdenbire cuş-u huruşa gelip kükredi:

“Ben ki romantik şair Başbakan Bülent Ecevit, nam-ı diğer Karaoğlan ve Kıbrıs Fatihi. Bir gün çizmelerimi giyip atıma bindim ve Mersin’den Kıbrıs’a doğru atımı sürdüm. Rumlar kaçacak delik aradılar. Bense onlara ‘Bre şaşkınlar, ben size son yazdığım Türk-Yunan dostluk şiirimi okuyacaktım, siz ise köşebucak kaçıyorsunuz’ dedim.”

Bu sırada bir köşede sessiz-sakin oturan Kemal Kılıçdaroğlu aheste aheste konuştu:

“Ne olur biriniz konuşsun, içinizde SSK gibi bir kurumu batıranınız var mı?”

Erdal İnönü Kılıçdaroğlu’na dönüp ince sesiyle konuştu:

“Seninki de bir şey mi” dedi, “Benim babam Türkiye’yi batırdı. Ben de ona layık bir evlat olarak Sivas’a özel kalem müdürümü vali olarak gönderdim ve Madımak’ta üzerimize düşeni yaptık. Sayemizde 37 can gitti. Aslında Madımak’ın önüne heykelim dikilmeli.”

Ecevit tekrar söze karıştı:

“Asıl benim heykelim dikilmeli. 2001’de Ahmet Necdet Sezer’le öyle bir kapıştım ki, bu Türkiye’de duyulunca yer yerinden oynadı. Dolar tepetaklak oldu, bir katına çıktı ve her gün bir bankanın batmasına sebep oldum. Sayın Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdığı ile iftihar ediyor. Ben 17 banka batırdım ve de Türkiye’yi batırdım. 60 milyar dolarla batırdım hem de. Bunu hangi şair tasvir edebilir ki?”

Sonra derin bir nefes çeken Ecevit devam etti:

“Hele Merve Kavakçı’ya karşı kazandığım zafer. Tarihe adımı ikinci defa altın harflerle yazdırdım. Arslan gibi kükreyerek Merve’nin üzerine yürüdüm ve haykırdım ‘Bu kadına haddini bildirin, burası devlete kafa tutma yeri değildir!’ O sırada bütün orduevlerinde ve kışlalarda paşalar beni seyrediyor ve coşkun bir şekilde tezahürat yapıyorlardı. Alkış seslerini duyar gibi idim.”

Arkadan bir kadın sesi ortalığı çınlattı:

“Unutma Bülent, her başarısız erkeğin ardında bir Rahşan vardır!”

Tam bu sırada Deniz Baykal sohbete katıldı:

“Sayın Paşam ve değerli arkadaşlar! Hepiniz çok büyük hizmetler ifa ettiniz. Ama unutmayın ki hiçbirinizin kaseti yoktur. Bu şeref sadece bana aittir.”

Ve düğmeye bastı. Ekranda Deniz Baykal’ın hizmetlerini anlatan bir kaset dönmeye başladı. Bütün ihtiyarlar şaşkınlık içinde seyretmeye başladılar ve dudaklarından aynı anda şu cümleler döküldü:

“Sen neymişsin be Deniz!”

Kılıçdaroğlu: Üniversite sınavlarını tekrar koyacağız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de yaptığı konuşmada iktidarın üniversite sınavlarını ve özel dersaneleri kaldırma girişimini şiddetle kınadı. Kılıçdaroğlu, zaman zaman öfke ile kürsüyü yumrukladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu iktidar, artık tamamen yoldan çıkmıştır. Memleketi kafalarına göre yönettiklerinin son örneği üniversite sınavları ve özel dersanelerin kaldırılması girişimi olmuştur. Biz bu iktidarın gizli niyetini biliyoruz. Zira feraset sahibiyiz. Sınavlarda sorulan İnkılap Tarihi konularından rahatsızlık duydukları için bu sınavları kaldırıyorlar. Biz bunu yer miyiz, asla yemeyiz. Hemen Danıştay’a götüreceğiz, iptal ettireceğiz. Göreceksiniz nasıl ettirdiğimizi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 50.000 üniversite öğrencisine karşılıksız burs veriyordu, Danıştay’a başvurup onu da iptal ettirmiştik. Bunlar utanmaz, arlanmaz. Sırf CHP iktidara geldiğinde onlara yapacak iş kalmasın diye bunları yapıyorlar. Sanki biz keriziz de anlamayacağız. Ben koskoca SSK’yı batırmış adamım, bu gizli niyeti anlamaz mıyım? Biz iktidara geldiğimizde bu sınavların daha da ağırı konulacak ve tüm sorular Atatürkçülük ve İnkılap Tarihi dersinden çıkacak. Atatürkçü olmayanları sınavla eleyeceğiz. Dersim katliamından beter edeceğiz onları. Özel dersaneleri kapatıp bir sürü insanın ekmeği ile oynamak neymiş göstereceğiz onlara. Tüm özel dersane patronlarını, Eğitim-Sen’i ve KESK’i Meclis önünde iktidarı protestoya çağırıyoruz.”

Kılıçdaroğlu’nun bu konuşması AK Partili ve CHP’li vekillerin alkışları arasında sürdü. Sonra bir grup AK Parti milletvekili büyükçe bir çelengi CHP sıralarına taşıdı. Üzerindeki şal indirilince AK Partili milletvekillerinin CHP Genel Başkanı’nı neden çılgınca alkışladıkları anlaşıldı. Çelengin üzerinde “Bugün Nisan 1” yazıyordu.

¥

Bu da benim Kılıçdaroğlu’na Nisan 1 şakamdı. Afiyet olsun!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi